İçinde şme olan 6 harfli 16 kelime var. İçerisinde ŞME bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında şme olan kelimeler listesine ya da Sonu şme ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

E M Ş Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

3 Harfli Kelimeler

ŞEM

2 Harfli Kelimeler

EM, EŞ, ME, ŞE

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

HAŞMET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Görkem

EMİŞME

  1. [isim] Emişmek işi veya durumu

DÜŞMEK

  1. [-e] Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek
    • "Havada uçan kuş vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Ulan bu kıyafet ne? diye haykırdı. -Ey, dünya bu ... düşmez kalkmaz bir Allah." (Ömer Seyfettin)
    • "Beni tanımadan önce de beni tanıdıktan sonra da başka erkeklerle düşüp kalktı." (Necati Cumalı)
  2. [-den] Durduğu, bulunduğu, tutunduğu yerden ayrılarak veya dayanağını, dengesini yitirerek yukarıdan aşağıya inmek
    • "Çocukken ağaçtan düşüp ayağım kırılmıştı da ağlayamamıştım." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Onu bu hâle sokan düşüp kalktığı arkadaşlarıdır." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  3. Yere devrilmek, yere serilmek
    • "Çocuk koşarken yere düştü."
  4. Hava taşıtları kaza sonucu hızla yere inerek çarpmak
  5. Vücuda bol gelen giysi aşağı kaymak
  6. Yağmak
    • "Dağlara kar düştü."
  7. Vurmak, değmek, rastlamak
    • "İnce uzun dallı badem ağaçlarının alaca gölgeleri sahile inen keçi yoluna düşüyordu." (Ömer Seyfettin)
  8. [nsz] Vakti gelmeden ölü doğmak
  9. [-den] Atlanmak, aradan çıkmak, eksik kalmak
    • "Kitabın yeni baskısında buradan bir kelime düşmüş."
  10. [nsz] Eksilmek
    • "Gündelikleri yarı yarıya düşmüştü." (Necati Cumalı)
  11. Bir zorunluluk sebebiyle bulunduğu yerden ayrılmak, gitmek
    • "Bir lokma ekmek uğruna çoluk çocuğu ile gurbet ellere düşmüştü." (Haldun Taner)
  12. Aşırı ilgi veya sevgi göstermek
    • "Sen bu işin üstüne çok düştün."
  13. Uğramak, kapılmak
    • "Kadınlar yeni baştan telaşa, heyecana, korkuya düştüler." (Aka Gündüz)
  14. Yakışmak, uygun gelmek
    • "Bu resim buraya iyi düştü."
  15. Yakışık almak
    • "Övünmesi de komşulara, arkadaşlara düşer." (Haldun Taner)
  16. Ödevi veya yetkisi içinde bulunmak
    • "Bana arada bir bakkaldan tuz, limon almak düşüyor, o kadar." (Haldun Taner)
  17. Bulunmak
    • "Birlikte evden çıkmışlar, limanda iskelenin karşısına düşen kahveye doğru yürümüşlerdi." (Necati Cumalı)
  18. Biriyle yaşama, çalışma, birlikte olma durumunda kalmak
    • "O asker, gittiğimiz yerde bir aralık benim bölüğüme düşmüştü." (Reşat Nuri Güntekin)
  19. Bir bölüşme sonunda payına ayrılmak
    • "Mirastan ona bu ev düştü."
  20. Kötü bir sebeple istenmeden bir yerde bulunmak
    • "Bu yaşta mahkemelere düşmek..." (Sait Faik Abasıyanık)
  21. [nsz] İşbaşından uzaklaşmak
    • "Kabine düştü."
  22. [nsz] Hızı, gücü, değeri azalmak
    • "Arabanın hızı düştü. Paranın değeri düştü."
  23. [nsz] Isı, basınç ve ateş, eksilmek, azalmak
    • "İki gün içinde ateş düştü; ağrılar, sızılar hafifledi." (Reşat Nuri Güntekin)
  24. [nsz] Düşkünleşmek
    • "Babam balıkçı amma vaktiyle zenginmiş efendim. Sonradan düşmüş." (Reşat Nuri Güntekin)
  25. Bir yere ansızın gelmek, damlamak, tesadüfen gelmek
    • "Bir rastlantı sonucu aralarına düşmüştüm." (Haldun Taner)
  26. Belirli zamana rastlamak
    • "Babasının Sütlüce'de yeni bir ev alması bu tarihlere düşer." (Memduh Şevket Esendal)
  27. [nsz] Fırsat çıkmak
    • "Bir kelepir düştü."
  28. [nsz] Olmak, olumsuz bir duruma girmek
    • "Yorgun düşmek. Zayıf düşmek. Şehit düşmek. Esir düşmek."
  29. [nsz] Savaşta savunulmaz duruma gelerek teslim olmak
    • "Medine'nin düştüğünü söylemek istedim." (Falih Rıfkı Atay)
  30. Bazı deyimlerde "yürümek, birlikte gelmek" anlamlarında kullanılan bir fiil
    • "Önüne, peşine, arkasına düşmek."
  31. [nsz] Bayağılaşmak
  32. Alışmak, müptela olmak

