İçinde ıma olan 7 harfli 32 kelime var. İçerisinde IMA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ıma olan kelimeler listesine ya da Sonu ıma ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A I M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AM, MA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TANIMAZ
-
-
[sıfat]
Tanımayan
-
[sıfat]
Tanımayan
- ŞIMARMA
-
-
[isim]
Şımarmak işi
-
[isim]
Şımarmak işi
- TIMARCI
-
-
[isim]
Tımar yapan kimse
-
Pansumancı
- "Çırpınmamam için tımarcı kollarımı, hasta bakıcı kız başımı tuttu." (Peyami Safa)
-
[isim]
Tımar yapan kimse
- YADSIMA
-
-
[isim]
Yadsımak işi, inkâr
-
Bir yargıdan onun karşıtı olan yargıya geçme, nefiy
-
[isim]
Yadsımak işi, inkâr
- YANSIMA
-
-
[isim]
Yansımak işi
- "Balkon penceresinden dolan ışık, ak saçlarından süt mavisi yansımalar yapıyor." (Atilla İlhan)
-
Işık dalgaları yansıtıcı bir yüzeye çarparak yön değiştirme, inikâs
- "Durgun denizler yıldızların yansımasıyla yıldızlandı." (Halikarnas Balıkçısı)
-
Doğa seslerine benzer seslerle yapılan kelime, taklidî kelime, onomatope: Gürültü, şırıltı, bıngıldak, güm güm, vızıldamak vb
-
[isim]
Yansımak işi
- KAZIMAK
-
-
[-i]
Bir aleti sürterek bir şeyin yüzündeki tabakayı kaldırmak
- "Tahtanın boyasını kazımak."
-
Bir araç kullanarak silmek, çıkarmak
- "O daktilo yanlışını iğneyle kazıyarak düzeltebilirsin."
-
Sertçe ovmak
-
Tıraş etmek
- "Sakalını kazımak."
-
[nsz]
Metal bir yüzey üstüne sert bir araçla şekil çizmek, yazı yazmak, nakşetmek
- "Mühür kazımak."
-
Aslını, kökünü çok detaylı araştırmak
- "Avrupalılar, medeni bir adamı kazıyacak olursanız altında gorili bulursunuz, derler." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Vücuttaki yabancı bir cismi hasta, zararlı veya istenmeyen bir organı almak, temizlemek, yok etmek
- "Çıbanı kazıyarak aldılar."
-
[-i]
Bir aleti sürterek bir şeyin yüzündeki tabakayı kaldırmak
- TANIMAK
-
-
[-i]
Daha önce görülen, bilinen bir kimse veya şeyle karşılaşıldığında bunun kim veya ne olduğunu hatırlamak
- "Zarfın üstündeki yazıyı hemen tanıdı." (Halide Edip Adıvar)
-
Daha önce görmüş olmak, ilişkisi bulunmak, bilmek
- "Onu bir de eski polisler tanır." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir kimse veya şeyle ilgili, doğru ve tam bilgisi bulunmak
- "Sincapları yakından tanırım." (Ahmet Haşim)
-
Bilip ayırmak, seçmek, ayırt etmek
-
Varlığını kabul etmek
-
Boyun eğmek, yargısına uymak, saymak
-
Sorumlu bilmek
- "Ben arkadaşını tanımam, alacağımı senden isterim."
-
Bir şeyin yapılması, bitirilmesi için belli bir süre vermek
- "Ona borcunu ödemesi için üç günlük bir süre tanıdım."
-
[-i]
Daha önce görülen, bilinen bir kimse veya şeyle karşılaşıldığında bunun kim veya ne olduğunu hatırlamak
- BILKIMA
-
-
[isim]
Bılkımak işi veya durumu
-
[isim]
Bılkımak işi veya durumu
- CIVIMAK
-
-
[nsz]
Cıvık duruma gelmek
-
Bir iş çığırından çıkmak
-
Saygısızca davranışta bulunmak
-
[nsz]
Cıvık duruma gelmek
- MIZIMAK
-
-
[nsz]
Mızıkçılık etmek
-
[nsz]
Mızıkçılık etmek
- KAKIMAK
-
-
[-i]
Bir kimsenin yaptığı işin beğenilmediğini kendisine sert sözlerle söylemek
-
Öfkelenmek, kızmak
-
Darılmak
-
Paylamak
-
[-i]
Bir kimsenin yaptığı işin beğenilmediğini kendisine sert sözlerle söylemek
- SANCIMA
-
-
[isim]
Sancımak işi
-
[isim]
Sancımak işi
- FARIMAK
-
-
[nsz]
Güçsüz düşmek, yorulmak
-
Eskimek, yıpranmak
-
Vazgeçmek, usanmak
- "Sakin olsam bu sevdadan farısam / Balsız kovan gibi bomboş olurum." (Âşık Veysel)
-
Kocamak, yaşlanmak, ihtiyarlamak
-
[nsz]
Güçsüz düşmek, yorulmak
- KARIMAK
-
-
[nsz]
Yaşlanmak, kocamak, ihtiyarlamak
-
[nsz]
Yaşlanmak, kocamak, ihtiyarlamak
- TAŞIMAK
-
-
[-i]
Bir şeyi bir yerden alıp başka bir yere götürmek
- "Hastayı ekseriya yakın kasabaya kadar sırtta taşırlardı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Üstünde bulundurmak
- "Boynunda asılmış gümüş bir köstek taşırdı." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Bir nesnenin ağırlığını yüklenmek
- "Değirmenin üstünde ise değirmen koluyla birleşen çarkı taşıyan bir çanak bulunur." (Salâh Birsel)
-
Boru, kanal vb. ile sıvı maddeleri bir yerden başka bir yere aktarmak
-
[nsz]
Giymek
- "Devlet üniforması taşıyordu." (Haldun Taner)
-
Sahip olmak, özellik olarak bulundurmak
-
Katlanmak, üstlenmek, yüklenmek, çekmek
-
[nsz]
Duymak, hissetmek
- "İçlerinde her şeye karşılık bir suçluluk duygusu taşırlar." (Tarık Dursun K)
-
[-i]
Bir şeyi bir yerden alıp başka bir yere götürmek
- ANSIMAK
- ...
- ŞAKIMAK
-
-
[nsz]
Ötücü kuşlar ezgili ses çıkarmak, ötmek, şakramak, terennüm etmek
- "Kalk dilber, gidelim bağ arasına / Şakısın bülbüller, gül incinmesin." (Karacaoğlan)
-
Güzel şarkı söylemek veya şiir okumak
- "Hep aşkı, hep inançları, hep yurt sevgisini şakıyan şairler vardır; ben şair olsaydım ışığın verdiği hazları söyler, hep güneşe övgüler yazardım." (Nurullah ataç)
-
Çok konuşmak, çenesi düşmek
- "Eskiden hiç lakırtı söylemeyen bu ihtiyar, şimdi şakıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[nsz]
Ötücü kuşlar ezgili ses çıkarmak, ötmek, şakramak, terennüm etmek
- TIMARLI
-
-
[sıfat]
Tımar edilmiş (binek hayvanı)
-
Bakılmış, tedavi edilmiş (yara veya hasta)
-
Bakılmış, işlenmiş (ağaç, toprak vb.)
-
[sıfat]
Tımar edilmiş (binek hayvanı)
- BAVLIMA
-
-
[isim]
Bavlımak işi
-
[isim]
Bavlımak işi
- MADIMAK
-
Kelime Kökeni : Ermenice
-
[isim]
İlkbaharda kırlarda yetişen, ufak yeşil yapraklı, ıspanak gibi pişirilip yenilen bir bitki
-
[isim]
İlkbaharda kırlarda yetişen, ufak yeşil yapraklı, ıspanak gibi pişirilip yenilen bir bitki