Başında ka olan 4 harfli 46 kelime var. Ka ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ka olan kelimeler listesine ya da sonu ka ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ka bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A K Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AK
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KANT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Şeker ve limonla içilen sıcak su
-
[isim]
Şeker ve limonla içilen sıcak su
- KAST
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Ayrıcalıklar bakımından yukarıdan aşağıya doğru kesin ölçülerle sınırlanmış bulunan, en koyu biçimiyle Hindistan'da görülen toplumsal sınıfların her biri
-
[isim]
Ayrıcalıklar bakımından yukarıdan aşağıya doğru kesin ölçülerle sınırlanmış bulunan, en koyu biçimiyle Hindistan'da görülen toplumsal sınıfların her biri
- KAKA
-
-
[isim]
Çocuk dilinde dışkı
-
[sıfat]
Çocuk dilinde kötü, çirkin
-
[isim]
Çocuk dilinde dışkı
- KALP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Göğüs boşluğunda, iki akciğer arasında, vücudun her yanından gelen kanı akciğerlere ve oradan gelen temiz kanı da vücuda dağıtan organ, yürek
- "Bak ellerim nasıl titriyor, bak alnım nasıl yanıyor, bak kalbime nasıl çarpıyor." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Hele düzmece şehzadenin kadife pantolonuyla sivri güzel çehresi derhâl kadının kalbini kazandı." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Hak yemek, kanuna aykırı bir şey yapmak, kalp kırmak korkusuyla bir türlü iş göremezdi." (Halide Edip Adıvar)
- "Okuyucularımın hakkını yiyor hem de öteki genç okuyucularımın kalbini kırıyorum." (Orhan Veli Kanık)
-
Kalp hastalığı
- "Kalpten öldü."
-
Sevgi, gönül
-
Bir ülkenin, bir kuruluşun işleyiş, yönetim ve varlığını sürdürme bakımından en önde gelen yeri
-
Duygu, his
- "İnsanı tekrar, kalp ve fikir cennetine eriştirebilecek tek kudret kadındır." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Göğüs boşluğunda, iki akciğer arasında, vücudun her yanından gelen kanı akciğerlere ve oradan gelen temiz kanı da vücuda dağıtan organ, yürek
- KABE
- ...
- KAYA
-
-
[isim]
Büyük ve sert taş kütlesi
- "Dört tarafı su ile çevrili bir kayadır, bir adacık." (Refik Halit Karay)
- "... öfkesi, sevgisi katıksız, kaya gibi sağlam ve güvenilir adam." (Atilla İlhan)
-
Kayaç
-
[isim]
Büyük ve sert taş kütlesi
- KAİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Söyleyen
- "Bir selama kail oldum / Verir amma neden sonra." (Âşık Ömer)
-
İnanmış, aklı yatmış
- "İkimiz de bu odayı tutmakla çok akıllılık ettiğimize kaildik." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Söyleyen
- KAFA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnsan başı, ser
- "İpini koparmış aylakla, çiçeği burnunda asistan, dejenere mirasyedi ile ağır işçi, burada dirsek dirseğe kafa cilalardı." (Haldun Taner)
- "Benimle kafa çekmenin onlar için pek keyifli olduğunu sanmıyorum." (Erhan Bener)
- "Ona birisi kafayı çekmekte olduğunu söyleseydi, kılı bile kıpırdamazdı." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Ne gücünü aşan meseleler için çene yormaya, kafa eskitmeye niyeti vardı ne de kendi başarısızlıkları için suçlu aramaya..." (Tarık Buğra)
-
Hayvanlarda genellikle ağız, göz, burun, kulak vb. organların bulunduğu vücudun en ön bölümü
- "Bir dakika kafamı dinleyip başka şeylerden bahsetmek ihtiyacı duyduğum zaman..." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Saz, söz başlasın, içki ile kafalar iyice dumanlansın, cümbüş tam kıvamını bulsun." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Ahmet de bize varır varmaz kafayı yere vurdu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Çocuk oyunlarında kullanılan zıpzıp taşının veya cevizin büyük boyu
-
Mekanik bir bütünün parçası
- "Distribütör kafası."
-
Kavrama ve anlama yeteneği, zekâ, zihin, bellek
- "Kafasının faaliyetini fikirden ziyade işe vermiş." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Görüş ve inançların etkisi altında beliren düşünme ve yargılama yolu, zihniyet
- "Kalbi ve kafasıyla daima yeni, daima genç kaldı." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
İnsan başı, ser
- KARE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kenarları ve açıları birbirine eşit olan dörtgen, dördül, murabba
-
[sıfat]
Bu biçimde olan
- "Kare masa."
-
İskambil oyunlarında aynı türden dört kâğıdın bir araya gelmesi
- "Kare as. Kare kız."
-
Bir sayının kendisiyle çarpımı
-
[isim]
Kenarları ve açıları birbirine eşit olan dörtgen, dördül, murabba
- KAYI
- ...
- KANO
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kürekle yürütülen dar, uzun, hafif tekne
- "Yelkensiz ve dümensiz kotra, şimdi bir kano sürati ile hareket ediyordu." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Kürekle yürütülen dar, uzun, hafif tekne
- KASA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Para veya değerli eşya saklamaya yarayan çelik dolap
- "Arkaya doğru bir adım atıp sırtını meyhanecinin kasasına dayadı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Ticarethanelerde para alınıp verilen yer
-
Bazı oyunlarda oyunu yönetme veya para karşılığında fiş verme işi
- "Kasa kim?"
-
Vagon, kamyon veya traktörün yük taşımak için şasiye bağlanmış üst bölümünü oluşturan parça
-
Tahta veya sentetik maddelerden yapılmış, dört köşe, sağlam ambalaj parçası, sandık
- "Barın kapısı önünde bira kasaları yığılmıştı." (Atilla İlhan)
-
Basımcılıkta dizgi harflerinin konulduğu gözlerden oluşan tabla
-
Kapı ve pencerelerin sabit olarak tutturulduğu asıl çerçeve
-
Birbiri üzerine istif edilerek yüksekliği ayarlanabilen atlama aracı
-
[isim]
Para veya değerli eşya saklamaya yarayan çelik dolap
- KARA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yeryüzünün denizle örtülü olmayan bölümü, toprak
- "Havamız da karamız da denizlerimiz de kirli olduğuna göre..." (Haldun Taner)
- "Sizi kaptan bir filika ile karaya çıkarır." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
- "Olan olmuş, bizim teknenin bir yanı, pamuk şiltelere serilir gibi karaya oturmuş." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
- "Loşluklar içinde bana, sandalımız ikide bir karaya vuruyor gibi geliyordu." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Yeryüzünün denizle örtülü olmayan bölümü, toprak
- KAFİ
- ...
- KARİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Okuyucu, okur
- "Gözümle görür, kulağımla işitir, karilerime doğrusunu bildirirdim." (Refik Halit Karay)
-
Kur'an'ı kurallarına uygun bir biçimde okuyan kimse
-
[isim]
Okuyucu, okur
- KADI
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tanzimat'a kadar her türlü davaya, Tanzimat ile Medeni Kanun arasındaki dönemde ise yalnız evlenme, boşanma, nafaka, miras davalarına bakan mahkemelerin başkanları
-
[isim]
Tanzimat'a kadar her türlü davaya, Tanzimat ile Medeni Kanun arasındaki dönemde ise yalnız evlenme, boşanma, nafaka, miras davalarına bakan mahkemelerin başkanları
- KAVİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Dayanıklı, güçlü, zorlu
- "Türkler dünyanın en cesur, en asil, en kavi bir milleti idi." (Ömer Seyfettin)
-
[zarf]
Sıkıca
- "Kavi tutun merdiveni."
-
[sıfat]
Dayanıklı, güçlü, zorlu
- KALE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Düşmanın gelmesi beklenilen yollar üzerinde, askerî önem taşıyan şehirlerde, geçit ve dar boğazlarda güvenliği sağlamak için yapılan kalın duvarlı, burçlu, mazgallı yapı, kermen
-
Satranç tahtasının dört köşesine dikilen, tahtanın bir tarafından diğer tarafına kadar düz olarak boş hanelerde gidebilen kale biçiminde taş
-
Genellikle bir düşüncenin savunulduğu, sürdürüldüğü yer
-
Takımla oynanan bazı top oyunlarında topun sokulmasına çalışılan yer
-
[isim]
Düşmanın gelmesi beklenilen yollar üzerinde, askerî önem taşıyan şehirlerde, geçit ve dar boğazlarda güvenliği sağlamak için yapılan kalın duvarlı, burçlu, mazgallı yapı, kermen
- KARS
- ...
- KANA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Geminin çektiği suyu göstermek için baş ve kıç bodoslamaları üzerine konulan işaretler
-
[isim]
Geminin çektiği suyu göstermek için baş ve kıç bodoslamaları üzerine konulan işaretler