Başında ke olan 5 harfli 83 kelime var. Ke ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ke olan kelimeler listesine ya da sonu ke ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında ke bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

E K Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

EK, KE

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KESİR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir birimin bölündüğü eşit parçalardan birini veya birkaçını anlatan sayı
    • "Yarım, üçte bir, yüzde üç birer kesirdir."

KEFAL

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Kefalgillerden, orta büyüklükte, çok pullu, küt başlı, gümüş renkte, beyaz etli bir balık, topbaş balık (Mugil cephalus)

KERİM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Soylu, asil
  2. Eli açık, cömert
  3. Allah'ın adlarından biri

KEKİK

  1. [isim] Ballıbabagillerden, karşılıklı küçük yapraklı, beyaz, pembe, kırmızı başak durumunda çiçekleri olan ve çiçeği bahar gibi kullanılan, odunsu saplı, kokulu bir bitki (Thymus vulgaris)
    • "Bütün Çamlıca'yı bir kekik kokusu içinde duyardık." (Abdülhak Şinasi Hisar)

KELAM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Söz
    • "Mecliste arif ol kelamı dinle / El iki söylerse sen birin söyle." (Karacaoğlan)
  2. Söyleyiş biçimi, söyleme
  3. Tanrı'nın varlığını ve İslam dininin doğruluğunu konu edinen bilim

KEPME

  1. [isim] Kepmek işi

KEŞAP
...
KELEP

  1. [isim] Büyük iplik çilesi
    • "İplik masuraları koca koca teknelerle keleplere taşınır, keleplerde çözülürdü." (Orhan Kemal)
  2. Bağlam, demet

KENET

  1. [isim] İki sert cismi birbirine bağlamaya yarayan, iki ucu sivri ve kıvrık metal parça
    • "Bu mevsimde kızlar ikişer, üçer kişilik gruplara ayrılır ve birbirlerine kenet gibi yapışırlardı." (Reşat Nuri Güntekin)

KEREM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Soyluluk, ululuk, büyüklük, asalet
    • "Kerem et aklından çıkarma beni / Ağla, gözyaşını sil melul melul." (Karacaoğlan)
  2. Bağış olarak verme, iyilik, cömertlik, eli açıklık, lütuf
    • "Bir başka kerem beklemez artık gelecekten." (Yahya Kemal Beyatlı)

KEMER

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Bele dolayarak toka ile tutturulan, kumaş, deri veya metalden yapılan bel bağı
    • "Nihat elinde tuttuğu kemeri denize fırlatıp attı." (Peyami Safa)
    • "Genç, ihtiyar, hepsi tüysüz tüysüz, gözleri fersizdir fakat hepsinin kemeri doludur." (Halide Edip Adıvar)
  2. Etek, pantolon vb. giysilerin bele gelen bölümü
  3. Emniyet kemeri
  4. [sıfat] Tümsekli
    • "Kemer burun."
  5. Kemiklerden oluşmuş tümsekli tavan
    • "Kaş kemeri. Damak kemeri. Ayak kemeri."
  6. Katmanlı kayaçlarda bir kıvrımın kabarık tepe yeri, tekne karşıtı
  7. İki sütun veya ayağı birbirine üstten yarım çember, basık eğri, yonca yaprağı vb. biçimlerde bağlayan ve üzerine gelen duvar ağırlıklarını, iki yanındaki ayaklara bindiren tonoz bağlantı
    • "Bu köprü sekiz kemer üzerinde, dört yüz yirmi dokuz metre uzunluğundadır." (Sait Faik Abasıyanık)
  8. Özellikle yolculukta kullanılan, üzerinde altın, para yerleştirmeye yarar gözleri olan meşin kuşak

KEFİL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Borcunu ödemeyenin veya verdiği sözü yerine getirmeyenin bütün sorumluluğunu üzerine alan kimse
    • "Her hâllerine ben kefilim diyordu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
    • "Kefil olmak istediğiniz adamı evvela benden soracaksınız." (Abdülhak Şinasi Hisar)

KESİK

  1. [sıfat] Kesilmiş olan
    • "Biri saçları kesik, gözleri ayrık, dişleri dökük fakat çok dinç ve güzel bir nineydi." (Halide Edip Adıvar)
  2. Kesilerek bozulmuş olan
    • "Kesik süt."
  3. Kısa
  4. [isim] Çiğ sütten yapılan yağsız peynir, çökelek, ekşimik
  5. [isim] Gazete, dergi vb.nden kesilmiş yazı, kupür
    • "İçinde bir gazete kesiği var." (Falih Rıfkı Atay)
  6. [isim] Kesilmiş olan yer
    • "Parmağındaki kesikler."
  7. [isim] Tarla, bağ ve bahçe çevresine açılan hendek
  8. Takım kadrosuna alınmamış (oyuncu)
  9. Parası olmayan

KERES

  1. [isim] Büyük ve derin karavana

KEPEZ

  1. [isim] Yüksek tepe, dağ
  2. Dağların oyuk, kuytu yerleri
  3. Gelin başlığı
  4. Tavuk ve kuşların ibiği veya başındaki uzun tüyler

KETAL

  1. [isim] Çirişli bir çeşit parlak bez

KEFNE

  1. [isim] Çuvaldız veya kalın iğne ile iş işleyen kimsenin eline geçirdiği demirli kayış

KESİN

  1. [sıfat] Şüphe ve duraksamaya yer bırakmayan veya geri dönülmeyen, değişmez, mutlak, kati, maktu
    • "Sevmem kesin sözleri, bir kesin söz duydum mu tersine söylemek gelir içimden." (Nurullah ataç)
  2. [zarf] Kesinlikle

KERTİ

  1. [isim] Kerte (I)
  2. [sıfat] Bayat (ekmek, et)

KEŞKE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [ünlem] Dilek anlatan cümlelerin başına getirilerek "ne olurdu" anlamında özlem veya pişmanlık bildiren bir söz, bari, keşki
    • "Keşke vazifesi oralarda olsaydı!" (Falih Rıfkı Atay)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü