Sonunda ki olan 4 harfli 16 kelime var. Kİ ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ki olan kelimeler listesine ya da başında ki olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ÇEKİ

  1. [isim] Tartı
  2. 225,978 kg olan, odun, kireç vb. ağır ve kaba şeyleri tartmakta kullanılan ağırlık ölçü birimi
  3. Üzüntü, sıkıntı
  4. Kadınların başlarına bağladıkları örtü

ŞAKİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Haydut, eşkıya

PEKİ

  1. [edat] Evet
    • "Peki ama benim ne olduğumu henüz muayene etmediniz." (Refik Halit Karay)
  2. Pekâlâ

SAKİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İçkili toplantılarda içki dağıtan kimse

MAKİ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Akdeniz dolaylarında yaygın, yaygın bodur ağaç ve çalılardan oluşan bitki örtüsü

VAKİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Olan, olmuş
    • "Kişinin, resmî görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da ... devletçe tazmin edilir." (Anayasa)

İTKİ

  1. [isim] Tepi
    • "Bilinçdışı özgürlüğünün itkisiyle en sonunda âşık olmuştur." (Selim İleri)

ZEKİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, zeyrek
    • "En zeki hayvan maymundur."
  2. Çabuk ve kolay kavrayan
    • "Bildiğim, onun zeki bir genç olduğu ve ara sıra sevimli, ufak şiirler yazdığıdır." (Memduh Şevket Esendal)
  3. Zekâ varlığı gösteren
    • "İnce, zeki bir kalemi vardı." (Yusuf Ziya Ortaç)

UFKİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Yatay
    • "Hep ufki vaziyette durabilmek için elleriyle birtakım hareketler icat etmeye başladı." (Haldun Taner)

HAKİ
...
İÇKİ

  1. [isim] İçinde alkol bulunan içecek
    • "Masamızda ne içki ne yemiş ne meze eksildi." (Burhan Felek)
    • "Bir buçuk yıl var ki içkiyi bırakmış." (Memduh Şevket Esendal)
  2. Bu içeceği içme işi
    • "Arkadaş yoluna kumara, içkiye alıştım." (Tarık Buğra)

ETKİ

  1. [isim] Bir kimse veya nesnenin başka bir kişi veya şey üzerindeki gücü, tesir
    • "Bu etki, genç kuşak konservatuvar mezunlarında yerini daha doğal bir Türkçeye bırakıyor." (Haldun Taner)
  2. Bir etken veya bir sebebin sonucu
    • "Tokadın etkisi kötü oldu."
  3. Bir kimse üzerinde bırakılan izlenim
    • "Sustu, istediği etkiyi tam olarak yapmak için olmalıydı bu." (Tarık Buğra)

SEKİ

  1. [isim] Oturmak için evlerin önüne taş ve çamurdan yapılan set
  2. Oturulacak sedir biçiminde taş veya set
  3. Toprak üstündeki yükseklik, doğal set, taraça
  4. Akarsuların iki yakasındaki yamaçlarda, bazı deniz ve göl kıyılarında görülen basamak biçiminde yeryüzü şekli, teras

ESKİ

  1. [sıfat] Çoktan beri var olan, üzerinden çok zaman geçmiş bulunan, yeni karşıtı
    • "Ey benim eski duygularım, eski düşüncelerim. Neden böyle uzaksınız benden?" (Nurullah ataç)
    • "O, eski defterleri çoktan kapatmış, Osmanlıya kucağını açmıştı." (Tarık Buğra)
    • "Bereket versin, işi kuru gürültüden ileri gitmediği, her şeyin eski hamam eski tas kaldığı çabuk anlaşıldı." (Kemal Tahir)
    • "Doğal güzellikler artık eskisi gibi turist çekmiyor." (Necati Cumalı)
  2. Önceki, sabık
    • "Anlatışına bakılırsa eski kâtibe, şimdi fevkalade şık giyiniyormuş." (Haldun Taner)
  3. Geçerli olmayan
    • "Bugün mekteplerimiz artık o eski mektepler değildir." (Reşat Nuri Güntekin)
  4. Herhangi bir meslekte uzun süreden beri çalışmış olan
  5. Mesleğinde uzmanlaşmış, deneyimi olan
    • "Eski öğretmen."
  6. [isim] Çok kullanmaktan yıpranmış, harap olmuş şey
    • "Ben babamın eskilerinden uydurma şeylerle giyiniyordum." (Halit Ziya Uşaklıgil)
  7. [isim] Herhangi bir görevden düştüğü veya durumunu yitirdiği için bir kimsenin eski saygınlığının kalmadığı durumlarda kullanılan bir söz
    • "Mebus eskisi. Müdür eskisi."

IRKİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Irkla ilgili, ırksal

BAKİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Sürekli
    • "Dünyada zaten ne bakiydi?" (Ömer Seyfettin)
    • "Baki kalan bu kubbede bir hoş seda imiş." (Baki)
  2. Bir şeyden artan (miktar)
  3. Öteki
    • "Kale kapısından yalnız birini açık bırakarak bakilerini örmeye başlamışlardı." (Orhan Seyfi Orhon)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü