Sonunda is olan 5 harfli 34 kelime var. İS ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde is olan kelimeler listesine ya da başında is olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
S İ Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
İS, Sİ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KASİS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kara yolunda oluşmuş çukurlar ve tümsekler
-
Yollarda araçların hızını düşürmek için yapılan, türlü biçimlerde tümsek
-
Bir yolun doğrultusunu dik kesen bir yandan öbür yana geçen ark
-
[isim]
Kara yolunda oluşmuş çukurlar ve tümsekler
- SELİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Akıcı
-
[sıfat]
Akıcı
- HASİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Cimri
- "Hasis kadın tozu dumana katar, kıyameti koparır." (Peyami Safa)
-
Bayağı, insanı küçülten, değersiz
- "Hasis menfaatler."
-
[sıfat]
Cimri
- SEYİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ata bakan, tımar eden kimse, at bakıcısı
-
[isim]
Ata bakan, tımar eden kimse, at bakıcısı
- SOSİS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kıyılmış, baharat katılmış etle, tütsüleme, pişirme vb. işlemlerden sonra yapılan bir tür sucuk
- "Bir sosis daha yese öğle yemeğinden vazgeçebilirdi pekâlâ."
-
[isim]
Kıyılmış, baharat katılmış etle, tütsüleme, pişirme vb. işlemlerden sonra yapılan bir tür sucuk
- PENİS
-
Kelime Kökeni : Latince
-
[isim]
Erkeklik organı
-
[isim]
Erkeklik organı
- HALİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Katışık olmayan, katışıksız, saf
- "İşte halis çay buna derler." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Katışık olmayan, katışıksız, saf
- POLİS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Şehirde kamu düzenini, huzur ve güvenliği sağlayan kuruluş, kolluk, zabıta
-
Bu kuruluşta yer alan görevli, kollukçu
- "İki gün sonra, polisler eve giderek annesini götürdüler." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Şehirde kamu düzenini, huzur ve güvenliği sağlayan kuruluş, kolluk, zabıta
- MUNİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Alışılan, alışılmış, yabancı olmayan
-
Cana yakın, uysal, sevimli
- "Ağlamaktan renkleri silinmiş zannolunan küçük munis gözleriyle bakıyordu." (Orhan Seyfi Orhon)
-
Uygun
- "Bu fikir birdenbire bana o kadar munis, yapılabilmesi o kadar kolay göründü ki hemen yola düştüm." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Alışılan, alışılmış, yabancı olmayan
- SİLİS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kum, çakmak taşı, kuvars vb. silisyumun oksijenli birleşimleri
-
[isim]
Kum, çakmak taşı, kuvars vb. silisyumun oksijenli birleşimleri
- APSİS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yönlü bir eksen üzerinde bir noktanın, başlangıç noktasına olan uzaklığının cebirsel değeri
- "Bir eksen üzerindeki her nokta, apsisi ile belirtilir."
-
Koordinat
-
[isim]
Yönlü bir eksen üzerinde bir noktanın, başlangıç noktasına olan uzaklığının cebirsel değeri
- OFRİS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Salepgillerden, çiçekleri sinek, örümcek gibi birtakım böcekleri andıran, yumrulu, otsu bir bitki (Ophrys)
-
[isim]
Salepgillerden, çiçekleri sinek, örümcek gibi birtakım böcekleri andıran, yumrulu, otsu bir bitki (Ophrys)
- KİLİS
- ...
- İBLİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Şeytan
-
Kötü, düzenci kimse
- "Ne iblistir o Sezai, bir ben bilirim, bir de Allah..." (Atilla İlhan)
-
[isim]
Şeytan
- LEMİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
El ile dokunarak duyma, bir şeye el ile dokunma
-
[isim]
El ile dokunarak duyma, bir şeye el ile dokunma
- KULİS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sahnenin gerisinde ve yanlarında bulunan bölüm
- "Sahneye girişlerinde kuliste sırasını bekliyorlardı." (Necati Cumalı)
-
Borsa dışında alışveriş yeri
-
Bir amaca ulaşabilmek için ilgili kişiler arasında özel çalışma yapılan yer
-
Bir işin, bir hareketin gizli hazırlık konuşması
- "Lozan'daki Türk heyetinin kulisleri hakkında pek az şey biliyoruz." (Haldun Taner)
-
[isim]
Sahnenin gerisinde ve yanlarında bulunan bölüm
- BAHİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Üzerinde konuşulan şey, konu
- "Bu bahisleri bırakalım artık." (Peyami Safa)
- "Senden bahis açılmadıkça susmak isterim." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Bu marifetimi bilmeyenlerle bahse girip sırtımdan para kazanan açıkgözler bile oldu." (Haldun Taner)
- "İki de bir, bahsi tazeleyip bir yandan da etrafı araştırıyordu." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Görüşünde veya iddiasında haklı çıkacak tarafa bir şey verilmesini kabul eden sözlü anlaşma
- "Ahmet ile demin bahsiniz geçti, muhakkak bekleriz." (Refik Halit Karay)
-
Bir kitabın bölümlerinden her biri
- "Birinci bahis. Beşinci bahis."
-
[isim]
Üzerinde konuşulan şey, konu
- HABİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Kötü, alçak, soysuz (kimse)
-
Kötücül (bazı hastalıklar veya urlar)
- "Bir sinek vardır, sokarsa habis çıban yapar, tedavisi zordur." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Kötü, alçak, soysuz (kimse)
- NEFİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Öz varlık, kişilik
- "Çoğunu kendi nefsini kurtarmak için öldürmüştü." (Ömer Seyfettin)
- "Nefsine uyanların, zevkten başka bir şey tanımayanların, hayvanlardan ne farkı var?" (Ömer Seyfettin)
- "Riyakârlığı da bir türlü nefsine yediremiyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
İnsanın yeme içme vb. gereksinimlerinin bütünü
-
[isim]
Öz varlık, kişilik
- MURİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Miras bırakan
-
[sıfat]
Miras bırakan