Sonunda in olan 4 harfli 19 kelime var. İN ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde in olan kelimeler listesine ya da başında in olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- EKİN
-
-
[isim]
Tahılın tarlaya atıldığı andan harman oluncaya kadar aldığı durum
- "Yağmur vaktinde ve yeterince yağmalı; ekinlere kına, pancarlara kurt düşmemeli." (Tarık Buğra)
-
Kültür, hars
-
[isim]
Tahılın tarlaya atıldığı andan harman oluncaya kadar aldığı durum
- AYİN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Dinî tören
-
Mevlevi tekkelerinde okunan ağır bestelerin biçimi
-
[isim]
Dinî tören
- ENİN
- ...
- İÇİN
-
-
[edat]
Amacıyla, maksadıyla
- "Ukalalık yapmamak için bütün gayretine rağmen yine de o düşündüğünü yapmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Neden ve sonuç belirten bir söz
- "Hastanın uykuda olduğunu söylemesi sırf vakit kazanmak içindi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
-dan / -den dolayı, ... -dan / -den ötürü
- "Bu büyükşehirde ona ilk hitap eden adam olduğu için ona yüreğini açmak ihtiyacını duyuyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Özgü, ayrılmış
- "Sizin için bir kitap getirdim."
-
Düşüncesince, kendince, göre
- "Bizim için çok enteresan bir şeydi bu yeni icat." (Burhan Felek)
-
Hakkında
- "Gel gör ki dilimin ucunda kağnı var. Kağnılar için de bir çift sözüm var." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Oranla, göz önünde tutulursa
- "Bu şapka senin için büyük."
-
Karşılığında, karşılık olarak
- "Bu eşyalar için kaç lira ödediniz?"
-
Uğruna, yoluna
- "Neler yapmadık şu vatan için." (Orhan Veli Kanık)
-
Süre belirten bir söz
- "Açık söyleyeyim, size birkaç gün için sığındım." (Aka Gündüz)
-
Ant deyimleri yapan bir söz
- "Namusum hakkı için. Çocukların başı için."
-
[edat]
Amacıyla, maksadıyla
- MUİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yardımcı
- "Tanrı muinin olsun."
-
[isim]
Yardımcı
- SPİN
- ...
- EĞİN
-
-
[isim]
Arka, sırt
-
Beden, vücut
- "Büyüdüm çabuk / Entarim eğnime dar." (Behçet Necatigil)
-
Boy bos, endam
-
[isim]
Arka, sırt
- İZİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şey yapmak için verilen veya alınan özgürlük, müsaade, ruhsat, icazet, mezuniyet
- "Viyana'dan döneli bir ay olmuştu ve izni üç hafta sonra bitiyordu." (Halide Edip Adıvar)
- "Çalıştığı bankanın müdürlerinden birinin kızıyla nişanlanmak için izin alıp Edirne'ye gitmişti." (Memduh Şevket Esendal)
- "Annemden Hasan'la beraber Yeşilköy'e gitmek için izin istedim." (Halide Edip Adıvar)
- "Kendisi belediyeden birkaç gün izin kopararak onları ziyaret edecekti." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bir kimseye çalıştığı yerce verilen tatil
- "Yıllık iznini kullanıyor."
-
[isim]
Bir şey yapmak için verilen veya alınan özgürlük, müsaade, ruhsat, icazet, mezuniyet
- AMİN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Amonyaktaki hidrojen yerine, tek değerli hidrokarbonlu köklerin geçmesiyle oluşan ürünlerin genel adı
-
[isim]
Amonyaktaki hidrojen yerine, tek değerli hidrokarbonlu köklerin geçmesiyle oluşan ürünlerin genel adı
- LAİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Lanetlenmiş, melun
-
[sıfat]
Lanetlenmiş, melun
- ERİN
-
-
[sıfat]
Ergen
-
[sıfat]
Ergen
- TEİN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Çayda bulunan ve kafein niteliğinde olan etkili madde
-
[isim]
Çayda bulunan ve kafein niteliğinde olan etkili madde
- HAİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Hıyanet eden (kimse), hayın
- "Bu anlayışsızlığa ve bu vatan hainlerine vahvahlanır, acır gibiydiler." (Tarık Buğra)
-
Zarar vermekten, üzmekten veya kötülük yapmaktan hoşlanan (kimse)
- "Siz galip olduğunuz için cesur ve hain görünüyorsunuz." (Aka Gündüz)
-
Kötü niyeti olan
-
[ünlem]
Sitemli bir seslenme sözü
- "Hain! Biz seninle böyle mi konuşmuştuk?"
-
[sıfat]
Hıyanet eden (kimse), hayın
- KAİN
- ...
- İRİN
-
-
[isim]
Organizmanın herhangi bir yerinde iltihaplanma sonunda ölmüş hücre artıklarından ve bozulmuş akyuvarlardan oluşan, mikroplu veya mikropsuz, genellikle sarımtırak renkte koyuca sıvı, cerahat
-
[isim]
Organizmanın herhangi bir yerinde iltihaplanma sonunda ölmüş hücre artıklarından ve bozulmuş akyuvarlardan oluşan, mikroplu veya mikropsuz, genellikle sarımtırak renkte koyuca sıvı, cerahat
- ESİN
-
-
[isim]
Etkilenme, çağrışım veya içe doğmayla akla gelen yaratıcı duygu, düşünce, ilham
- "Mitoloji, sanat ve edebiyat eserlerine esin kaynağı olan bir alanı yakınımıza getirir." (Haldun Taner)
-
Sabah yeli
-
[isim]
Etkilenme, çağrışım veya içe doğmayla akla gelen yaratıcı duygu, düşünce, ilham
- EMİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Güvenli
- "Gizli kitapları ve notları yok etmemiş yahut daha emin bir yere kaldırmamıştım." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Onları kimsenin görmediğine emin olunca pervasız konuşmaya başladılar." (Mahmut Yesari)
-
Sakıncasız, emniyetli, tehlikesiz
- "Dağlar hiçbir zaman emin değildir." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Şüphesi olmayan
- "Pek büyük bir serveti olduğundan emin idiler." (Halit Ziya Uşaklıgil)
-
[isim]
Osmanlı İmparatorluğu'nda bazı devlet görevlerindeki sorumlu kişi
- "Şehremini."
-
[sıfat]
Güvenli
- MAİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Eşkenar dörtgen
-
[isim]
Eşkenar dörtgen
- EVİN
-
-
[isim]
Bir şeyin içindeki öz, lüp
-
Buğday tanesinin olgunlaşmış içi, özü, habbe
-
[isim]
Bir şeyin içindeki öz, lüp