Başında ke olan 5 harfli 83 kelime var. Ke ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ke olan kelimeler listesine ya da sonu ke ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında ke bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

E K Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

EK, KE

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KETUM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Ağzı sıkı
    • "Ne kadar da ketumdur, katlandığı acıları sergilemeyi hiç sevmez." (Atilla İlhan)
    • "Sefirlerin az konuşması, ketum olması şarttır derler ya, laf!" (Haldun Taner)

KEREM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Soyluluk, ululuk, büyüklük, asalet
    • "Kerem et aklından çıkarma beni / Ağla, gözyaşını sil melul melul." (Karacaoğlan)
  2. Bağış olarak verme, iyilik, cömertlik, eli açıklık, lütuf
    • "Bir başka kerem beklemez artık gelecekten." (Yahya Kemal Beyatlı)

KELEK

  1. [isim] Olgunlaşmamış, ham kavun
  2. Irmaklarda işleyen ve şişirilmiş tulumlar üzerine kurulan bir çeşit sal
  3. [sıfat] Yer yer çıplaklığı veya boşluğu olan
    • "Kelek mısır."
  4. [sıfat] Kılsız
    • "Kelek tulum."
  5. [sıfat] Aptal

KERTİ

  1. [isim] Kerte (I)
  2. [sıfat] Bayat (ekmek, et)

KESRE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Esre

KEFİL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Borcunu ödemeyenin veya verdiği sözü yerine getirmeyenin bütün sorumluluğunu üzerine alan kimse
    • "Her hâllerine ben kefilim diyordu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
    • "Kefil olmak istediğiniz adamı evvela benden soracaksınız." (Abdülhak Şinasi Hisar)

KENAR

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı veya yakını, kıyı, yaka
    • "O sırada karşı taraçadaki kadın elinde pirinç tası olduğu hâlde taraçanın kenarına kadar geldi." (Orhan Veli Kanık)
    • "Kenar gezme dolan yâr gel içeri / Bize mihman olan yâr gel içeri." (Halk türküsü)
    • "Hâlâ, elinde bir bohça yapmak istediği bez parçasının kenarını bastırıyordu."
  2. Bir şeyi çevreleyen çizgi
  3. Pervaz, çizgi, antika, baskı vb. çevre süsleri
    • "Bu mendilin kenarı ötekinden daha sade."
  4. Merkezden uzak olan, kuytu, ıssız, sapa, tenha yer
    • "Ağır, ihtiyar misafirler kenarda bir odadan çıktılar." (Memduh Şevket Esendal)
  5. Yan
  6. Bir biçimi sınırlayan çizgilerden her biri
    • "Bir üçgenin kenarları."

KESİŞ

  1. [isim] Kesme işi veya biçimi

KEMAH
...
KEMİK

  1. [isim] İnsanın ve omurgalı hayvanların çatısını oluşturan türlü biçimdeki sert organların genel adı
    • "Kemikten bir tahta gibi gıcırdayarak Nihat yerinden kalktı." (Peyami Safa)
    • "Soğuk kemiklerimize kadar işlemişti."
  2. [sıfat] Bu sert organdan yapılmış
    • "Kemik tarak."

KELLE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Koyun, kuzu ve keçinin pişirilmiş başı
    • "İşi besbelli acele imiş... Bir koşturur ki sanırsın kelle götürüyor." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Kimi kellesinden olur padişah olayım derken, kimi de yaka paça oturtulur tahtına." (Turan Oflazoğlu)
    • "Kelleyi koltuğun altına almışız, memleketteki pisliği kanımızla temizlemeye karar vermişiz." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Atı kimin evinde, kimin elinde bulursa onun kellesini vurduracakmış." (Yahya Kemal)
  2. Ekinlerde başak
    • "Aralarında yaşlı başlı, kelle kulak yerinde, efendiden adamlar da var." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Külçe biçimindeki şeker
    • "Şekerin kellesi yetmiş üç kuruştan satılıyor." (Atilla İlhan)
  4. Baş, kafa

KEPÇE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Sulu yiyecekleri karıştırmaya ve dağıtmaya yarayan, uzun saplı, yuvarlak ve derince kaşık
    • "Tahta kaşık ve kepçe yontar, geçimini bunları satarak sağlardı." (Nezihe Araz)
  2. [sıfat] Bu kaşığın alabildiği miktarda olan
    • "Tabağına iki kepçe çorba koydu."
  3. Erimiş madeni kalıba dökmek için kullanılan büyük kaşık
  4. Saplı bir çembere geçirilmiş olan, balık veya kelebek tutmada kullanılan ağ
  5. Tahıl, kömür, kum vb.nin yüklenip boşaltılmasında kullanılan, iki veya daha çok çeneden oluşmuş motorlu araç
  6. [sıfat] Bu aracın alabildiği miktarda olan
  7. Gemilerde, ortasında dümenevi bulunan yuvarlak kıç çıkıntısı
  8. Güreşte hasmın arkasından bacakları arasına el sokma oyunu

KEPEK

  1. [isim] Un elendikten sonra, elek üstünde kalan kabuk kırıntıları
  2. Başın derisinde oluşan küçük, beyaz pulcuklar
  3. Bazı deri hastalıklarında deriden dökülen parçacıklar

KEYFİ
...
KELEP

  1. [isim] Büyük iplik çilesi
    • "İplik masuraları koca koca teknelerle keleplere taşınır, keleplerde çözülürdü." (Orhan Kemal)
  2. Bağlam, demet

KERES

  1. [isim] Büyük ve derin karavana

KELER

  1. [isim] Köpek balıkları takımının kelergiller familyasından, ılık ve tropik denilerde yaşayan, uzunluğu 1,5 m kadar olan, bir defada 20 yavru doğuran bir balık türü, keler balığı (Rhina squatina)

KEŞİK

Kelime Kökeni : Moğolca

  1. [isim] Sıra, nöbet

KEMAL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bilgi ve erdem bakımından olgunluk, yetkinlik, erginlik, eksiksizlik
  2. En yüksek değer
    • "Tozu kaldı ise bir paket al, saçak tütün iç. Bunun kemali altmış para!" (Memduh Şevket Esendal)

KESEL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Gevşeklik, tembellik
    • "İzmir faciasından beri padişaha ve hükûmete kesel gelmişti." (Yahya Kemal Beyatlı)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü