Başında ke olan 6 harfli 60 kelime var. Ke ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ke olan kelimeler listesine ya da sonu ke ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ke bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E K Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EK, KE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KEMENT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Hayvanları yakalamak için kullanılan, ucu ilmikli, kaygan uzun ip
-
İdam için kullanılan yağlı kayış
-
[isim]
Hayvanları yakalamak için kullanılan, ucu ilmikli, kaygan uzun ip
- KENTÇİ
-
-
[isim]
Kentçilik uzmanı, kentçilikle uğraşan kimse, şehirci
-
[isim]
Kentçilik uzmanı, kentçilikle uğraşan kimse, şehirci
- KEMLİK
-
-
[isim]
Kötülük
-
[isim]
Kötülük
- KENGER
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Birleşikgillerden, yaprakları dikenli yaban bir bitki, eşek dikeni, kengel (Cynara cardunculus)
-
[isim]
Birleşikgillerden, yaprakları dikenli yaban bir bitki, eşek dikeni, kengel (Cynara cardunculus)
- KESİCİ
-
-
[isim]
Kesme işini yapan kimse
- "Yol kesici."
-
Kasaplık hayvanları kesen kimse
-
Kesme işinde kullanılan araç
-
[isim]
Kesme işini yapan kimse
- KENTAL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
100 kg'lık bir ağırlık ölçü birimi
-
[isim]
100 kg'lık bir ağırlık ölçü birimi
- KENDİR
-
-
[isim]
Kenevir
-
[sıfat]
Kenevirden yapılmış
-
[isim]
Kenevir
- KEPENK
-
-
[isim]
İş yeri, pencere, kapı vb. yerleri kapamak için kullanılan, türlü biçimlerde sac levha, demir veya tahta kanat
- "Akşamüstü, bütün kepenkler indikten sonra sokağa çıktık." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Belediye çavuşu çarşıyı ve arastaları dolaşmış, esnafa kepenk kapattırmıştır." (Tarık Buğra)
-
[isim]
İş yeri, pencere, kapı vb. yerleri kapamak için kullanılan, türlü biçimlerde sac levha, demir veya tahta kanat
- KENGEL
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Kenger
-
[isim]
Kenger
- KERPİÇ
-
-
[isim]
Duvar örmekte kullanılmak için kalıplara dökülüp güneşte kurutulmuş saman ve balçık karışımı ilkel tuğla
-
[sıfat]
Bu tuğladan yapılmış
- "Kerpiç evler, ipe serili çamaşırlar gibi ay ışığında sallanıyorlar." (Peyami Safa)
-
[isim]
Duvar örmekte kullanılmak için kalıplara dökülüp güneşte kurutulmuş saman ve balçık karışımı ilkel tuğla
- KESELİ
-
-
[sıfat]
Kesesi olan
-
[sıfat]
Kesesi olan
- KERVAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Uzak yerlere yolcu ve ticaret eşyası taşıyan yük hayvanı katarı
- "Aşağı doğru inen kervan yavaş yavaş söğütlüğe kadar geldi." (Falih Rıfkı Atay)
-
Toplu olarak birbiri ardınca gelen şeyler
- "Kervana karışmalı, ne gerisinde kalmalı ne başında durmalı." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Uzak yerlere yolcu ve ticaret eşyası taşıyan yük hayvanı katarı
- KESMEK
-
-
[-i]
Bıçak, makas vb. bir araçla bir şeyi ikiye ayırmak, parçalamak, doğramak
- "İpi kesmek."
- "Zaman zaman iddiacılığını da bırakamazdı, bu böyledir diye kesip atardı." (Haldun Taner)
-
Dibinden ayırmak
- "Ağaçları kesmek. Dalları kesmek."
- "Mantıki söylenmiş, müdellel söylenmiş, her cihetten işi kesip atmıştı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Düzgün parçalara ayırmak
- "Eti kesmek. Patatesi kesmek."
- "Nasıl sol elimle sağ elimi kesip biçeceğim?" (Reşat Nuri Güntekin)
-
Kesici bir araçla yaralamak
- "Nasıl sol elimle sağ elimi kesip biçeceğim?" (Reşat Nuri Güntekin)
-
[nsz]
Ucunu almak
- "Saç kesmek. Tırnak kesmek."
-
[nsz]
Hayvanın başını gövdesinden ayırmak, boğazlamak
- "Koyun kesmek. Tavuk kesmek."
-
Son vermek, gidermek
- "Bu ilaç baş ağrısını keser."
-
Ara vermek
- "Bu üç zavallı bizden rahatsız oldular ve derslerini keserek çekildiler." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bir şeyden yoksun bırakmak, vermemek
- "Yardımı kestiler. Ücreti ödemeyince telefonu kestiler."
-
Akımı durdurmak
- "Şimdi belediye ile anlaşamayan müteşebbis cereyanı kesmiş." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Belirtmek, kararlaştırmak
- "Gününü daha kesmedik."
-
[-den]
Verilecek şeyin bir bölümünü alıkoyup vermemek
- "Ücretinden beş lira kesmişler."
-
Para basmak
-
Azaltmak, güçleştirmek
- "Rüzgâr geminin yolunu kesiyor."
-
İskambil kâğıtlarında destenin üzerinden bir bölümünü kaldırıp öte yana koymak
-
Geçişi önlemek
- "Yolu kesmek."
-
[nsz]
Susmak
- "Kes artık yeter!"
-
Hasta organı ameliyatla almak
-
Bölmek, ayırmak
- "Bulvarı kesen küçük sokaklardan biri."
-
Yazıyı, filmi kısaltmak
-
[nsz]
Uydurmak, yalan söylemek
-
Rüzgâr, soğuk vb. çok etkili olmak
- "Rüzgâr yüzümü kesiyor."
-
Birini yermek, kötülemek
-
Karşı cinsten birisini sürekli olarak süzmek, dikkatli bir biçimde bakmak
-
Oyuncuyu takım kadrosuna almamak
-
[-i]
Bıçak, makas vb. bir araçla bir şeyi ikiye ayırmak, parçalamak, doğramak
- KEŞKÜL
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Gezici bazı dervişlerin ve dilencilerin ellerinde tuttukları, Hindistan cevizi kabuğundan, metalden veya abanozdan yapılmış dilenci çanağı
-
Üstüne, dövülmüş fıstık ve Hindistan cevizi dökülen bir çeşit süt tatlısı, keşkülüfukara
-
[isim]
Gezici bazı dervişlerin ve dilencilerin ellerinde tuttukları, Hindistan cevizi kabuğundan, metalden veya abanozdan yapılmış dilenci çanağı
- KESYAP
-
-
[isim]
Kumaş, tahta vb. malzemelerle yapılan, kâğıt veya kartona yapıştırılan resim, kolaj
-
[isim]
Kumaş, tahta vb. malzemelerle yapılan, kâğıt veya kartona yapıştırılan resim, kolaj
- KESENE
-
-
[isim]
Sözleşme, yazılı anlaşma
-
[sıfat]
Götürü, toptan
- "Şimdi bu, kesene işlerine girişiyor, mekteplere ekmek veriyor. Trabzonlu bir ortakla bir eskici koltukçu dükkânı işletiyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Sözleşme, yazılı anlaşma
- KEŞŞAF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bilinmeyen çok önemli bir şeyi keşfeden
-
Keşif kolu
-
İzci
-
[isim]
Bilinmeyen çok önemli bir şeyi keşfeden
- KERATA
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Karısı tarafından aldatılan erkek
-
Ayakkabı çekeceği
-
Küçüklere sevgi ile söylenen bir sitem sözü
- "Kimden yana bu kerata?" (Necati Cumalı)
-
[isim]
Karısı tarafından aldatılan erkek
- KERTİK
-
-
[sıfat]
Kertilmiş olan
-
[isim]
Kertilmiş yer, gedik, çentik
-
[sıfat]
Kertilmiş olan
- KEBERE
-
Kelime Kökeni : Latince
-
[isim]
Gebre otu
-
[isim]
Gebre otu