Sonunda kı olan 4 harfli 12 kelime var. KI ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde kı olan kelimeler listesine ya da başında kı olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÇIKI
-
-
[isim]
Çıkın
- "Düğünün hamamı benden. Çerezi, çıkısı hepsi benden." (Abbas Sayar )
-
[isim]
Çıkın
- YAKI
-
-
[isim]
Bazı hastalıkları tedavi etmek amacıyla bir bez üzerine yayılıp vücudun bazı yerlerine konulan, koyuca lapa veya özel biçimde yapılmış eczalı parça
- "Hardal yakısı."
-
[isim]
Bazı hastalıkları tedavi etmek amacıyla bir bez üzerine yayılıp vücudun bazı yerlerine konulan, koyuca lapa veya özel biçimde yapılmış eczalı parça
- AÇKI
-
-
[isim]
Bir cismin yüzeyi üzerinde sert bir madde veya bir araç sürterek onu düzleştirip parlatma, perdah
-
Demircilikte delik büyütmekte kullanılan araç
-
Anahtar ve her türlü açma aracı
-
[isim]
Bir cismin yüzeyi üzerinde sert bir madde veya bir araç sürterek onu düzleştirip parlatma, perdah
- TAKI
-
-
[isim]
Çoğunlukla evlenen veya nişanlanan birine armağan olarak verilen küpe, bilezik, yüzük, zincir gibi şeylerin tümü
-
Kadınların ziynet eşyası
-
Adın başka bir kelime ile ilgi kurmak üzere aldığı durum eki
- "Türkçede -i, -e, -de, -den, -in ekleri birer takıdır."
-
Cümleler ile kelimeler arasında ilişki kurmaya yarayan kelimeler
- "Türkçede ile, göre birer takıdır."
-
[isim]
Çoğunlukla evlenen veya nişanlanan birine armağan olarak verilen küpe, bilezik, yüzük, zincir gibi şeylerin tümü
- IŞKI
-
-
[isim]
Deri, tahta kazımakta kullanılan, iki ucu saplı eğri bıçak
-
[isim]
Deri, tahta kazımakta kullanılan, iki ucu saplı eğri bıçak
- ASKI
-
-
[isim]
Üzerine herhangi bir şey asmaya yarar nesne
- "Giysi askısı."
-
Pantolon veya giysilerin düşmesini önlemek için omuzdan aşırılan bağ
-
Artırma, eksiltme vb. resmî iş ilanlarının ilgili daire duvarında belli bir zaman süresince asılı durması
-
Hastanelerde kırık kol veya bacakların asılarak tutturulduğu araç
-
Çay, kahve taşımaya yarar kahveci tepsisi, fener
-
Saklanmak için tavana asılmış dizi veya hevenk
- "Üzüm askısı. Ayva askısı."
