Başında ka olan 4 harfli 46 kelime var. Ka ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ka olan kelimeler listesine ya da sonu ka ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında ka bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A K Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

AK

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KANO

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Kürekle yürütülen dar, uzun, hafif tekne
    • "Yelkensiz ve dümensiz kotra, şimdi bir kano sürati ile hareket ediyordu." (Aka Gündüz)

KASE
...
KAJU
...
KANI

  1. [isim] İnanç, düşünce, kanaat
    • "Ahlakın da iyiliğe değil, güce dayandığı kanısındadır." (Salâh Birsel)

KAFİ
...
KAFA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İnsan başı, ser
    • "İpini koparmış aylakla, çiçeği burnunda asistan, dejenere mirasyedi ile ağır işçi, burada dirsek dirseğe kafa cilalardı." (Haldun Taner)
    • "Benimle kafa çekmenin onlar için pek keyifli olduğunu sanmıyorum." (Erhan Bener)
    • "Ona birisi kafayı çekmekte olduğunu söyleseydi, kılı bile kıpırdamazdı." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Ne gücünü aşan meseleler için çene yormaya, kafa eskitmeye niyeti vardı ne de kendi başarısızlıkları için suçlu aramaya..." (Tarık Buğra)
  2. Hayvanlarda genellikle ağız, göz, burun, kulak vb. organların bulunduğu vücudun en ön bölümü
    • "Bir dakika kafamı dinleyip başka şeylerden bahsetmek ihtiyacı duyduğum zaman..." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Saz, söz başlasın, içki ile kafalar iyice dumanlansın, cümbüş tam kıvamını bulsun." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
    • "Ahmet de bize varır varmaz kafayı yere vurdu." (Sait Faik Abasıyanık)
  3. Çocuk oyunlarında kullanılan zıpzıp taşının veya cevizin büyük boyu
  4. Mekanik bir bütünün parçası
    • "Distribütör kafası."
  5. Kavrama ve anlama yeteneği, zekâ, zihin, bellek
    • "Kafasının faaliyetini fikirden ziyade işe vermiş." (Yahya Kemal Beyatlı)
  6. Görüş ve inançların etkisi altında beliren düşünme ve yargılama yolu, zihniyet
    • "Kalbi ve kafasıyla daima yeni, daima genç kaldı." (Yusuf Ziya Ortaç)

KADI

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Tanzimat'a kadar her türlü davaya, Tanzimat ile Medeni Kanun arasındaki dönemde ise yalnız evlenme, boşanma, nafaka, miras davalarına bakan mahkemelerin başkanları

KATİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Kesin

KATI

  1. [sıfat] Sert, yumuşak karşıtı
    • "Bu hâl, onu ilk defa giyilen katı gömlek gibi sıkıyordu." (Falih Rıfkı Atay)
  2. Hoşgörüsüz, acımasız, merhametsiz, zalim
    • "Katı yürekli. Katı davranış."
  3. Düşünce ve davranışlarında belli ilkelere sıkı sıkıya bağlı olan
  4. Sıvıların ve gazların tersine, içinde bulunduğu kabın veya üstünde bulunduğu yerin biçimini almayan, sulp
  5. [zarf] Çok, aşırı derecede
    • "Susadım ol dem hararetten katı / Sundular bir cam dolusu şerbeti." (Süleyman Çelebi)

KAMA

  1. [isim] Silah olarak kullanılan, ucu sivri, iki ağzı da keskin uzun bıçak
    • "Bu bıçak, sapına bez sarılmış, küçük çapta bir kamaydı." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Açılmış olan boşluklarda tavan ve yanlardan taş veya cevher parçalarının düşmesini önlemek amacıyla tahkimat elemanları üstüne veya arkasına yerleştirilen bir tahkimat parçası
  3. Kütüğü yarmak için kullanılan ucu sivri, yassı, enli çivi, takoz, kıskı
  4. Topun gerisini kapayan kapak
    • "Köy değirmenlerinde top kaması döküldüğüne şahit oldum." (Aka Gündüz)
  5. Oyunda kazanılan her parti
  6. Oyunda sayı

KAİM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Başka bir şeyin yerine geçen
    • "Altın para yerine kâğıt para kaim oldu."
  2. Ayakta duran, var olan
    • "Varlığımız onunla kaim."
  3. Her zaman var olan (Tanrı)

KARA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Yeryüzünün denizle örtülü olmayan bölümü, toprak
    • "Havamız da karamız da denizlerimiz de kirli olduğuna göre..." (Haldun Taner)
    • "Sizi kaptan bir filika ile karaya çıkarır." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
    • "Olan olmuş, bizim teknenin bir yanı, pamuk şiltelere serilir gibi karaya oturmuş." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
    • "Loşluklar içinde bana, sandalımız ikide bir karaya vuruyor gibi geliyordu." (Refik Halit Karay)

KALP

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Göğüs boşluğunda, iki akciğer arasında, vücudun her yanından gelen kanı akciğerlere ve oradan gelen temiz kanı da vücuda dağıtan organ, yürek
    • "Bak ellerim nasıl titriyor, bak alnım nasıl yanıyor, bak kalbime nasıl çarpıyor." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Hele düzmece şehzadenin kadife pantolonuyla sivri güzel çehresi derhâl kadının kalbini kazandı." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Hak yemek, kanuna aykırı bir şey yapmak, kalp kırmak korkusuyla bir türlü iş göremezdi." (Halide Edip Adıvar)
    • "Okuyucularımın hakkını yiyor hem de öteki genç okuyucularımın kalbini kırıyorum." (Orhan Veli Kanık)
  2. Kalp hastalığı
    • "Kalpten öldü."
  3. Sevgi, gönül
  4. Bir ülkenin, bir kuruluşun işleyiş, yönetim ve varlığını sürdürme bakımından en önde gelen yeri
  5. Duygu, his
    • "İnsanı tekrar, kalp ve fikir cennetine eriştirebilecek tek kudret kadındır." (Halide Edip Adıvar)

KAPI

  1. [isim] Bir yere girip çıkarken geçilen ve açılıp kapanma düzeni olan duvar veya bölme açıklığı
    • "Altı bir geldi mi köşeyi kapacaksın, kapıları almayı asla unutmayacaksın." (Tomris Uyar)
    • "Sizin hepinizi kapı dışarı edecekler. Çünkü kaçak işçiye memlekette iş yok." (Muammer İzgü)
    • "Rumeli'de bıraktığı çiftlikleri de anlattıktan sonra yaptığı kapıyı kâfi gördü. İşlere geçti." (Ömer Seyfettin)
    • "Anahtar bendedir. Onlar sonra kapıda kalırlar." (Memduh Şevket Esendal)
  2. Bu açıklıktaki açılıp kapanan kanat
    • "Evlerin kapılarında kocaman yeşil bronz tokmaklar vardı." (Sait Faik Abasıyanık)
  3. Tavla oyununda iki pul üst üste getirilerek karşı oyuncunun o haneyi kullanmasına engel olunan yer
  4. Devlet dairesi
    • "Hükûmet kapısı."
  5. Gelir, geçim, kısmet sağlayan yer, kaynak veya imkân
    • "Onların başvuracağı her kapıya gitmiş." (Sait Faik Abasıyanık)
  6. Gidere yol açan gereksinim
    • "Bayram geldi, yine masraf kapıları açıldı."
  7. Ev gezmesi için gidilen yer
    • "Bugün yine kaç kapı dolaştın?"

KARO

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Oyun kâğıtlarının küçük, kırmızı, baklava biçimli benekli olanı, orya
  2. Betondan yapılmış dört köşe döşeme taşı

KAŞE

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Toz ilaçların içine konulduğu, yutulmaya uygun, güllaçtan küçük kap
    • "Cebinden bir hap kutusu çıkarıp iki kaşeyi bir arada yuttu." (Haldun Taner)

KABE
...
KAZA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Can veya mal kaybına, zararına neden olan kötü olay
    • "Tren kazası."
    • "Yalnız ortada tef çalan, bunların arasına kaza ile düşmüş gibi." (Halide Edip Adıvar)
    • "Bu yaşa geldim, Allaha bin şükür, namazımı kazaya bırakmadım." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
    • "Osman, kazaya kalan namazını daha ziyade geciktirmeden korkarak ayağa kalktı." (Refik Halit Karay)
  2. İlçe, kaymakamlık
    • "Kazada mektepli dişçi olmadığı için onu vilayete götürdüm." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Vaktinde kılınmayan namazı veya tutulmayan orucu sonradan yerine getirme
  4. Yargı
  5. Kadılık görevi

KAFE

  1. [isim] İçecek ve hafif yiyeceklerin satıldığı, bazılarında kapı önlerinde oturacak yerlerin bulunduğu ayaküstü yiyecek yerleri

KAZI

  1. [isim] Bir yeri kazma işi, hafriyat
  2. Yer altındaki tarihsel değeri olan şeyleri, yapıları ortaya çıkarmak amacıyla arkeologlarca toprağın belli kurallara ve yöntemlere göre kazılması, araştırılması
  3. Tahta, maden vb. üzerine yazı veya resim oyma işi, hak (II)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü