Başında ka olan 9 harfli 371 kelime var. Ka ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ka olan kelimeler listesine ya da sonu ka ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ka bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A K Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AK
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KAÇAMAKLI
-
-
[sıfat]
Kesin olmayan, yargı bildirmeyen ve her iki tarafa da çekilebilen (söz, cevap, davranış)
- "Maksada hep kaçamaklı yollardan ulaşmak istemişlerdir." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Kesin olmayan, yargı bildirmeyen ve her iki tarafa da çekilebilen (söz, cevap, davranış)
- KABABURUN
-
-
[isim]
Sazangillerden, ırmak ve göllerde yaşayan, eti kılçıklı küçük bir balık (Chondrostoma nasus)
-
[isim]
Sazangillerden, ırmak ve göllerde yaşayan, eti kılçıklı küçük bir balık (Chondrostoma nasus)
- KALICILIK
-
-
[isim]
Kalıcı olma durumu
-
Tözün kendi bağımsızlığı içinde var olma biçimi, tözün var oluşunu sürdürmesi ilkesi, ayrılmazlık karşıtı
-
Mıknatıslayan etki kalktıktan sonra da mıknatıs olarak kalabilen cisimlerin özelliği
-
[isim]
Kalıcı olma durumu
- KAŞIKLAMA
-
-
[isim]
Kaşıklamak işi
-
[isim]
Kaşıklamak işi
- KALIPLICA
- ...
- KALPLİLİK
-
-
[isim]
Kalpli olma durumu
-
[isim]
Kalpli olma durumu
- KAPADOKYA
- ...
- KANADİYEN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Kanadalı tuzak avcılarının ceketlerine benzeyen içi kürklü veya pamuklu, şal yakalı, kemerli kruvaze ceket
-
Yaz aylarında giyilen bol ve geniş dikimli astarsız hafif ceket
-
[isim]
Kanadalı tuzak avcılarının ceketlerine benzeyen içi kürklü veya pamuklu, şal yakalı, kemerli kruvaze ceket
- KAPRİSSİZ
-
-
[sıfat]
Kaprisi olmayan
-
[sıfat]
Kaprisi olmayan
- KATRİLYON
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Trilyonun bin katı olan sayı, trilyon kere bin, (1024)
-
[isim]
Trilyonun bin katı olan sayı, trilyon kere bin, (1024)
- KAVRULMAK
-
-
[nsz]
Kavurma işi yapılmak
-
Hayatın acılarına uğramak
- "Hayatın cehenneminde kavrulmuş bir insana bu kolay ve sakin ölümler yakışmıyor." (Peyami Safa)
-
Dış etkenler yüzünden özelliklerini yitirmek
- "Soğuktan kavrulmuş çiçeksiz nilüferlerin her yaprağı su üstünde sönmeyen bir parça büyülü alev..." (Refik Halit Karay)
-
Yaşı ilerlemesine karşın iyi gelişememek, cılız kalmak
-
[nsz]
Kavurma işi yapılmak
- KASTANYET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Parmaklara takılarak çalınan bir tür zil
-
[isim]
Parmaklara takılarak çalınan bir tür zil
- KAHRETMEK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[-i]
Ezmek, perişan etmek
-
Çok üzmek
- "Kendini de dostlarını da kahredeceksin, öyle mi?" (Cemil Meriç)
-
[nsz]
Kendine dert etmek, içlenmek, çok üzülmek
-
[-e]
İlenmek, beddua etmek
-
[-i]
Ezmek, perişan etmek
- KALDIRMAK
-
-
[-i]
Bulunduğu yerden almak
- "Örtüyü masanın üzerinden kaldır."
-
Yukarı doğru hareket ettirmek
- "Gözlerini yüzüme kaldırdı. İkimiz de mavi mavi baktık." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Yükseltmek
- "Duvarı bir metre daha kaldırmalı."
-
[nsz]
Ürün toplamak, taşımak
- "Harman kaldırmak."
-
Çekmek, taşımak
- "Bu araba bu yükü kaldırmaz."
-
Bir kuruluşun çalışmasına son vermek, feshetmek, lağvetmek
- "Meclis ... olağanüstü hâli kaldırabilir." (Anayasa)
-
[-e]
Hastayı hastaneye götürmek
- "Yarasının dikişleri koptu dün öğleden sonra, Fransız Hastanesi'ne kaldırdılar." (Aka Gündüz)
-
Tören yaparak ölüyü gömmek
-
Toplamak
- "Anası, kardeşi ile hep beraber sofrayı kaldırdılar." (Necati Cumalı)
-
Alıp başka yere götürmek
-
Uyandırmak
- "Bir gece yanında mihman olduğum / Sabah oldu deyi kaldırdın beni." (Halk türküsü)
-
Piyasadan çekmek
- "İstifçilerin piyasadan kaldırdığı mallar."
-
Elin ulaşamayacağı yere koymak, saklamak
- "Vazoyu ortadan kaldıralım, çocuğun eline geçmesin."
-
Kaçırmak
- "Yakın köyden kaldırdığı bir yosmayı sarhoş etmekle meşguldü." (Sait Faik Abasıyanık)
-
İyi etmek, iyileştirmek
- "Bu ilaç onu yataktan kaldırdı."
-
Bir şeyden çokça satın almak
-
Tayin etmek, atamak
- "Günün birinde bu müdürü başka, daha önemli bir yere kaldırdılar, buraya da bir başka müdür getirdiler." (Memduh Şevket Esendal)
-
Yok etmek, ortadan silmek
- "Yeryüzünden hayali kaldırın, dünya bir taş ve toprak yığınından ibaret kalır." (Orhan Seyfi Orhon)
-
[nsz]
Katlanmak, tahammül etmek
- "Doğrusunu isterseniz onu çoktan kapı dışarı etmeliydim ama yüreğim kaldırmıyor, acıyorum." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[nsz]
Uygun gelmek, götürmek, yakışmak
- "Bu kumaş fazla süs kaldırmaz."
-
Çalmak, aşırmak
-
[-i]
Bulunduğu yerden almak
- KARABİBER
-
-
[isim]
Karabibergillerin örnek bitkisi olan, zeytinsi, meyvelerin taneleri yuvarlak, yaprakları kalp biçiminde, tırmanıcı bir bitki (Piper nigrum)
-
Bu bitkinin baharat olarak kullanılan kuru ve siyah tanesi
-
Bu tanelerin kurutulup öğütülmesiyle yapılan toz
-
Sevimli ve ufak tefek esmer güzeli
-
[isim]
Karabibergillerin örnek bitkisi olan, zeytinsi, meyvelerin taneleri yuvarlak, yaprakları kalp biçiminde, tırmanıcı bir bitki (Piper nigrum)
- KARSLILIK
- ...
- KAVLAŞMAK
-
-
[nsz]
Kav durumuna gelmek
-
[nsz]
Kav durumuna gelmek
- KAZARATAR
-
-
[isim]
Eklemli bir kol üzerinde hareket eden kepçeli bir çark veya zincirle donatılmış kazı makinesi, kazmaç, ekskavatör
-
[isim]
Eklemli bir kol üzerinde hareket eden kepçeli bir çark veya zincirle donatılmış kazı makinesi, kazmaç, ekskavatör
- KALTAKLIK
-
-
[isim]
Toplumca hoş karşılanmayan davranışlarda bulunan kadının durumu
-
Böyle bir kadına yakışır davranış
-
[isim]
Toplumca hoş karşılanmayan davranışlarda bulunan kadının durumu
- KARBOKSİL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Organik asit grubunda bulunan -COOH formülündeki tek değerli kökler
-
[isim]
Organik asit grubunda bulunan -COOH formülündeki tek değerli kökler