ÖTÜŞME

  1. [isim] Ötüşmek işi

ERİŞME

  1. [isim] Erişmek işi

DEŞMEK

  1. [-i] Oymak, delmek, yara açmak, içini açmak, karıştırmak, kazmak
  2. Bir sorunun üzerinde yeniden durmak, hatırlatmak, kurcalamak
    • "Bu hatıraları daha deşmek istemiyorum." (Halide Edip Adıvar)

İTİŞME

  1. [isim] İtişmek işi
    • "Bir itişme, bir kalkışma, bir yanındakine çelme vurup öne geçme yarışıdır gidiyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

ÜŞÜŞME

  1. [isim] Üşüşmek işi

ÖPÜŞME

  1. [isim] Öpüşmek işi

PİŞMEK

  1. [nsz] Ateşte, fırında, kaynar suda veya yağda ısı etkisiyle yenilebilir duruma gelmek
    • "Börek geç pişer."
    • "Biz olanca gücümüzle Batılılaşmaya çalışırken senin bu düşüncelerin pişmiş aşa soğuk su katıyor." (Halide Edip Adıvar)
    • "Büyük kalabalığa varana kadar sanat eserinin başına gelenler pişmiş tavuğun başına bile gelmemiştir." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
  2. Isıtma sonucu belirli bir kullanıma uygun duruma gelmek
    • "Tuğla, çanak çömlek özel ocaklarda pişer."
  3. Meyve olgun duruma gelmek
    • "... yere düşenlerin beraberce yenmesine önce ses çıkarmadılar fakat yemişler pişip tatlılaşınca iş değişti." (Refik Halit Karay)
  4. Pişik oluşmak
    • "Çocuğun apış arası pişmiş."
  5. Bir konuyu iyice öğrenmek
  6. İşe alışıp beceri ve ustalık kazanmak, zorlukları göğüslemek
    • "Ama ticarette küçükten pişmek lazım." (Sait Faik Abasıyanık)
  7. Herhangi bir iş için konuşup hazırlanmak
  8. Bunalacak kadar sıcaklık duymak

İLİŞME

  1. [isim] İlişmek işi

ŞİŞMEK

  1. [nsz] İçi hava veya gazlarla dolarak gerilmek
    • "Balon şişti."
  2. Bir şey emerek hacmi büyümek, genişlemek
    • "Tahta, su emerek şişer."
  3. Vücudun bir yeri içine yabancı bir maddenin girmesiyle veya başka bir etkiyle gerilmek, kabarmak
    • "İhtiyar kadın sabahın bu saatinde, ağlamaktan şişmiş gözlerim, sararmış yüzümle beni görünce şaşırdı." (Reşat Nuri Güntekin)
  4. Çok yemek yiyerek rahatsız olacak kadar doymak
  5. Gururlanmak, büyüklenmek
  6. Utanmak, mahcup olmak
    • "Ben demedim mi sana, bu herifin karşısında aşık atılmaz diye, şiştin mi şimdi?"
  7. Yorularak koşuyu veya müsabakayı sürdüremez olmak

ÖDEŞME

  1. [isim] Ödeşmek işi

ÜRÜŞME

  1. [isim] Ürüşmek işi veya durumu

KAŞMER

  1. [isim] Maskara, soytarı

ÜLEŞME

  1. [isim] Üleşmek işi

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü