Başında kü olan 5 harfli 37 kelime var. Kü ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde kü olan kelimeler listesine ya da sonu kü ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında kü bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KÜNDE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Güreşçinin, hasmını altına alıp bir elini önden, ötekini arkadan geçirerek ellerini kilitlemesi
- "Kolunu tutup kündeye getiriyor, bir taraftan da bacağının birini ikiye büküyorum." (Muammer İzgü)
- "Barut yoktu. Kalenin dar kapısından çıkmak imkânı yoktu. Öyle korkunç bir kündeye gelmişlerdi ki..." (Ömer Seyfettin)
- "Akıllı bir evlat olan Ali Harun Bey, annesinin böyle bir kündeye getirilmesini hazmedemez." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Düzen, tuzak, oyun, hile
- "Plan kurar, tertip yaparlar; kendilerini kurtarmaya, yeni müdürü de kündeye getirmeye çalışırlar." (Memduh Şevket Esendal)
-
Suçluların ayağına bağlanan demir halka, köstek
-
[isim]
Güreşçinin, hasmını altına alıp bir elini önden, ötekini arkadan geçirerek ellerini kilitlemesi
- KÜTİN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bitkilerin kütiküllerini oluşturan, geçirgen olmayan, bal mumu yapısında madde
-
[isim]
Bitkilerin kütiküllerini oluşturan, geçirgen olmayan, bal mumu yapısında madde
- KÜBİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Küp ve kesme biçiminde olan
-
Kübizm akımına uyularak yapılmış olan
- "Kübik yapı."
- "Kübik resim."
-
Küp (II) biçiminde olan
-
[sıfat]
Küp ve kesme biçiminde olan
- KÜSKÜ
-
-
[isim]
Taşa veya duvara delik açmak için kullanılan uzun, ağır ve bir ucu sivri demir
-
Taş kaldırmakta kullanılan uzun demir çubuk veya basit, ağaçtan kaldıraç
- "Taşı tekrar yerine koymazsak balta ve küskü ile onu kaldırır, aşağı yuvarlarız." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Taşa veya duvara delik açmak için kullanılan uzun, ağır ve bir ucu sivri demir
- KÜLTE
-
-
[isim]
Külçe
-
Kayaç
-
Demet, bağlam
-
[isim]
Külçe
- KÜTÜR
- ...
- KÜREK
-
-
[isim]
Toprak, kömür vb.ni bir yerden bir yere alıp atmaya, taşımaya yarayan ve yayvan bir bölümü, buna bağlı uzun bir sapı bulunan araç
- "Ölünün cesedi üstüne atılan birkaç kürek toprak gibi hatırası üzerine kapanan birkaç satır yazı!" (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Sandalın içine hızla atıldıktan sonra kürekleri var kuvvetiyle çekerek meskûn adanın kömür iskelesine yanaştı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Küçük deniz teknelerini yürütmeye yarayan, bir ucu yassı, uzun ağaç
-
Kürek cezası
-
[isim]
Toprak, kömür vb.ni bir yerden bir yere alıp atmaya, taşımaya yarayan ve yayvan bir bölümü, buna bağlı uzun bir sapı bulunan araç
- KÜRAR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Güney Amerika yerlilerinin oklarına sürdükleri bitkisel zehir
-
[isim]
Güney Amerika yerlilerinin oklarına sürdükleri bitkisel zehir
- KÜTLÜ
-
-
Çekirdekli, çiğitli pamuk
- "Kütlüler ak öbeklerle ovaya yayılmıştı." (Yahya Kemal)
-
Çekirdekli, çiğitli pamuk
- KÜKRE
-
-
[sıfat]
Öfke veya cinsel istek yüzünden saldırıcı bir durum alan (hayvan)
-
[sıfat]
Öfke veya cinsel istek yüzünden saldırıcı bir durum alan (hayvan)
- KÜŞAT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Açma, açılış
-
Tavlada bir çeşit oyun
-
Güzellik, hoşluk
-
[isim]
Açma, açılış
- KÜÇÜK
-
-
[sıfat]
Boyutları, benzerlerininkinden daha ufak olan, büyük karşıtı
- "Bir aralık başımın üstünde kartaldan küçük, atmacadan büyük yırtıcı kuşlardan birinin döndüğünü gördüm." (Memduh Şevket Esendal)
- "Aslarda o küçük dağları ben yarattım diyen heybet ... varken ... o güdük, o boynu bükük konçinalar onlara bir türlü el kaldıramıyorlar." (Haldun Taner)
- "Kimsenin yanında küçük düşmeni istemem." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Handan'ı küçük düşürdüğünü, asıl suçun da bu olduğunu kabul etmişti." (Tarık Buğra)
-
Yaşı daha az olan
- "Ortanca ve küçük ablalar ... beni, arabanın beklediği sokağa indirdiler." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Protokol kaidelerini, çok zaman, bir yana atıp küçükle küçük, büyükle büyük olmasını biliyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Niceliği az olan
- "Kimseden en küçük bir alaka görmüyordum." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Niteliği aşağı olan, bayağı
- "Küçük adam."
-
Geri aşamada
- "Küçük bir memur."
-
Değersiz, önemsiz
- "Bu iyi temiz, sıhhatli, küçük insanların uykusu bambaşka bir şey." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Kısık, parlak olmayan (ses)
- "Küçük, tatlı bir sesle kovboy şarkıları söyledi." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Makam, rütbe, derece bakımından daha aşağı olan kimse
-
[isim]
Küçük abdest
-
[sıfat]
Boyutları, benzerlerininkinden daha ufak olan, büyük karşıtı
- KÜTÖR
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[isim]
Smaçör
-
[isim]
Smaçör
- KÜVET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İçinde bazı şeyler veya el yıkanan kap
- "Ufak bir küvetin içine siyah görünen bir mayi döktü." (Refik Halit Karay)
-
Banyoda içinde yıkanılan tekne
- "İçeri girince gözüme ilk ilişen şey küvetle oturak oldu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
İçinde bazı şeyler veya el yıkanan kap
- KÜNYE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir kimsenin adı, soyadı, ülkesi, doğumu, mesleği vb. bilgilerini gösteren kayıt
- "Kara Hüseyin'in künyesini yazdığım defteri belki on kere açtırıyor, parmağını künyenin üstüne büyük bir hızla koyuyor." (Halide Edip Adıvar)
- "Geçen sene künyesi geldi, dedi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bu bilgilerden bazısının yazılı olduğu bilezik, kolye vb. metalden eşya
- "Güzel bir şeritle künyemi göğsüme bağladım ve gittim." (Falih Rıfkı Atay)
-
Soy sop ile ilgili kimlik bilgileri
- "Künyesi bile daha doğarken onun yönünü belirlemiş gibi idi." (Haldun Taner)
-
[isim]
Bir kimsenin adı, soyadı, ülkesi, doğumu, mesleği vb. bilgilerini gösteren kayıt
- KÜFÜR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sövme, sövmek için söylenen söz, sövgü
- "Neydi o kaba saba konuşmalar, o çirkin küfürler!" (Atilla İlhan)
- "Onlara ağza alınmaz birkaç küfür savurdu." (Osman Cemal Kaygılı)
- "Kapının eşiğinde, şiş yarasının kabuklarını ayıklayan bir Arap eteğine basıp halis Kur'an şivesiyle şiddetli bir küfür yedikten sonra otele döndüm." (Falih Rıfkı Atay)
-
Tanrı'nın varlığı ve birliği gibi dinin temellerinden sayılan inançları inkâr etme
-
[isim]
Sövme, sövmek için söylenen söz, sövgü
- KÜSUF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Güneş tutulması
-
[isim]
Güneş tutulması
- KÜMES
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Tavuk, hindi vb. evcil hayvanların barınmasına yarayan kapalı yer
- "Ne kümeste tavuk bırakırmış ne ahırda hayvan ne de ağılda koyun..." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Ufak ev
- "Biriktirdiğimiz para ile bir kümes edindik."
-
[isim]
Tavuk, hindi vb. evcil hayvanların barınmasına yarayan kapalı yer
- KÜLOT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kısa, beli lastikli iç çamaşırı, don
-
Genellikle binicilerin giydikleri paçası dar, üst bölümü geniş pantolon
- "Adamın sırtında yakasız bir mintanı, bacaklarında da dolaksız bir külot vardı." (Haldun Taner)
-
[isim]
Kısa, beli lastikli iç çamaşırı, don
- KÜPLÜ
-
-
[sıfat]
Küpü olan
-
Çok rakı içen, ayyaş
-
[isim]
Rakısı bol, ucuz meyhane
-
[sıfat]
Küpü olan