İçinde ırma olan 9 harfli 98 kelime var. İçerisinde IRMA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ırma olan kelimeler listesine ya da Sonu ırma ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A I M R Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
ARI, IRA, RAM
2 Harfli Kelimeler
AM, AR, IR, MA, RA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BAKTIRMAK
 - 
    
- 
                        [-i]
                    
                        Bakmasına yol açmak, bakmasını sağlamak
                    
                    
- "Hastayı meşhur doktorlara baktırıyoruz." (Reşat Nuri Güntekin)
 
 
 - 
                        [-i]
                    
                        Bakmasına yol açmak, bakmasını sağlamak
                    
                    
 - CAYDIRMAK
 - 
    
- 
                        [-i]
                    
                        Cayma işini yaptırmak
                    
                    
 
 - 
                        [-i]
                    
                        Cayma işini yaptırmak
                    
                    
 - IKINDIRMA
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Ikındırmak işi
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Ikındırmak işi
                    
                    
 - KIZDIRMAK
 - 
    
- 
                        [-i]
                    
                        Kızmasına neden olmak, kızmasını sağlamak
                    
                    
 - 
                    
                        Isıtmak
                    
                    
 - 
                    
                        Öfkelenmesine neden olmak, öfkelendirmek, sinirlendirmek
                    
                    
- "Onları kızdıracak bir kötülük mü yaptın?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
 
 
 - 
                        [-i]
                    
                        Kızmasına neden olmak, kızmasını sağlamak
                    
                    
 - ÇATTIRMAK
 - 
    
- 
                        [-i]
                    
                        Çatma işini yaptırmak
                    
                    
 
 - 
                        [-i]
                    
                        Çatma işini yaptırmak
                    
                    
 - ÇIMKIRMAK
 - 
    
- 
                        [nsz]
                    
                        Kuş, pislemek
                    
                    
 
 - 
                        [nsz]
                    
                        Kuş, pislemek
                    
                    
 - CIRMALAMA
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Cırmalamak işi
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Cırmalamak işi
                    
                    
 - SANDIRMAK
 - 
    
- 
                        [-i]
                    
                        Sanmasına sebep olmak, zannettirmek
                    
                    
- "Kendisini ona yaklaşmış, onunla baş başa kalmış sandıran tenhalığa sevindi." (Refik Halit Karay)
 
 
 - 
                        [-i]
                    
                        Sanmasına sebep olmak, zannettirmek
                    
                    
 - KALDIRMAK
 - 
    
- 
                        [-i]
                    
                        Bulunduğu yerden almak
                    
                    
- "Örtüyü masanın üzerinden kaldır."
 
 - 
                    
                        Yukarı doğru hareket ettirmek
                    
                    
- "Gözlerini yüzüme kaldırdı. İkimiz de mavi mavi baktık." (Sait Faik Abasıyanık)
 
 - 
                    
                        Yükseltmek
                    
                    
- "Duvarı bir metre daha kaldırmalı."
 
 - 
                        [nsz]
                    
                        Ürün toplamak, taşımak
                    
                    
- "Harman kaldırmak."
 
 - 
                    
                        Çekmek, taşımak
                    
                    
- "Bu araba bu yükü kaldırmaz."
 
 - 
                    
                        Bir kuruluşun çalışmasına son vermek, feshetmek, lağvetmek
                    
                    
- "Meclis ... olağanüstü hâli kaldırabilir." (Anayasa)
 
 - 
                        [-e]
                    
                        Hastayı hastaneye götürmek
                    
                    
- "Yarasının dikişleri koptu dün öğleden sonra, Fransız Hastanesi'ne kaldırdılar." (Aka Gündüz)
 
 - 
                    
                        Tören yaparak ölüyü gömmek
                    
                    
 - 
                    
                        Toplamak
                    
                    
- "Anası, kardeşi ile hep beraber sofrayı kaldırdılar." (Necati Cumalı)
 
 - 
                    
                        Alıp başka yere götürmek
                    
                    
 - 
                    
                        Uyandırmak
                    
                    
- "Bir gece yanında mihman olduğum / Sabah oldu deyi kaldırdın beni." (Halk türküsü)
 
 - 
                    
                        Piyasadan çekmek
                    
                    
- "İstifçilerin piyasadan kaldırdığı mallar."
 
 - 
                    
                        Elin ulaşamayacağı yere koymak, saklamak
                    
                    
- "Vazoyu ortadan kaldıralım, çocuğun eline geçmesin."
 
 - 
                    
                        Kaçırmak
                    
                    
- "Yakın köyden kaldırdığı bir yosmayı sarhoş etmekle meşguldü." (Sait Faik Abasıyanık)
 
 - 
                    
                        İyi etmek, iyileştirmek
                    
                    
- "Bu ilaç onu yataktan kaldırdı."
 
 - 
                    
                        Bir şeyden çokça satın almak
                    
                    
 - 
                    
                        Tayin etmek, atamak
                    
                    
- "Günün birinde bu müdürü başka, daha önemli bir yere kaldırdılar, buraya da bir başka müdür getirdiler." (Memduh Şevket Esendal)
 
 - 
                    
                        Yok etmek, ortadan silmek
                    
                    
- "Yeryüzünden hayali kaldırın, dünya bir taş ve toprak yığınından ibaret kalır." (Orhan Seyfi Orhon)
 
 - 
                        [nsz]
                    
                        Katlanmak, tahammül etmek
                    
                    
- "Doğrusunu isterseniz onu çoktan kapı dışarı etmeliydim ama yüreğim kaldırmıyor, acıyorum." (Sait Faik Abasıyanık)
 
 - 
                        [nsz]
                    
                        Uygun gelmek, götürmek, yakışmak
                    
                    
- "Bu kumaş fazla süs kaldırmaz."
 
 - 
                    
                        Çalmak, aşırmak
                    
                    
 
 - 
                        [-i]
                    
                        Bulunduğu yerden almak
                    
                    
 - ARATTIRMA
 - ...
 - TIRMAŞMAK
 - ...
 - KIYDIRMAK
 - 
    
- 
                        [-i]
                    
                        Kıyma işini yaptırmak
                    
                    
 
 - 
                        [-i]
                    
                        Kıyma işini yaptırmak
                    
                    
 - ACINDIRMA
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Acındırmak işi
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Acındırmak işi
                    
                    
 - SAVDIRMAK
 - 
    
- 
                        [-i]
                    
                        Savma işini yaptırmak
                    
                    
 
 - 
                        [-i]
                    
                        Savma işini yaptırmak
                    
                    
 - TARTTIRMA
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Tarttırmak işi
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Tarttırmak işi
                    
                    
 - YILDIRMAK
 - 
    
- 
                        [-i]
                    
                        Gözdağı vermek
                    
                    
- "Lüzumsuz taşkınlıklarla biz orta yaşlıların gözünü yıldırırlardı." (Reşat Nuri Güntekin)
 
 
 - 
                        [-i]
                    
                        Gözdağı vermek
                    
                    
 - ARTTIRMAK
 - 
    
- 
                        [-i]
                    
                        Artırma işi yapılmak
                    
                    
 - 
                    
                        Yükseltmek
                    
                    
 
 - 
                        [-i]
                    
                        Artırma işi yapılmak
                    
                    
 - VARDIRMAK
 - 
    
- 
                        [-i]
                    
                        Varmasına yol açmak, götürmek
                    
                    
- "Hasan'la ilgilerini evlenme kertesine vardırmak için canla başla çalışan Mesture Hanım..." (Halide Edip Adıvar)
 
 
 - 
                        [-i]
                    
                        Varmasına yol açmak, götürmek
                    
                    
 - ULAŞTIRMA
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Ulaştırmak işi
                    
                    
 - 
                    
                        İnsanların, malların, haberlerin ulaşmasını sağlayan işlerin ve araçların tümü, münakalat
                    
                    
- "Ulaştırma Bakanlığı."
 
 - 
                    
                        Orduda malzeme ve personel taşıma işlerini sağlayan sınıf
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Ulaştırmak işi
                    
                    
 - YAPTIRMAK
 - 
    
- 
                        [-i]
                    
                        Yapmasını sağlamak, yapmasına imkân vermek
                    
                    
- "Uzatmayalım, yeni yaptırdığım smokini giydim." (Burhan Felek)
 
 
 - 
                        [-i]
                    
                        Yapmasını sağlamak, yapmasına imkân vermek