Başında il olan 7 harfli 38 kelime var. İl ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde il olan kelimeler listesine ya da sonu il ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında il bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- İLTİBAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birbirine çok benzeyen iki şeyin karışması, andırışma
-
[isim]
Birbirine çok benzeyen iki şeyin karışması, andırışma
- İLİŞKEN
-
-
[isim]
Deniz dibinde batık ve atıkların oluşturduğu tabaka
-
[isim]
Deniz dibinde batık ve atıkların oluşturduğu tabaka
- İLERİDE
-
-
[zarf]
Gelecekte, gelecek zamanda
- "Beni ileride okuyacak insanlar için yazdığıma inanmışımdır." (Salâh Birsel)
-
Ötede
- "En ileride, denize nazır olduğuna hükmettiği bir adanın önünde durdular." (Refik Halit Karay)
-
[zarf]
Gelecekte, gelecek zamanda
- İLERLEK
-
-
[sıfat]
İlerlemiş, ileriye varmış
-
[sıfat]
İlerlemiş, ileriye varmış
- İLGİSİZ
-
-
[sıfat]
İlgisi olmayan veya ilgilenmeyen, kayıtsız, aldırmaz, alakasız, lakayıt, bigâne
-
[sıfat]
İlgisi olmayan veya ilgilenmeyen, kayıtsız, aldırmaz, alakasız, lakayıt, bigâne
- İLİŞMEK
-
-
[-e]
Bir şeye hafifçe dokunmak, takılmak
- "Elim çiçeklere ilişti, vazo devrildi."
-
Elini sürmek, dokunmak
- "Bir sancılı yerine dokunmuşum gibi ıstırapla: -Bırak, ilişme, diye inledi." (Falih Rıfkı Atay)
-
Bir şeyin kenarına kısa bir süre için oturmak
- "Sonra gene usulca hastanın karyolasına yandan ilişerek oturdu." (Necati Cumalı)
-
Karışmak, rahat vermemek, müdahale etmek
- "Köylüler, vakfedilmiş bir hayvanın işte kullanılıp kullanılmayacağından şüphe ediyorlar, boz eşeğe ilişmiyorlardı." (Refik Halit Karay)
-
Değinmek, sözünü etmek
- "O konuya hiç ilişmedik."
-
Şaka etmek
-
[-e]
Bir şeye hafifçe dokunmak, takılmak
- İLTİMAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Haksız yere, yasa ve kurallara uymaksızın kayırma, arka çıkma
- "Onun için buraya kabul edilişimde bir iltimas seziyordum, buysa beni yerin dibine geçiriyordu." (Orhan Kemal)
- "Sanırım ki öğretmenler bana iltimas geçiyorlardı." (Azra Erhat)
-
Birine herhangi bir konuda öncelik ve ayrıcalık tanıma
- "İltiması geçmişe hasretmeyelim. Daha doğrusu iltiması büsbütün kaldıralım." (Haldun Taner)
-
[isim]
Haksız yere, yasa ve kurallara uymaksızın kayırma, arka çıkma
- İLERİCİ
-
-
[sıfat]
İlerlemeden yana olan, ileri düzeydeki toplumsal ve siyasi gelişmeleri benimsemiş olan (düşünce, kimse vb.), terakkiperver, gerici karşıtı
-
[sıfat]
İlerlemeden yana olan, ileri düzeydeki toplumsal ve siyasi gelişmeleri benimsemiş olan (düşünce, kimse vb.), terakkiperver, gerici karşıtı
- İLKELCE
-
-
[sıfat]
İlkel
-
[zarf]
İlkel bir biçimde
-
[sıfat]
İlkel
- İLAÇLIK
-
-
[sıfat]
İlaç yapmak için ayrılmış, ilaç yapmaya yarar
-
[sıfat]
İlaç yapmak için ayrılmış, ilaç yapmaya yarar
- İLAVELİ
-
-
[sıfat]
Eki olan
- "İlaveli ikinci baskı."
-
Abartılmış, yalan katılmış, abartılı
-
[sıfat]
Eki olan
- İLİKSİZ
-
-
[sıfat]
İliği olmayan
-
[sıfat]
İliği olmayan
- İLMİKLİ
-
-
[sıfat]
Kolay çözülür biçimde düğümlenmiş
-
Herhangi bir sayıda düğümü, ilmiği olan
-
[sıfat]
Kolay çözülür biçimde düğümlenmiş
- İLKELCİ
- ...
- İLKADIM
- ...
- İLGEÇLİ
-
-
[sıfat]
İlgeci olan, edatlı
-
[sıfat]
İlgeci olan, edatlı
- İLKESEL
-
-
[sıfat]
İlke ile ilgili
-
[sıfat]
İlke ile ilgili
- İLMİLİK
- ...
- İLKOKUL
-
-
[isim]
Zorunlu öğrenim çağındaki kız ve erkek çocuklarının temel eğitim ve öğretimini sağlamak için devletçe açılan veya açılmasına izin verilen beş yıllık okul, iptidai, iptidai mektep
-
[isim]
Zorunlu öğrenim çağındaki kız ve erkek çocuklarının temel eğitim ve öğretimini sağlamak için devletçe açılan veya açılmasına izin verilen beş yıllık okul, iptidai, iptidai mektep
- İLETKEN
-
-
[sıfat]
Akım, ısı, ses vb.ni geçiren (madde), nâkil, yalıtkan karşıtı
-
Elektrik akımı, ısı, gaz vb.ni bir yerden başka bir yere aktaran (madde, şey)
-
[sıfat]
Akım, ısı, ses vb.ni geçiren (madde), nâkil, yalıtkan karşıtı