-
Yeni yapılan yapıların çatısına, ev sahibi tarafından usta için veya düğün arabalarına düğün sahibi tarafından arabacı için armağan olarak asılan kumaş
-
Gelinin oturacağı yerin üstüne asılan süsler
- "Askı ... kalpakçılar başındaki hususi dükkânlardan ariyet kaldırılan ve düğün odasının münasip bir köşesine kurulan bir nevi dekor." (Refik Halit Karay)
-
Kadınların kullandığı altın dizisi veya zincirli mücevherat
-
Düğünlerde geline yakınları tarafından takılan hediye
-
İpek böceğinin kozasını sarması için yanına konulan çalı çırpı
-
Saz şairleri arasında yapılan deyiş yarışında üstün gelene verilmek için duvara asılan kumaş, tabanca vb. ödül
-
[isim]
Üzerine herhangi bir şey asmaya yarar nesne
- ÇAKI
-
-
[isim]
Açılıp kapanan bir veya birkaç ağızlı küçük cep bıçağı
- "İki çocuk tahta saplı bir çakı ile kollarını çizdiler." (Ömer Seyfettin)
- "Övünmek saymazsanız, çakı gibi topçu subayı oluyordum." (Refik Erduran)
-
Denizçakısı
-
[isim]
Açılıp kapanan bir veya birkaç ağızlı küçük cep bıçağı
- RAKI
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Üzüm, incir, erik vb. meyvelerin alkolle mayalanarak damıtılmasıyla elde edilen içki, aslan sütü
- "Mollanın ağzından sert bir rakı kokusu çıkıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Üzüm, incir, erik vb. meyvelerin alkolle mayalanarak damıtılmasıyla elde edilen içki, aslan sütü
- ATKI
-
-
[isim]
Soğuğa karşı omuzlara, başa, sırta veya boyna alınan örtü
- "Omuzlarına attığı kalın yün atkıya rağmen üşümüş gibi titriyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bazı kadın ayakkabılarında ve çocuk patiklerinde ayağın üstünden geçen, yandan iliklenen ince uzun parça
-
Kapı ve pencerelerin yapımında üst tarafa konan ağaç, taş veya beton destek, üst eşik
-
Dokuma tezgâhlarında mekikle enine atılan iplik, argaç
-
Büyük yaba
-
[isim]
Soğuğa karşı omuzlara, başa, sırta veya boyna alınan örtü
- BAKI
-
-
[isim]
Özellikle dağlık yörelerde bir yamacın güneş ışınlarına, güneye veya kuzeye karşı konumunu belirleyen, bunun sonucu olarak da doğal şartlarını tespit eden durumu
- "Bu dağın bakısı güneye doğrudur."
-
Denetleme
-
Fal
-
[isim]
Özellikle dağlık yörelerde bir yamacın güneş ışınlarına, güneye veya kuzeye karşı konumunu belirleyen, bunun sonucu olarak da doğal şartlarını tespit eden durumu
- SIKI
-
-
[sıfat]
Dar
- "Sıkı bir kemer."
- "İşini sıkı tut."
- "Seniha etrafını bu kadar sıkıya alan bu adamlardan hiç sıkılmıyor mu?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Sıkıya geldi mi borç etmekten çekinmez, sonra bu borçları ödemek için evinin eşyasını satar." (Reşat Nuri Güntekin)
-
İyice sıkıştırılmış, doldurulmuş, tıkız, gevşek olmayan
- "Sıkı bir denk."
- "Başkan son zamanlarda işleri sıkıya aldı."
-
Zorlu, güçlü ve etkili
- "En sıkı ve katı bir merkeziyet sistemi, bugün diğer faaliyet merkezlerini bloke edebilir." (Burhan Felek)
-
Dikkatli, titiz ve göz yummadan uygulanan
- "Ankaralılarla münasebetlerinde her zaman sıkı bir ahlak ve seviye kontrolüne tabi tutuldu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
İlkelerine çok bağlı, hoşgörüsü olmayan, katı
-
Yoğun
- "Samsun'a geldiğimi ve kendisiyle daha sıkı temasta bulunmak istediğimi bildirdim." (Atatürk)
-
Cimri
-
[zarf]
Sıkıca, iyice
- "Sıkı giyinmek."
-
[isim]
Disiplin
-
[isim]
Zorlayıcı durum
- "Sıkıya gelmemek. Sıkıyı görünce kaçtı."
-
[isim]
Ağızdan dolma ateşli silahlarda, barut ve kurşunun üstünden namluya sokulup bastırılan bez ve kâğıt parçaları vb. şeylerin tümü
- "İlk sıkıyı babam attı." (Samim Kocagöz)
-
Güçlü ve çabuk, hızlı
- "Karabalçıklı çiftliği, kasabadan sıkı yürüyüşle bir saat çeker." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Dar
- YIKI
-
-
[isim]
Harabe
- "Hazine boş, millet yoksul, ülke bir yıkılar yığını idi." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Harabe