Başında ki olan 5 harfli 37 kelime var. Ki ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ki olan kelimeler listesine ya da sonu ki ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ki bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KİLİS
- ...
- KİBİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kendini beğenme, başkalarından üstün tutma, büyüklenme, benlik
- "Kibirden vazgeçersek sevimli oluruz." (Cemil Meriç)
- "Ayan azası olduğu için, bekleme salonunda birkaç dakika kalmak bile kibrine dokunmuştu." (Falih Rıfkı Atay)
- "Sütninenin üstüne düşmeyi kibrine yediremediği için merak etmiyormuş." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Gurur
- "Süheyl o gün orada, saçma kibrine kapılmayıp tek bir kelime, Serap'ın beklediği iki heceli tek bir kelime söylemiş olsaydı, her şey değişebilirdi." (Haldun Taner)
-
[isim]
Kendini beğenme, başkalarından üstün tutma, büyüklenme, benlik
- KİMÜS
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Yemeklerin mide öz suyuyla karıştıktan sonra aldığı durum
-
[isim]
Yemeklerin mide öz suyuyla karıştıktan sonra aldığı durum
- KİBAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Davranış, düşünce, duygu bakımından ince, nazik olan (kimse)
- "İşte senin bu kibar, bu efendi hâllerine bayılıyorum." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Seçkin, değerli
- "Fazla bolluk da görmemiş bir ailenin kibar eşyaları sessiz bir şekilde âdeta hitap ediyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Zengin, soylu, köklü (kimse, aile)
- "Telefona giderek kibar ve varlıklı insanlara has bir şive ile köşkten otomobili istetti." (Haldun Taner)
-
[isim]
Büyükler, ulular
-
[sıfat]
Davranış, düşünce, duygu bakımından ince, nazik olan (kimse)
- KİLİM
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Döşeme, divan gibi yerlere serilen, genellikle desenli, havsız, kalın, kıl veya yün dokuma
- "Dikmen Yıldızı'nın gözleri yerdeki kırmızı sarı çubuklu kilime takıldı." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Döşeme, divan gibi yerlere serilen, genellikle desenli, havsız, kalın, kıl veya yün dokuma
- KİNCİ
-
-
[sıfat]
Öç almak isteyen, kin tutan, kindar
-
[sıfat]
Öç almak isteyen, kin tutan, kindar
- KİRPİ
-
-
[isim]
Kirpigillerden, uzunluğu 25-30 cm olan, sırtı dikenlerle kaplı memeli hayvan (Erinaceus europaeus)
-
[isim]
Kirpigillerden, uzunluğu 25-30 cm olan, sırtı dikenlerle kaplı memeli hayvan (Erinaceus europaeus)
- KİRVE
-
-
[isim]
Sünnet olan çocuğun bütün masraflarını üstlendikten sonra sünnet sırasında çocuğu kucağına alarak elini, kolunu tutan ve bütün hayatı boyunca çocuk üzerinde babasına yakın hak taşıyan kimse
-
[isim]
Sünnet olan çocuğun bütün masraflarını üstlendikten sonra sünnet sırasında çocuğu kucağına alarak elini, kolunu tutan ve bütün hayatı boyunca çocuk üzerinde babasına yakın hak taşıyan kimse
- KİRAZ
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Gülgillerden, ılıman iklimlerde yetişen bir meyve ağacı (Cerasus avium)
-
Bu ağacın kırmızı veya beyaz renkte, etli, sulu, tek çekirdekli meyvesi
- "Tabaktan ikişer kiraz daha alıyoruz." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Gülgillerden, ılıman iklimlerde yetişen bir meyve ağacı (Cerasus avium)
- KİTLE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnsan topluluğu
- "Kendimi bu acı ve acıklı kitlenin bir parçası gibi hissediyordum." (Halide Edip Adıvar)
-
Kütle
-
[isim]
İnsan topluluğu
- KİNLİ
-
-
[sıfat]
Öç almak isteyen, kin tutan
-
[sıfat]
Öç almak isteyen, kin tutan
- KİNİŞ
-
-
[isim]
Marangozlukta tahta üzerine boydan boya açılan, kesiti kare veya dikdörtgen biçiminde kanal
-
[isim]
Marangozlukta tahta üzerine boydan boya açılan, kesiti kare veya dikdörtgen biçiminde kanal
- KİREN
- ...
- KİLİZ
-
-
[isim]
Hasır otu
-
[isim]
Hasır otu
- KİLİT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Anahtar, düğme gibi takılıp çıkarılabilen bir parça yardımıyla çalışan kapatma aleti
- "Sonunda kapının kilidi göz yaşlarıma dayanamadı." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "O gün her tarafı kilit kürek altına aldı." (Ömer Seyfettin)
- "... evime kilit kürek ol diye onun sırtını okşar." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bir yanı değirmi, öbür yanına demir çubuk geçirilmiş olan yarım halka
-
Atların alnından alt çenesine uzanan beyazlık
-
[isim]
Anahtar, düğme gibi takılıp çıkarılabilen bir parça yardımıyla çalışan kapatma aleti
- KİREÇ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Mermer, tebeşir, kireç taşı, alçı taşı gibi birçok taşın özünü oluşturan kalsiyum oksit, (CaO)
- "Duvarlar kireç badanalı idi." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Genç kadının yüzü kireç gibi ağarmıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Kalsiyum hidroksit, Ca(OH)
-
[isim]
Mermer, tebeşir, kireç taşı, alçı taşı gibi birçok taşın özünü oluşturan kalsiyum oksit, (CaO)
- KİRLİ
-
-
[sıfat]
Leke, toz vb. ile kaplı, pis, murdar, mülevves
- "Perdeci, çapaklı gözlerini kirli yumruklarıyla ovuşturarak cevap verdi." (Peyami Safa)
-
Aybaşı durumunda bulunan (kadın)
-
Toplumun değer yargılarına aykırı olan
- "Bu isim bana bir zamanlar İstanbul'un en kirli âlemlerinde yuvalanmış bir simayı hatırlattı." (Halit Ziya Uşaklıgil)
-
[sıfat]
Leke, toz vb. ile kaplı, pis, murdar, mülevves
- KİNİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
Sinik
-
Sinik
- KİTİN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Eklem bacaklıların ve kabukluların örteneğini oluşturan, bazı mantar ve likenlerde de rastlanan, dayanıklı ve esnek organik madde
-
[isim]
Eklem bacaklıların ve kabukluların örteneğini oluşturan, bazı mantar ve likenlerde de rastlanan, dayanıklı ve esnek organik madde
- KİNİN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kınakınadan elde edilen ve sıtmanın tedavisinde kullanılan beyaz alkaloit, kinin sülfatı
- "İkinci gün sıtmadan şüphelendik, kuvvetli dozda kinin verdik." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Kınakınadan elde edilen ve sıtmanın tedavisinde kullanılan beyaz alkaloit, kinin sülfatı