İçinde ı olan 4 harfli 195 kelime var. İçerisinde I harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ı harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ı harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ISKA
-
-
[isim]
Üzerinde durmama, önem vermeme
- "Bu kadar güzel, bu kadar büyük bir şehir nasıl ıska geçilir diye içerliyordum." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Boşa çıkarma, rast getirememe
- "Güzel bir orta ile gole mal olan bir ıskayı ayırt edemez." (Haldun Taner)
- "Bedenleriyle ilgili gerçekleri ıska geçerler." (Salâh Birsel)
-
Hedefi tutturamama, amaca ulaşamama
-
[isim]
Üzerinde durmama, önem vermeme
- SIĞA
-
-
[isim]
Kapasite
-
[isim]
Kapasite
- YATI
-
-
[isim]
Gidilen yerde geceyi geçirme
- "Yatıya bekleriz."
-
[isim]
Gidilen yerde geceyi geçirme
- ALIM
-
-
[isim]
Alma işi
-
Kurum, çalım, gurur
-
Çekicilik
- "O ne eda, o ne alım, o ne çalım." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Alma işi
- SANI
-
-
[isim]
Sanma durumu veya sonucu, zan, zehap
- "Söylediklerimiz, yazdıklarımız, hayatın birtakım konulara bölünmüş olduğu sanısını sürdürüp yalanı berkitmekten başka neye yarar?" (Nurullah ataç)
-
[isim]
Sanma durumu veya sonucu, zan, zehap
- BASI
-
-
[isim]
Resim klişesi, dökme harf, taş kalıp kullanarak makine yardımı ile kâğıt, bez vb.ne yazı, resim çıkarma işi
-
[isim]
Resim klişesi, dökme harf, taş kalıp kullanarak makine yardımı ile kâğıt, bez vb.ne yazı, resim çıkarma işi
- AÇIM
-
-
[isim]
Açma, açılış, küşat
- "Abdülhak Hamit köşesinin açım töreni yapıldı."
-
[isim]
Açma, açılış, küşat
- IĞIL
-
-
[isim]
Yavaş akan su
- "Iğılda yüzmek kolaydır."
-
[isim]
Yavaş akan su
- SIRT
-
-
[isim]
Omurgalı veya omurgasız hayvanlarda boyundan kuyruk sokumuna kadar uzanan üst bölüm
- "Arabacı katırın sırtına binmiş." (Falih Rıfkı Atay)
- "Anladım ki hayat savaşının birinci büyük dönümünde Ayşe'nin sırtı yere gelmişti." (Halide Edip Adıvar)
- "Pardösüyü sırtıma geçirdim." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Çelişki içinde konuşur ve sırtında yumurta küfesi olmadığından dün ak dediğine bugün rahatlıkla kara diyebilir." (Haldun Taner)
-
İnsanlarda boyundan bele kadar uzanan üst bölüm, göğüs karşıtı
- "Batı âlemi Türkiye'den vazgeçemez, bizi yalnız bırakamaz, askerî ihtiyaçlarımıza sırt çeviremez..." (Talât Halman)
- "Sırtına bir şey almadan sokağa fırladı."
-
Kesici araçların kesmeyen kenarı
- "Bıçağın sırtı."
-
Dağların veya tepelerin üst bölümü
- "Beşiktaş sırtları pırıl pırıl, aradaki boğaz parçası masmaviydi." (Orhan Veli Kanık)
-
İnsanın üstü
- "Ona ikinci rastlayışımda sırtında bir pardösü vardı." (Haldun Taner)
-
Bir şeyin üstü, üst bölümü
-
Dikilmiş veya ciltlenmiş kitaplarda dikişin bulunduğu bölüm
-
[isim]
Omurgalı veya omurgasız hayvanlarda boyundan kuyruk sokumuna kadar uzanan üst bölüm
- TIPA
-
-
[isim]
Tapa
-
[isim]
Tapa
- AHIR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Evcil büyükbaş hayvanların barındığı kapalı yer, hayvan damı
-
[isim]
Evcil büyükbaş hayvanların barındığı kapalı yer, hayvan damı
- BACI
-
-
[isim]
Kız kardeş
-
Bir evde uzun zaman çalışmış yaşlı kadınlara verilen unvan
- "Tam o sırada içeri Habeş bir bacı girdi." (Burhan Felek)
-
Büyük kız kardeş, abla
-
Tarikat şeyhlerinin karısı
-
[ünlem]
Kadınlara söylenen bir seslenme sözü
-
[isim]
Kız kardeş
- SIZI
-
-
[isim]
Hafif ve ince ağrı
- "Eli yarama dokunur dokunmaz bütün sızılarım birden diniverecek." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Ruhsal acı, ıstırap
- "Depremlerin acısını sızısını belirtmek de adı sanı bilinmez köylü şairlere düşer." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
[isim]
Hafif ve ince ağrı
- ADCI
-
-
[isim]
Adcılık öğretisine bağlı kimse
-
[isim]
Adcılık öğretisine bağlı kimse
- ARIZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Sonradan ortaya çıkan
- "Sana son zamanlarda bir dalgınlık arız oldu, farkında mısın, bilmem." (Atilla İlhan)
-
Bulaşmış, musallat olmuş
- "Zengin çocuklarına arız münasebetsizlikler, fakir çocuklarına mahsus fenalıklardan aşağı kalmıyor." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Zaten aylardan beri yüreğine dertler, endişeler içinde garip bir baygınlık arız oluyor, yüreğinde bir erime, bir tükenme hâli seziyordu." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Sonradan ortaya çıkan
- ANIT
-
-
[isim]
Önemli bir olayın veya büyük bir kişinin gelecek kuşaklarca tarih boyunca anılması için yapılan, göze çarpacak büyüklükte, sembol niteliğinde yapı, abide
- "... sergi alanının dışında bir de füze araştırmalarının anıtı var." (Haldun Taner)
-
Önemi ve değeri çok olan eser
-
[isim]
Önemli bir olayın veya büyük bir kişinin gelecek kuşaklarca tarih boyunca anılması için yapılan, göze çarpacak büyüklükte, sembol niteliğinde yapı, abide
- AŞÇI
-
-
[isim]
Yemek pişirmeyi meslek edinen kimse
-
Yemek pişirip satan kimse
-
Yemek yenilen dükkân, aşevi, lokanta
-
[isim]
Yemek pişirmeyi meslek edinen kimse
- AHÇI
-
-
[isim]
Bakınız aşçı
-
[isim]
Bakınız aşçı
- ARLI
-
-
[sıfat]
Namuslu, utangaç, sıkılgan
- "Ağaların yiğittir, arlıdır, oğul!" (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Namuslu, utangaç, sıkılgan
- RAZI
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Uygun bulan, benimseyen, isteyen, kabul eden
- "O anda insan her felakete, her musibete razıdır." (Refik Halit Karay)
- "Yalvardı yakardı, beni, fabrikayı beklemeye razı etti." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Allahın emri, Peygamberin kavliyle varmaya belki razı olurum." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[sıfat]
Uygun bulan, benimseyen, isteyen, kabul eden