Başında k olan 4 harfli 164 kelime var. K harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde k harfi olan kelimeler listesine ya da sonu k harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında k bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KLOŞ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Alt tarafı çan biçiminde genişleyen (etek)
- "O zaman kloş eteklerin modası yeni çıkmıştı." (Atilla İlhan)
-
[sıfat]
Alt tarafı çan biçiminde genişleyen (etek)
- KUKA
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Dantel veya nakış ipliği yumağı
-
Yumağa benzeyen nesnelerle oynanan bir çocuk oyunu
-
[isim]
Dantel veya nakış ipliği yumağı
- KİRA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir konutun, bir mülkün veya taşıt gibi herhangi bir şeyin belli bir bedel karşılığında, bir süre için sahibi tarafından başkasına verilmesi, icar
- "Eski kirayı yükseltiyorum, isterseniz gidin mahkemeye." (Çetin Altan)
- "Biz Kudüs'te kirada oturuyoruz." (Falih Rıfkı Atay)
- "Buradaki evimi de kiraya vermiştim." (Refik Halit Karay)
-
Bu biçimde tutulan bir şey için karşılık olarak ödenen para
- "Kira ile aldım, zaten bu yüzden de geciktim ya!" (Refik Halit Karay)
-
Bu biçimde tutulan taşınmaz
- "O zamana kadar kira köşelerinde sürünmekten bir tat, bin feryat, türlü sıkıntılara giriftar olmuşken..." (Halit Ziya Uşaklıgil)
-
[isim]
Bir konutun, bir mülkün veya taşıt gibi herhangi bir şeyin belli bir bedel karşılığında, bir süre için sahibi tarafından başkasına verilmesi, icar
- KLİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Hizip
-
[isim]
Hizip
- KEÇİ
-
-
[isim]
Geviş getirenlerden, eti, sütü, derisi ve kılı için yetiştirilen, memeli dişi hayvan (Capra hircus)
-
[sıfat]
İnatçı
-
[isim]
Geviş getirenlerden, eti, sütü, derisi ve kılı için yetiştirilen, memeli dişi hayvan (Capra hircus)
- KUMA
-
-
[isim]
Aynı erkekle evli olan kadınların birbirine göre adı, ortak
- "Bir sene onunla dağlarda dolaşmış, anamın üstüne kuma getirmiş." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Aynı erkekle evli olan kadınların birbirine göre adı, ortak
- KASA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Para veya değerli eşya saklamaya yarayan çelik dolap
- "Arkaya doğru bir adım atıp sırtını meyhanecinin kasasına dayadı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Ticarethanelerde para alınıp verilen yer
-
Bazı oyunlarda oyunu yönetme veya para karşılığında fiş verme işi
- "Kasa kim?"
-
Vagon, kamyon veya traktörün yük taşımak için şasiye bağlanmış üst bölümünü oluşturan parça
-
Tahta veya sentetik maddelerden yapılmış, dört köşe, sağlam ambalaj parçası, sandık
- "Barın kapısı önünde bira kasaları yığılmıştı." (Atilla İlhan)
-
Basımcılıkta dizgi harflerinin konulduğu gözlerden oluşan tabla
-
Kapı ve pencerelerin sabit olarak tutturulduğu asıl çerçeve
-
Birbiri üzerine istif edilerek yüksekliği ayarlanabilen atlama aracı
-
[isim]
Para veya değerli eşya saklamaya yarayan çelik dolap
- KOTA
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir ülkede ithal edilecek malların çeşitlerini, oranlarını veya miktarlarını gösteren liste
-
Bir ülkede ithal edilecek mallar için getirilen sınırlama
-
Kuruluşlarda veya derneklerde bir gruba tanınan kontenjan sayısı
-
Bazı ülkelerde, sinemalarda belirli bir süre oynatılması zorunlu olan yerli film sayısının yabancı filmlere oranı
-
[isim]
Bir ülkede ithal edilecek malların çeşitlerini, oranlarını veya miktarlarını gösteren liste
- KLAS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sınıf
-
[sıfat]
Üstün nitelikli, üstün yetenekli
- "Klas oyuncu."
-
[isim]
Sınıf
- KUUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Namazın oturularak kılınan kısmı
-
Oturma
-
[isim]
Namazın oturularak kılınan kısmı
- KORT
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Tenis oynanan alan, tenis kortu
- "Otelin tenis kortunu geçtik." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[isim]
Tenis oynanan alan, tenis kortu
- KAİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Söyleyen
- "Bir selama kail oldum / Verir amma neden sonra." (Âşık Ömer)
-
İnanmış, aklı yatmış
- "İkimiz de bu odayı tutmakla çok akıllılık ettiğimize kaildik." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Söyleyen
- KUHİ
- ...
- KANI
-
-
[isim]
İnanç, düşünce, kanaat
- "Ahlakın da iyiliğe değil, güce dayandığı kanısındadır." (Salâh Birsel)
-
[isim]
İnanç, düşünce, kanaat
- KITA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yeryüzündeki altı büyük kara parçasından her biri, ana kara
- "Avrupa kıtası."
-
Askerlerin bir komutanın emrinde bir araya gelmesinden oluşan birlik
- "Trakya'da, Anadolu'dan gelecek yeni kıtalara intizar edilmektedir." (Falih Rıfkı Atay)
-
Dörtlük
- "Abdülkadir Efendi'nin yazdığı tarih kıtasını aynen buraya geçirmekte bir fayda yok." (Burhan Felek)
-
Parça, tane
- "İki kıta mektup."
-
[isim]
Yeryüzündeki altı büyük kara parçasından her biri, ana kara
- KORO
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Tek veya çok sesli olarak yazılmış bir müzik eserini uygulamak için bir araya gelen topluluk
- "Her halkevinde müzik öğretmenlerinin kurduğu korolar vardı." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Tek veya çok sesli olarak yazılmış bir müzik eserini uygulamak için bir araya gelen topluluk
- KUŞE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Özen isteyen baskı işlerinde kullanılan, parlak, düzgün, pürüzsüz, kaygan kâğıt
-
[isim]
Özen isteyen baskı işlerinde kullanılan, parlak, düzgün, pürüzsüz, kaygan kâğıt
- KİEV
- ...
- KUYU
-
-
[isim]
Su katmanına varıncaya kadar derinliğine kazılan, genellikle silindir biçiminde, çevresine duvar örülen, suyundan yararlanılan çukur
- "Kahveci Salih eğilmiş, az evvel sarkıttığı gazozları kuyudan çıkarıyordu." (Haldun Taner)
- "Yüzden ağır durup arkadan kabinenin kuyusunu kazacaksın!" (Memduh Şevket Esendal)
-
Toprağa kazılan derince çukur
- "Kireç kuyusu."
-
İçinden çıkılamayan durum veya yer
-
Yer altındaki iş yerlerine ulaşmak için açılmış ve kesit boyutları derinliğine oranla sınırlı, düşey veya düşeye yakın bağlantı yolu
-
[isim]
Su katmanına varıncaya kadar derinliğine kazılan, genellikle silindir biçiminde, çevresine duvar örülen, suyundan yararlanılan çukur
- KURS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ağırşak
-
Bir gök cisminin teker biçimde görülen yüzü, çörek
-
[isim]
Ağırşak