Başında ka olan 5 harfli 188 kelime var. Ka ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ka olan kelimeler listesine ya da sonu ka ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ka bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A K Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AK
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KAPUZ
-
-
[isim]
Kanyon
-
İçine girilmeyen sık orman
-
[isim]
Kanyon
- KAPLI
-
-
[sıfat]
Kaplanmış olan
- "Çantasından çok sayfalı maroken kaplı küçük bir defter çıkardı." (Ömer Seyfettin)
-
Kabı olan
-
Ciltli
-
[sıfat]
Kaplanmış olan
- KATİP
- ...
- KASIK
-
-
[isim]
Vücudun karın ile uyluk arasındaki bölümü
- "Tabancayı kılıfsız olarak kuşağının arasına, sol kasığının üstüne yerleştirdi" (Necati Cumalı)
-
[isim]
Vücudun karın ile uyluk arasındaki bölümü
- KAĞAN
-
-
[isim]
Hanların bağlı olduğu devlet başkanı, hakan, imparator
-
[isim]
Hanların bağlı olduğu devlet başkanı, hakan, imparator
- KALAN
-
-
[sıfat]
Kalma işini yapan
-
Artan, mütebaki
- "Kalan on lirayı Aliş'e verdim." (Halikarnas Balıkçısı)
-
[isim]
Bir çıkarmanın sonucu
-
[isim]
Bölme işleminde bölünenden artan sayı
-
[sıfat]
Kalma işini yapan
- KAMUS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sözlük
- "İstanbul sözündeki İstanbul kelimesinin manalarını anlatmak için koca bir kamus lazım." (Falih Rıfkı Atay)
-
Büyük sözlük
-
[isim]
Sözlük
- KAHTA
- ...
- KAŞIK
-
-
[isim]
Sulu veya bazı ufak taneli yiyecekleri ağza götürmeye yarayan saplı sofra aracı
- "Hastalanınca yüzü kaşık kadar kaldı."
- "Gençler tarhana aşına kaşık salladılar." (Nezihe Araz)
-
Ucu iğneli kaşık biçimindeki olta
-
[isim]
Sulu veya bazı ufak taneli yiyecekleri ağza götürmeye yarayan saplı sofra aracı
- KATÇI
- ...
- KAZAK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Baştan geçirilerek giyilen, genellikle kollu, örme üst giysisi
-
Jokeylerin giydiği, göz alıcı renklerde bir tür ceket
-
[isim]
Baştan geçirilerek giyilen, genellikle kollu, örme üst giysisi
- KAYŞA
-
-
[isim]
Toprak kayması
-
[isim]
Toprak kayması
- KANLI
-
-
[sıfat]
Kan bulaşmış
- "Kanlı eğeyi mi saklamışlardı, başka bir delil mi?" (Refik Halit Karay)
- "Ananın kanlısı olmak, ölünceye kadar ateşten gömlek giymektir." (Yahya Kemal)
-
Kanı olan
-
Kan dökülmesine neden olan
- "Bu savaş çok kanlı olacak, beyler." (Tarık Buğra)
-
İsteyerek kan dökmüş olan (kimse), hunriz, katil
-
Kanlanmış olan
- "Kanlı göz."
-
Kan davasında taraf olan
- "Oğlumun kanlısı Abbas kâfiri değil, oğlumun kanlısı Esme'dir." (Yahya Kemal)
-
Kanı yoğun olan, demevi
- "Kanlı adam."
-
[sıfat]
Kan bulaşmış
- KAPAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bazı hayvanları yakalamak için kullanılan, hayvanın ayağının değmesiyle işleyen tuzak
- "Onlar beni kapana koyacaklarını sanadursunlar." (Refik Halit Karay)
- "İçindekiler kendilerini ayaklarıyla bir kapana kıstırmışlardır." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Fikirlerindeki çelişmeyi belirtip adamı kıskıvrak bir kapana sıkıştırır." (Haldun Taner)
-
Düzen, hile
-
[isim]
Bazı hayvanları yakalamak için kullanılan, hayvanın ayağının değmesiyle işleyen tuzak
- KAVAL
-
-
[isim]
Genellikle kamıştan yapılan, daha çok çobanların çaldığı, yumuşak sesli, üflemeli bir çalgı
- "Yediği çilek ve çiğdem, ninnisi kaval ve bülbül, arkadaşı turna ve keklik imiş." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Genellikle kamıştan yapılan, daha çok çobanların çaldığı, yumuşak sesli, üflemeli bir çalgı
- KARAF
- ...
- KALEM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yazma, çizme vb. işlerde kullanılan çeşitli biçimlerde araç
- "Kâğıt, kalem, mürekkep, hepsi masanın üstündedir." (Falih Rıfkı Atay)
- "Namık Kemal'in tek başına kalem oynattığı alanlarda başyazarlar, fıkra yazarları, sanat eleştiricileri yetişir." (Necati Cumalı)
- "Söylediklerinin içinde kaleme gelir bir lakırtı yoktu." (Haldun Taner)
- "Hemen kaleme sarıldı. Bir hafta her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." (Halide Edip Adıvar)
-
Resmî kuruluşlarda yazı işlerinin görüldüğü yer
- "Bütün bizim kalem böyle, geçen gün de Sıtkı Efendi o kör herifin istifasını kaybetti." (Memduh Şevket Esendal)
- "Kaleminden kan damlayan kavgacı yazarları sevmiyordu." (Tarık Buğra)
-
Yontma işlerinde kullanılan ucu sivri veya keskin araç
- "Taşçı kalemi."
- "Oymacı kalemi."
-
Çeşit, tür
- "Üç kalem erzak."
- "Beş kalem ilaç."
-
Bazı deyimlerde yazı
- "Kaleme almak."
- "Kaleme gelmemek."
-
Yazar
- "Edebiyatımızın usta kalemlerinden..."
-
[isim]
Yazma, çizme vb. işlerde kullanılan çeşitli biçimlerde araç
- KATIK
-
-
[isim]
Ekmekle karın doyurmak gerektiğinde, ekmeğe katılan peynir, zeytin, helva vb. yiyecek
- "Birkaç günlük ekmeğini, katığını köyden getirirdi." (Halikarnas Balıkçısı)
-
Yağı alınmış yoğurt, ayran
-
[isim]
Ekmekle karın doyurmak gerektiğinde, ekmeğe katılan peynir, zeytin, helva vb. yiyecek
- KAÇIK
-
-
[sıfat]
Bir yana kaçmış, kaymış
-
İlmeği kaçmış (çorap vb.)
-
[isim]
Çorabın ilmeği kaçmış yeri
-
Bazı davranışları dengesiz olan, zıvanasız
- "Bu köşkün perileri de kaçık galiba." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[sıfat]
Bir yana kaçmış, kaymış
- KAKIÇ
-
-
[isim]
Balık avında kullanılan, ucu demir kancalı bir çeşit zıpkın
-
[isim]
Balık avında kullanılan, ucu demir kancalı bir çeşit zıpkın