Başında l olan 3 harfli 32 kelime var. L harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde l harfi olan kelimeler listesine ya da sonu l harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında l bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- LÜP
-
-
[isim]
Emek vermeden ele geçirilen şey
- "Lüpe bayılır. Lüp buldu mu dayanamaz."
-
Büyükçe bir şeyin birdenbire ve kolaylıkla yutulmasını anlatan ses
-
[isim]
Emek vermeden ele geçirilen şey
- LÖP
-
-
[sıfat]
İri ve yumuşak
-
[sıfat]
İri ve yumuşak
- LEŞ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Kokmuş hayvan ölüsü
- "Yollarda insan, at ve deve leşleri nadir değildir." (Falih Rıfkı Atay)
- "Evin içini allak bullak edip leşini gözünün önüne sereyim mi?" (Sermet Muhtar Alus)
-
Çok kötü kokan
-
[isim]
Kokmuş hayvan ölüsü
- LEF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İçine sokma, iliştirme
-
[isim]
İçine sokma, iliştirme
- LÖS
-
Kelime Kökeni : Almanca
-
[isim]
En çok vadilerde, yamaçlarda bulunan, kil ve kum karışımı, sarı renkli verimli balçık
-
[isim]
En çok vadilerde, yamaçlarda bulunan, kil ve kum karışımı, sarı renkli verimli balçık
- LOŞ
-
-
[sıfat]
Yeterince aydınlık olmayan, yarı karanlık, az ışık alan
- "İçeriye doğru gittiler, loş bir köşede, küçük bir masaya yerleştiler." (Halide Edip Adıvar)
-
Az aydınlatan (ışık)
-
[sıfat]
Yeterince aydınlık olmayan, yarı karanlık, az ışık alan
- LAL
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Dili tutulmuş, konuşamaz duruma gelmiş, dilsiz
- "Bazı ihtiyar âlimlerimizin lisana vukuflarına hayran oldum, mantıklarıyla bizi lal ettiler." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[sıfat]
Dili tutulmuş, konuşamaz duruma gelmiş, dilsiz
- LAZ
- ...
- LOP
-
-
[sıfat]
Yumuşak, yuvarlak ve irice
- "Lop et."
-
[sıfat]
Yumuşak, yuvarlak ve irice
- LIĞ
-
-
[isim]
Alüvyon
-
[isim]
Alüvyon
- LİM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Küçük limon
-
[isim]
Küçük limon
- LİG
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Küme
-
[isim]
Küme
- LAN
-
-
[ünlem]
Ulan
- "İte bak lan, dedi, nasıl da horozlanıyor?" (Necati Cumalı)
-
[ünlem]
Ulan
- LEB
-
-
[isim]
"Daha söze başlanırken ne denmek istenildiğini çabucak anlamak" anlamındaki leb demeden leblebiyi anlamak deyiminde geçen bir söz
- "Doğrusu leb demeden leblebiyi anlarmışsınız, demek ister." (Orhan Kemal)
-
[isim]
"Daha söze başlanırken ne denmek istenildiğini çabucak anlamak" anlamındaki leb demeden leblebiyi anlamak deyiminde geçen bir söz
- LEP
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Dudak
-
Kenar
-
[isim]
Dudak
- LEY
-
-
[isim]
Rumen para birimi
-
[isim]
Rumen para birimi
- LAF
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Söz, lakırtı
- "Ben lafımı bitirmeden o atıldı."
- "Aralarından bir tanesi ille de laf anlatacağım diye çene patlatıp duruyormuş." (Çetin Altan)
- "Tabii Hayri Efendi'yle biraz laf atacak belki de biraz işten güçten bahsedecekti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Şimdi unutup laf mı çıkarıyorsun?" (Ömer Seyfettin)
-
Sonuçsuz, yararı olmayan söz
- "Onun söyledikleri laftan ibaret."
- "Yakınındaki erkeği kime benzetirse onun lisanından bir şarkı ile laf atıyor." (Falih Rıfkı Atay)
- "Kocasının erkek kardeşinin sütkardeşi imişsiniz, ben sizi hiç görmedimdi fakat bu evde lafınız geçerdi." (Peyami Safa)
-
Konuşma
- "Seyircilerin alışılmış sululuklarından, laf atmalardan kaçındıklarını söyledi." (Tarık Buğra)
-
Konu, mevzu, bahis
- "Lafı değiştirdi."
-
[ünlem]
"Öyle şey olamaz, bu sözün hiçbir değeri yok" anlamlarında hafifseme yollu kullanılan bir söz
- "Şunu yapacakmış, bunu yapacakmış, laf!"
-
Dedikodu
-
[isim]
Söz, lakırtı
- LED
- ...
- LEH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyden veya bir kimseden yana olma, aleyh karşıtı
- "Ben oldum olası ihtiyarlığın ve ihtiyarlamanın lehindeyim." (Burhan Felek)
-
Bir şeyden veya bir kimseden yana olma
- "Babanın fikri, her zaman için senin lehinedir." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Bir şeyden veya bir kimseden yana olma, aleyh karşıtı
- LİF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Her türlü maddeyi oluşturan çok ince ve uzun parça
- "Ihlamur lifleriyle tavana asılmış kış kavunları gözünün önüne geliyordu." (Falih Rıfkı Atay)
-
Yıkanmak için kullanılan bitki telleri demeti veya türlü ipliklerden yapılmış örgü
-
Tel
-
[isim]
Her türlü maddeyi oluşturan çok ince ve uzun parça