İçinde şı olan 7 harfli 133 kelime var. İçerisinde ŞI bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında şı olan kelimeler listesine ya da Sonu şı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DIŞINLI
-
-
[sıfat]
Bir şeyin, bir düşüncenin aslında ve gerçeğinde olmayıp onun dışında kalan, öze bağlı olmayıp arızi olan, öz dışı, özünlü karşıtı
-
[sıfat]
Bir şeyin, bir düşüncenin aslında ve gerçeğinde olmayıp onun dışında kalan, öze bağlı olmayıp arızi olan, öz dışı, özünlü karşıtı
- HAŞIRTI
-
-
[isim]
Haşırdarken çıkan ses
-
[isim]
Haşırdarken çıkan ses
- KAŞINIŞ
-
-
[isim]
Kaşınma işi veya biçimi
-
[isim]
Kaşınma işi veya biçimi
- TAŞIMAK
-
-
[-i]
Bir şeyi bir yerden alıp başka bir yere götürmek
- "Hastayı ekseriya yakın kasabaya kadar sırtta taşırlardı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Üstünde bulundurmak
- "Boynunda asılmış gümüş bir köstek taşırdı." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Bir nesnenin ağırlığını yüklenmek
- "Değirmenin üstünde ise değirmen koluyla birleşen çarkı taşıyan bir çanak bulunur." (Salâh Birsel)
-
Boru, kanal vb. ile sıvı maddeleri bir yerden başka bir yere aktarmak
-
[nsz]
Giymek
- "Devlet üniforması taşıyordu." (Haldun Taner)
-
Sahip olmak, özellik olarak bulundurmak
-
Katlanmak, üstlenmek, yüklenmek, çekmek
-
[nsz]
Duymak, hissetmek
- "İçlerinde her şeye karşılık bir suçluluk duygusu taşırlar." (Tarık Dursun K)
-
[-i]
Bir şeyi bir yerden alıp başka bir yere götürmek
- YAKIŞIK
-
-
[isim]
Uygunluk, yaraşma
- "Onu gece yarısı sokağın ortasına atıvermek yakışık almazdı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Yakışıklı delikanlı
-
[isim]
Uygunluk, yaraşma
- FIŞIRTI
-
-
[isim]
Fışırdama sesi
-
[isim]
Fışırdama sesi
- UZLAŞIM
-
-
[isim]
Uzlaşma
-
[isim]
Uzlaşma
- KATIŞIK
-
-
İçine başka şeyler karışmış olan, karışık, karma, mahlut
-
İçine başka şeyler karışmış olan, karışık, karma, mahlut
- AŞIRMAK
-
-
[-i]
Yüksek veya geçilmesi güç bir yerin üstünden diğer yanına geçirmek
-
[-i]
Çalmak, çalıp götürmek, araklamak
- "Borcunu ödeyemeyecek fakat bavulunu oradan nasıl aşırabilecekti?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[-i]
Tehlike içinde bulunan bir şeyi acele kaçırmak
- "Yangın büyüyünce eşyayı bostana aşırdılar."
-
Başkasının eserinden parçalar alıp kendisininmiş gibi göstermek
-
[-i]
Yüksek veya geçilmesi güç bir yerin üstünden diğer yanına geçirmek
- FIŞILTI
-
-
[isim]
Fışırdama sesi
- "... önümdeki denizin fışıltısını duyuyordum." (Halikarnas Balıkçısı)
-
[isim]
Fışırdama sesi
- YANAŞIK
-
-
[sıfat]
Yanaşmış bir durumda olan
-
[sıfat]
Yanaşmış bir durumda olan
- KAŞIMAK
-
-
[-i]
Vücudun herhangi bir yerindeki kaşıntıyı gidermek için tırnakla veya başka bir şeyle deriyi hafifçe ovmak
- "Baktı ki doktor sakalını kaşıyarak susuyor." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Araştırmak, incelemek
-
Sinirlendirecek söz söylemek
- "Bir saat sonra ayrılmak zorundaydık; bu nedenle birbirimizi kaşımamaya çok özen gösteriyorduk." (Ayşe Kulin)
-
Herhangi bir konuyu yeniden gündeme getirmek
-
[-i]
Vücudun herhangi bir yerindeki kaşıntıyı gidermek için tırnakla veya başka bir şeyle deriyi hafifçe ovmak
- TAŞIRMA
-
-
[isim]
Taşırmak işi
-
[isim]
Taşırmak işi
- DOLAŞIK
-
-
[sıfat]
Karışık (saç, ip vb.)
- "Bir buğday benizli zülfü dolaşık / Gitme diye beni yolda eğler var." (Karacaoğlan)
-
Dolaşarak giden (yol)
- "Tozlu ve dolaşık yollar üzerinde saatlerce taban tepmiş." (Ahmet Haşim)
-
Kolay çözülmeyecek veya içinden çıkılmayacak derecede karışık
- "Birtakım dolaşık işleri yüzünden istifasını verip çekildi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Amacını doğrudan doğruya değil de dolayısıyla sezdiren
- "Dolaşık ve tutuk bir dille, yarı anlaşılır yarı anlaşılmaz cümleler mırıldanmaya başladı." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Karışık (saç, ip vb.)
- KIRIŞIK
-
-
[sıfat]
Kırışmış olan
- "Söz tiyatroya gelince bu yaşlı sanatkârın kırışık yüzü birdenbire canlandı." (Peyami Safa)
-
[isim]
Deride esnekliğin kaybolmasından oluşan kıvrım
-
[isim]
Kırışmış yer, kırışıklık
-
[sıfat]
Kırışmış olan
- ŞAŞILIK
-
-
[isim]
Birbirine paralel görme ekseni bulunmama durumu
-
[isim]
Birbirine paralel görme ekseni bulunmama durumu
- BİNBAŞI
-
-
[isim]
Orduda rütbesi yüzbaşı ile yarbay arasında bulunan ve asıl görevi tabur komutanlığı olan subay
-
[isim]
Orduda rütbesi yüzbaşı ile yarbay arasında bulunan ve asıl görevi tabur komutanlığı olan subay
- SIVAŞIK
- ...
- ÇALIŞIM
-
-
[isim]
İdman
-
[isim]
İdman
- ŞIKIRTI
-
-
[isim]
Şıkırdama sonucu çıkan ses
- "Birden denizin oradan, öteden, su şıkırtısına benzer bir ses çalınıyor kulağına." (Zeyyat Selimoğlu)
-
[isim]
Şıkırdama sonucu çıkan ses