İçinde ğuk olan 21 kelime var. İçerisinde ĞUK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ğuk olan kelimeler listesine ya da Sonu ğuk ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
BOĞUKLAŞABİLMEK
BOĞUKLAŞABİLME, BOĞUKLAŞTIRMAK, SOĞUKLAŞTIRMAK
BOĞUKLAŞTIRMA, SOĞUKKANLILIK, SOĞUKLAŞTIRMA
BELSOĞUKLUĞU
BOĞUKLAŞMAK, SOĞUKLAŞMAK
BOĞUKLAŞMA, SOĞUKKANLI, SOĞUKLAMAK, SOĞUKLAŞMA
SOĞUKLAMA
BOĞUKLUK, SOĞUKLUK, SOPSOĞUK
SOĞUKÇA
BOĞUK, SOĞUK
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BOĞUKLAŞABİLMEK
-
-
[nsz]
Boğuklaşma olasılığı bulunmak
-
[nsz]
Boğuklaşma olasılığı bulunmak
- BOĞUKLAŞABİLME
-
-
[isim]
Boğuklaşabilmek işi
-
[isim]
Boğuklaşabilmek işi
- SOĞUKLAŞTIRMAK
-
-
[-i]
Soğuk duruma getirmek
-
[-i]
Soğuk duruma getirmek
- BOĞUKLAŞTIRMAK
-
-
[-i]
Boğuklaşmasına sebep olmak
-
[-i]
Boğuklaşmasına sebep olmak
- SOĞUKLAŞTIRMA
-
-
[isim]
Soğuklaştırmak işi
-
[isim]
Soğuklaştırmak işi
- BOĞUKLAŞTIRMA
-
-
[isim]
Boğuklaştırmak işi
-
[isim]
Boğuklaştırmak işi
- SOĞUKKANLILIK
-
-
[isim]
Soğukkanlı olma durumu, serinkanlılık
- "Soğukkanlılığımı kaybetmek, terbiyesizlik etmek üzereyim." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Soğukkanlı olma durumu, serinkanlılık
- BELSOĞUKLUĞU
-
-
[isim]
Üreme organlarının akıntılı ve bulaşıcı bir hastalığı
- "Ta eskiden, yirmi sene evvel bir belsoğukluğu geçirdimdi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Üreme organlarının akıntılı ve bulaşıcı bir hastalığı
- BOĞUKLAŞMAK
-
-
[nsz]
Ses boğuk duruma gelmek, kısıklaşmak
- "Kapının önündeki sesler, sövüşmeler boğuklaştı." (Memduh Şevket Esendal)
-
[nsz]
Ses boğuk duruma gelmek, kısıklaşmak
- SOĞUKLAŞMAK
-
-
[nsz]
Soğumak
-
İlgisiz, isteksiz, sevimsiz bir durum almak, soğuk davranmak
-
[nsz]
Soğumak
- BOĞUKLAŞMA
-
-
[isim]
Boğuklaşmak işi
-
[isim]
Boğuklaşmak işi
- SOĞUKLAŞMA
-
-
[isim]
Soğuklaşmak işi
-
[isim]
Soğuklaşmak işi
- SOĞUKKANLI
-
-
[sıfat]
Olaylara ve gelişmelere sakin, ılımlı ve temkinli yaklaşan (kimse), serinkanlı, itidal sahibi
- "Atatürk, gündelik politika işlerinde, işte böylesine soğukkanlı, telaşsız, hesaplı ve hatta hoş görür bir insandı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Büyük kumandanların harp zamanı soğukkanlı olmasını tavsiye ederler fakat elde değil, diyordu." (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Olaylara ve gelişmelere sakin, ılımlı ve temkinli yaklaşan (kimse), serinkanlı, itidal sahibi
- SOĞUKLAMAK
-
-
[nsz]
Üşüterek hastalanmak, soğuk almak
- "Yetmişi geçmiş, o hâline bakmadan geçende kahveye gitmiş, soğuklamış mı sana." (Aka Gündüz)
-
[nsz]
Üşüterek hastalanmak, soğuk almak
- SOĞUKLAMA
-
-
[isim]
Üşüterek hastalanma, soğuk algınlığı
-
[isim]
Üşüterek hastalanma, soğuk algınlığı
- SOĞUKLUK
-
-
[isim]
Soğuk olma durumu, soğuk bir etki yapan şeyin özelliği, bürudet
- "Yatağımın içinde bu takır takır tahtaların soğukluğunu, sertliğini duyar gibi olurdum." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Yemeğin sonunda yenen meyve, hoşaf, komposto vb. şeyler
-
Hamamlarda yıkanılan yerle giyinilen yer arasındaki az ısıtılan yer
- "Öğle namazını hamamın soğukluğunda kıldı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Soğuk, sevimsiz ve ilgisiz davranış, ilgisizlik
- "Delikanlı, soğukluğu iliklere işleyen soğuk bir sesle evet efendim, dedi." (Memduh Şevket Esendal)
-
Sevimsiz olma durumu, antipati
-
Kırgınlığa, dargınlığa yol açabilen sevgi azalması
-
Cinsel istek duymama durumu
-
[isim]
Soğuk olma durumu, soğuk bir etki yapan şeyin özelliği, bürudet
- SOPSOĞUK
-
-
[sıfat]
Çok soğuk
-
[sıfat]
Çok soğuk
- BOĞUKLUK
- ...
- SOĞUKÇA
-
-
[sıfat]
Soğuğa yakın
-
[zarf]
Soğuk bir biçimde
- "Getir biraz para ver diye el açmak soğukça kaçıyor." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Soğuğa yakın
- SOĞUK
-
-
[sıfat]
Isısı düşük olan, sıcak karşıtı
- "Bu el soğuktu ve titriyordu." (Peyami Safa)
- "Soğuk almak yahut hırsızlara soyulmak tehlikesi de yok." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Suat ilgilerine heyecanla karşılık vermiyor, biraz uzak ve soğuk duruyordu." (Atilla İlhan)
- "Bir cenaze alayında böyle bir latife az buçuk soğuk kaçmakla beraber pek yersiz de sayılmazdı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Üşütecek derecede ısısı olan
- "Güneşli, soğuk bir gündü." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Isının üşütecek kadar az veya düşük olması durumu
- "Karın soğuğu başka bir tür soğuktur." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[zarf]
İlgisiz, sevimsiz bir biçimde veya memnuniyetsizliğini belli ederek
-
Duygudan, sevgiden yoksun olan, yakın ve içten olmayan, ilgisiz
- "Soğuk tavırla birbirlerini selamlayıp uzaklaştılar." (Refik Halit Karay)
-
Sevimsiz veya yersiz, antipatik
- "Bu soğuk, yavan sözler zevkimi rencide ediyordu." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Cinsel istek duymayan
- "Soğuk bir kadın."
-
[sıfat]
Isısı düşük olan, sıcak karşıtı