İçinde ın olan 5 harfli 59 kelime var. İçerisinde IN bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ın olan kelimeler listesine ya da Sonu ın ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- YAZIN
 - 
    
- 
                        [zarf]
                    
                        Yaz mevsiminde, yaz aylarında
                    
                    
 
 - 
                        [zarf]
                    
                        Yaz mevsiminde, yaz aylarında
                    
                    
 - ANGIN
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Ünlü, anılmış, meşhur
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Ünlü, anılmış, meşhur
                    
                    
 - YARIN
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Bugünden sonra gelecek ilk gün
                    
                    
- "Yarın paydosu biraz erken çalarız, ödeşiriz." (Haldun Taner)
 - "Yarından tezi yok, gitmeniz için icap edenleri yapmaya başlamalısınız." (Falih Rıfkı Atay)
 
 - 
                    
                        Gelecek, ilerideki zaman
                    
                    
- "İnsan daima yarını düşünmeli."
 
 - 
                        [zarf]
                    
                        Bugünden sonra gelecek ilk günde
                    
                    
- "Yarın geleceğim."
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bugünden sonra gelecek ilk gün
                    
                    
 - TINMA
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Tınmak işi veya durumu
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Tınmak işi veya durumu
                    
                    
 - KADIN
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Erişkin dişi insan, erkek veya adam karşıtı
                    
                    
- "Yanlarında, kendileriyle ahbaplık edecek dostlar, hizmetlerine koşacak kadınlar veya erkekler görmek isterler." (Abdülhak Şinasi Hisar)
 
 - 
                    
                        Evlenmiş kız
                    
                    
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Analık veya ev yönetimi bakımından gereken erdemleri olan
                    
                    
 - 
                    
                        Hizmetçi bayan
                    
                    
 - 
                    
                        Bayan
                    
                    
- "Hintli kadın toplantıyı renklendirmek için herkesin kendisine bazı şeyler sormasını teklif ediyordu." (Burhan Felek)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Erişkin dişi insan, erkek veya adam karşıtı
                    
                    
 - KALIN
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Cisimlerde uzunluk ve genişlik dışında üçüncü boyutu çok olan (cisim), ince karşıtı
                    
                    
- "Alt katta her tarafın pencereleri kalın, sık demir parmaklıklarla örtülüydü." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
 
 - 
                    
                        Enli ve gür (kaş)
                    
                    
 - 
                    
                        Yoğun, akıcılığı az olan
                    
                    
- "Kalın bir sis tabakası."
 
 - 
                    
                        Etli, dolgun
                    
                    
- "Dudakları kalın, yüzü ergenlik içinde..." (Memduh Şevket Esendal)
 
 - 
                    
                        Pes (ses)
                    
                    
- "Aileyi geçindiren babaya bu kalın sesli, kalın kaşlı, yumuşak bakışlı adama saygı ile, biraz da korku ile bağlanmışızdır." (Haldun Taner)
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Cisimlerde uzunluk ve genişlik dışında üçüncü boyutu çok olan (cisim), ince karşıtı
                    
                    
 - ARŞIN
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Yaklaşık olarak 68 cm'ye eşit olan uzunluk ölçüsü
                    
                    
- "Bu duvarlar yerden bir arşın kadar yüksek, üstünde güzel bir parmaklığı olan duvarlardı." (Memduh Şevket Esendal)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Yaklaşık olarak 68 cm'ye eşit olan uzunluk ölçüsü
                    
                    
 - SIĞIN
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Alageyik
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Alageyik
                    
                    
 - LAÇIN
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Beyaz renkli bir cins şahin
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Beyaz renkli bir cins şahin
                    
                    
 - AZGIN
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Azmış olan, azılı
                    
                    
- "Azgın hayvanın yularını kavrayarak başını alabildiğine havaya kaldırdı." (Haldun Taner)
 
 - 
                    
                        Çabuk iltihaplanan, yarası hemen kapanmayan (ten)
                    
                    
 - 
                    
                        Çok yaramaz (çocuk)
                    
                    
 - 
                    
                        Cinsel istekleri aşırı olan
                    
                    
 - 
                    
                        Coşmuş, taşmış
                    
                    
- "Azgın su."
 
 - 
                    
                        Gözü hiçbir şeyden yılmayan
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Azmış olan, azılı
                    
                    
 - HINIS
 - ...
 - AYDIN
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Işık alan, ışıklı, aydınlık
                    
                    
- "Aydın bir oda."
 
 - 
                    
                        Kültürlü, okumuş, görgülü, ileri düşünceli (kimse), münevver
                    
                    
- "Akşam gazetesi, yurt aydınlarıyla konuşarak bizde niçin yazar yetişmediğinin sebeplerini araştırdı." (Orhan Veli Kanık)
 
 - 
                    
                        Kolayca anlaşılacak kadar açık, vazıh (söz veya yazı)
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Işık alan, ışıklı, aydınlık
                    
                    
 - SINIR
 - 
    
Kelime Kökeni : Rumca
- 
                        [isim]
                    
                        İki komşu devletin topraklarını birbirinden ayıran çizgi, hudut
                    
                    
- "1920 baharı muhteşem bir mart sabahında Sultan Dağları'nın sınır çizdiği Batı Anadolu'ya kan ve barut kokularıyla geliverdi." (Tarık Buğra)
 
 - 
                    
                        Komşu il, ilçe, köy veya kişilerin topraklarını birbirinden ayıran çizgi
                    
                    
 - 
                    
                        Bir şeyin yayılabileceği veya genişleyebileceği son çizgi, uç
                    
                    
- "Bataklığın sınırı. Ormanın sınırı."
 
 - 
                    
                        Bir şeyin nicelik bakımından inebileceği veya çıkabileceği en alt ve en üst sınır, limit
                    
                    
 - 
                    
                        Değişken bir büyüklüğün istenildiği kadar yaklaşabildiği durağan büyüklük, limit
                    
                    
 - 
                    
                        Uç, son
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        İki komşu devletin topraklarını birbirinden ayıran çizgi, hudut
                    
                    
 - ÇINAR
 - 
    
Kelime Kökeni : Farsça
- 
                        [isim]
                    
                        İki çeneklilerden, 30 m'ye kadar uzayabilen, gövdesi kalın, uzun ömürlü, geniş yapraklı bir ağaç (Platanus)
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        İki çeneklilerden, 30 m'ye kadar uzayabilen, gövdesi kalın, uzun ömürlü, geniş yapraklı bir ağaç (Platanus)
                    
                    
 - KIYIN
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Güçlü bir kimsenin yasaya veya vicdana aykırı olarak başkasını uğrattığı kötü durum, zulüm
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Güçlü bir kimsenin yasaya veya vicdana aykırı olarak başkasını uğrattığı kötü durum, zulüm
                    
                    
 - ZIBIN
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Bebeklere iç çamaşırı olarak giydirilen, ince pamukludan kısa ve kollu giysi
                    
                    
 - 
                    
                        Kolsuz giysi
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bebeklere iç çamaşırı olarak giydirilen, ince pamukludan kısa ve kollu giysi
                    
                    
 - ÇIKIN
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Bir beze sarılarak düğümlenmiş küçük bohça, çıkı
                    
                    
- "Eteğinin altında çıkın çıkın altınları vardır." (Refik Halit Karay)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bir beze sarılarak düğümlenmiş küçük bohça, çıkı
                    
                    
 - SINAİ
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [sıfat]
                    
                        Sanayi ile ilgili
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Sanayi ile ilgili
                    
                    
 - SINIF
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Öğrencilerin yıllık öğrenime göre ayrıldıkları bölümlerden her biri
                    
                    
- "Birinci sınıf öğrencileri."
 
 - 
                    
                        Çeşitli amaçlarla oluşmuş kümeler
                    
                    
 - 
                    
                        Ders okutulan yer, dershane, derslik
                    
                    
 - 
                    
                        Önemlerine, niteliklerine göre kişi veya nesnelerin yerleştirildiği kategorilerden her biri
                    
                    
- "Üçüncü sınıf bir gazeteciydi." (Necati Cumalı)
 
 - 
                    
                        Takımlardan oluşan birlik, dalların alt bölümü
                    
                    
- "Memeliler, kuşlar, balıklar, omurgalılar dalının birer sınıfıdırlar."
 
 - 
                    
                        Belli ortak belirtileri olan tek tek nesneler öbeği
                    
                    
 - 
                    
                        Bir toplumda, aynı görevi yapan, aynı yararı sağlayan, aynı şartlarda yaşayan büyük insan grubu, klas
                    
                    
- "Parter, her sınıftan insanla hıncahınç dolu idi." (Reşat Nuri Güntekin)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Öğrencilerin yıllık öğrenime göre ayrıldıkları bölümlerden her biri
                    
                    
 - IŞKIN
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Bir ravent türü
                    
                    
- "Kuşburnunu budarlar / Işkın sürmesin diye." (Halk türküsü)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bir ravent türü