Başında k olan 4 harfli 164 kelime var. K harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde k harfi olan kelimeler listesine ya da sonu k harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında k bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KIST
...
KULA

  1. [isim] Gövdesi sarı veya kirli sarı renkte, yele, kuyruk ve bacağın alt kısmındaki kılların koyu renkte olduğu at donu
  2. [sıfat] Bu renkte olan (at)
    • "Yanında dizgini boynuna bırakılmış bir kula at vardı." (Reşat Nuri Güntekin)

KAİM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Başka bir şeyin yerine geçen
    • "Altın para yerine kâğıt para kaim oldu."
  2. Ayakta duran, var olan
    • "Varlığımız onunla kaim."
  3. Her zaman var olan (Tanrı)

KASE
...
KARS
...
KOZA

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] İçinde tohum veya krizalit bulunan korunak, kozalak
    • "Pamuk kozası. İpek kozası."
    • "Hiçbir tarakta bezim kalmadı, ipek böceği gibi kozama çekilmiş, kendi hâlimde, politikaya bulaşmadan yaşıyorum." (Atilla İlhan)
    • "Pamuk ırgatları alaçıkların önüne oturmuşlar, koza çekiyorlardı." (Yahya Kemal)
  2. İpek böceğinin ördüğü ve içine kapandığı korunak

KLÜZ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Kanyon

KİEV
...
KİLE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Genellikle tahıl ölçmede kullanılan belirli hacimdeki kap, ölçek

KLOR

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Atom numarası 17, atom ağırlığı 35,5 olan, normal sıcaklıkta gaz durumunda bulunan, halojenlerden bir element (simgesi Cl)

KELE

  1. [isim] Boğa, tosun

KİVİ

  1. [isim] Kivigillerden, kanatları küt olduğu için uçamayan, bacakları güçlü, Yeni Zelanda'da yaşayan bir kuş, apteriks (Apteryx australis)

KİRA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir konutun, bir mülkün veya taşıt gibi herhangi bir şeyin belli bir bedel karşılığında, bir süre için sahibi tarafından başkasına verilmesi, icar
    • "Eski kirayı yükseltiyorum, isterseniz gidin mahkemeye." (Çetin Altan)
    • "Biz Kudüs'te kirada oturuyoruz." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Buradaki evimi de kiraya vermiştim." (Refik Halit Karay)
  2. Bu biçimde tutulan bir şey için karşılık olarak ödenen para
    • "Kira ile aldım, zaten bu yüzden de geciktim ya!" (Refik Halit Karay)
  3. Bu biçimde tutulan taşınmaz
    • "O zamana kadar kira köşelerinde sürünmekten bir tat, bin feryat, türlü sıkıntılara giriftar olmuşken..." (Halit Ziya Uşaklıgil)

KİLO

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Kilogram
    • "İki kilo şeker."
  2. Halter sporunda barın iki ucuna yerleştirilen ve ağırlığı oluşturan parça

KOFA

  1. [isim] Hasır otu

KÖŞE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Birbirini kesen iki çizginin, iki düzlemin oluşturduğu açı, zaviye
    • "Kutunun sivri köşesi."
    • "Kemanın ince gıy gıylarına boş mağaralardaki ses akisleri gibi öten pes perdeden bir öksürük köşe tutuyor." (Halide Edip Adıvar)
    • "Böyle bir köşeye atılmak, iktidardan uzak kalmak, diri diri gömülmekti benim için." (Turan Oflazoğlu)
    • "Bir köşeye çekilip ölümü beklemek." (Ömer Seyfettin)
  2. İki duvarın birleştiği girintili veya çıkıntılı yer
    • "Seniha Hanım parmağını odanın köşesine uzattı." (Peyami Safa)
  3. İki sokağın veya caddenin kesiştiği yer
    • "Türk kadınları alacalı bir ipek kumaş gibi köşeye birikmişlerdi." (Ömer Seyfettin)
  4. Bölüm, yer veya yan
    • "Burgaz'ın sokaklarında her köşeden Türkçe işitiliyor." (Yahya Kemal Beyatlı)
  5. Kuytu, tenha veya ücra yer
  6. Kimsenin kolay kolay uğramadığı yer
    • "İlk adımda otel, han, kahve köşeleri bulmak ihtiyacı baş gösterecek." (Refik Halit Karay)
  7. Futbol alanını oluşturan yan ve kale çizgilerinin kesişme noktalarından her biri, korner

KURU

  1. [sıfat] Suyu, nemi olmayan, yaş ve nemli karşıtı
    • "Yanakları kuruydu fakat gözleri tamamıyla siyah yaştı." (Halide Edip Adıvar)
  2. Yağış almayan veya üzerinde bitki olmayan
    • "Kuru çöl. Kuru tepeler."
  3. Daha sonra kullanılmak için kurutulmuş, taze ve yeşil karşıtı
    • "Evlerin önlerine kuru meşe dallarıyla örtülü çardaklar yapmışlar." (Refik Halit Karay)
  4. Canlılığını yitirmiş (bitki)
    • "Çiçek açmaz kuru bir ağaç, ötmeyi unutmuş bir kuş mu oldum?" (Halide Edip Adıvar)
  5. Zayıf, çelimsiz, arık, sıska, kaknem
    • "Kara, kuru, kibirli, kazık gibi bir kadın!" (Halide Edip Adıvar)
  6. Salgısı olmayan
    • "Kuru öksürük. Kuru egzama."
  7. Döşenmemiş, çıplak
    • "Kuru tahtaya oturma!"
  8. Katıksız, yanında başka şey olmayan (yiyecek)
    • "Kuru çayla karın doyar mı?"
  9. Etkisi ve sonucu olmayan
    • "Şahsına topluluğun isteğini emanet edenler boş bir riya, kuru bir şeref olsun diye laf etmediler." (Ruşen Eşref Ünaydın)
  10. Heyecanı, tadı olmayan, tekdüze
    • "Kuru, zevksiz bir hayat."
  11. Akıcı olmayan, duygudan yoksun
    • "Kuru bir anlatım."
  12. [isim] Kuru fasulye

KALE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Düşmanın gelmesi beklenilen yollar üzerinde, askerî önem taşıyan şehirlerde, geçit ve dar boğazlarda güvenliği sağlamak için yapılan kalın duvarlı, burçlu, mazgallı yapı, kermen
  2. Satranç tahtasının dört köşesine dikilen, tahtanın bir tarafından diğer tarafına kadar düz olarak boş hanelerde gidebilen kale biçiminde taş
  3. Genellikle bir düşüncenin savunulduğu, sürdürüldüğü yer
  4. Takımla oynanan bazı top oyunlarında topun sokulmasına çalışılan yer

KOCA

  1. [isim] Bir kadının evlenmiş olduğu erkek, eş, zevç
    • "Koca işinden çıktıktan sonra, borç boğazı aştı." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Üstelik kadının adı da çıktı, bir daha koca bulamadı." (Refik Halit Karay)
    • "Harfleri okuyup yazamadan, on üçümde kocaya gidecektim." (Ayşe Kulin)
    • "Büyük kızı kocaya kaçtığı zaman küçükleri on iki dönüm tarlanın hakkından gelecek kadar yetişkindiler." (Necati Cumalı)

KÖRİ
...
Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü