Başında ki olan 5 harfli 37 kelime var. Ki ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ki olan kelimeler listesine ya da sonu ki ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ki bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KİRİŞ
-
-
[isim]
Bazı telli müzik araçlarında kullanılan, hayvan bağırsaklarından yapılan tel
- "Ama şimdi derhâl giyineceksiniz ve kirişi kıracaksınız." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Ok atılan yayın iki ucu arasındaki esnek bağ
-
Kasların uçlarında bulunan, kasları kemiklere ve başka organlara bağlayan beyazımsı kordon
-
Bir eğrinin iki noktasını birleştiren doğru parçası
-
Yapılarda dört köşe kalın keresteden, demirden veya betonarmeden yapılmış yatay destek parçası
-
[isim]
Bazı telli müzik araçlarında kullanılan, hayvan bağırsaklarından yapılan tel
- KİFAF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yaşayacak kadar rızık
-
[isim]
Yaşayacak kadar rızık
- KİTİN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Eklem bacaklıların ve kabukluların örteneğini oluşturan, bazı mantar ve likenlerde de rastlanan, dayanıklı ve esnek organik madde
-
[isim]
Eklem bacaklıların ve kabukluların örteneğini oluşturan, bazı mantar ve likenlerde de rastlanan, dayanıklı ve esnek organik madde
- KİLİS
- ...
- KİMSE
-
-
[zamir]
Herhangi bir kişi, kim olduğu bilinmeyen kişi, şahıs, nefer
- "Kimsenin girdisi çıktısı, alacağı borcu ile uğraşmak istemiyordum." (Necati Cumalı)
-
[zamir]
Herhangi bir kişi, kim olduğu bilinmeyen kişi, şahıs, nefer
- KİTRE
-
-
[isim]
Gevenden çıkarılan bir tür zamk, kestere
-
[isim]
Gevenden çıkarılan bir tür zamk, kestere
- KİLİM
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Döşeme, divan gibi yerlere serilen, genellikle desenli, havsız, kalın, kıl veya yün dokuma
- "Dikmen Yıldızı'nın gözleri yerdeki kırmızı sarı çubuklu kilime takıldı." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Döşeme, divan gibi yerlere serilen, genellikle desenli, havsız, kalın, kıl veya yün dokuma
- KİKLA
-
-
[isim]
Lapinagillerden, güzel renkli, 50 cm uzunluğunda bir balık (Labrus berggylta)
-
[isim]
Lapinagillerden, güzel renkli, 50 cm uzunluğunda bir balık (Labrus berggylta)
- KİZİR
-
-
[isim]
Köy muhtarı yardımcısı
-
Köy kâhyası
-
Köy bekçisi
-
[isim]
Köy muhtarı yardımcısı
- KİREÇ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Mermer, tebeşir, kireç taşı, alçı taşı gibi birçok taşın özünü oluşturan kalsiyum oksit, (CaO)
- "Duvarlar kireç badanalı idi." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Genç kadının yüzü kireç gibi ağarmıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Kalsiyum hidroksit, Ca(OH)
-
[isim]
Mermer, tebeşir, kireç taşı, alçı taşı gibi birçok taşın özünü oluşturan kalsiyum oksit, (CaO)
- KİNCİ
-
-
[sıfat]
Öç almak isteyen, kin tutan, kindar
-
[sıfat]
Öç almak isteyen, kin tutan, kindar
- KİLÜS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bağırsaktan gelen, içinde yağ damlacıkları bulunan ak kan
-
[isim]
Bağırsaktan gelen, içinde yağ damlacıkları bulunan ak kan
- KİNOA
- ...
- KİNLİ
-
-
[sıfat]
Öç almak isteyen, kin tutan
-
[sıfat]
Öç almak isteyen, kin tutan
- KİLER
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Evlerde yiyecek, içecek ve erzakın saklandığı oda, ambar veya dolap
- "Kileri kilitlemezdi, paraları meydanda dururdu." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Evlerde yiyecek, içecek ve erzakın saklandığı oda, ambar veya dolap
- KİREN
- ...
- KİRLİ
-
-
[sıfat]
Leke, toz vb. ile kaplı, pis, murdar, mülevves
- "Perdeci, çapaklı gözlerini kirli yumruklarıyla ovuşturarak cevap verdi." (Peyami Safa)
-
Aybaşı durumunda bulunan (kadın)
-
Toplumun değer yargılarına aykırı olan
- "Bu isim bana bir zamanlar İstanbul'un en kirli âlemlerinde yuvalanmış bir simayı hatırlattı." (Halit Ziya Uşaklıgil)
-
[sıfat]
Leke, toz vb. ile kaplı, pis, murdar, mülevves
- KİTLE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnsan topluluğu
- "Kendimi bu acı ve acıklı kitlenin bir parçası gibi hissediyordum." (Halide Edip Adıvar)
-
Kütle
-
[isim]
İnsan topluluğu
- KİSVE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kılık kıyafet
- "Lakin bir türlü ahaliye mahsus kisveyi üzerinden atamamış..." (Refik Halit Karay)
-
Hacıların Kâbe'de giydikleri beyaz üstlük
-
[isim]
Kılık kıyafet
- KİBAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Davranış, düşünce, duygu bakımından ince, nazik olan (kimse)
- "İşte senin bu kibar, bu efendi hâllerine bayılıyorum." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Seçkin, değerli
- "Fazla bolluk da görmemiş bir ailenin kibar eşyaları sessiz bir şekilde âdeta hitap ediyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Zengin, soylu, köklü (kimse, aile)
- "Telefona giderek kibar ve varlıklı insanlara has bir şive ile köşkten otomobili istetti." (Haldun Taner)
-
[isim]
Büyükler, ulular
-
[sıfat]
Davranış, düşünce, duygu bakımından ince, nazik olan (kimse)