İçinde ğ olan 6 harfli 196 kelime var. İçerisinde Ğ harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ğ harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ğ harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AĞARIK
-
-
[sıfat]
Aklaşmış, rengi solmuş
- "Kırk yaşını aşmış, şakakları ağarık, uysal, eğik." (Tarık Dursun K)
-
[sıfat]
Aklaşmış, rengi solmuş
- BAYAĞI
-
-
[sıfat]
Aşağılık, pespaye
- "Bütün hareketleri adi, kaba ve bayağı idi." (Ömer Seyfettin)
-
Basit, adi, sıradan, amiyane, banal
- "Kardeşimi birdenbire çok bayağı buldum." (Peyami Safa)
-
[zarf]
Hemen hemen, âdeta
- "Bayağı kanacak gibi oldum."
-
[zarf]
Gerçekten
- "Bayağı, çocuk gibi sevinirim limonun yarısının durduğuna." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Çapkınlığı, çok iğrenç ve bayağı çapkınlık." (Mahmut Yesari)
-
[zarf]
Oldukça, epey
-
[sıfat]
Aşağılık, pespaye
- BEYDAĞ
- ...
- SAĞMAL
-
-
[sıfat]
Süt veren, sağılan, sağımlı
-
[isim]
Bol süt veren inek
- "İri Hollanda cinsi sağmallardı, günde 42 - 45 kilogram arası süt verirlerdi." (Necati Cumalı)
-
Sömürülen, kendisinden çıkar sağlanılan (kimse, ülke vb.)
-
[sıfat]
Süt veren, sağılan, sağımlı
- BOĞADA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Küllü veya sodalı su ile çamaşır yıkama
-
Yıkanmak üzere hazırlanmış çamaşırın üzerine sıcak kül suyu süzme işi
- "Karına söyle, boğadayı çok sert yapmasın, çamaşırları çürütür." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Küllü veya sodalı su ile çamaşır yıkama
- AĞIZLI
-
-
[sıfat]
Ağzı herhangi bir biçimde olan
- "Dar ağızlı vazo."
-
[sıfat]
Ağzı herhangi bir biçimde olan
- SAĞYAĞ
-
-
[isim]
Tereyağ
-
[isim]
Tereyağ
- BOĞMAK
-
-
[-i]
Bir canlıyı, soluk almasına engel olarak öldürmek
- "Zavallıyı az kalsın gırtlağından yakalayıp boğacaktı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
El, ip vb. ile bir şeyi çepeçevre sıkmak
-
Motorlu taşıtlarda fazla yakıt, motoru çalışmaz duruma getirmek
-
Renkler uygun düşmemek
- "Koyu yeşil renk odayı boğdu. Bu renk seni boğmuş."
-
Silik bir duruma getirmek, bastırmak
- "Galiba bunları dinlememek, duymamak için konuşuyorum; seslerini boğmak, bastırmak için durmamacasına gevezelik ediyorum." (Refik Halit Karay)
-
[-e]
Tamamıyla kaplamak, sarmak
- "Ampulün kör ışığı, dükkânı alaca bir loşluğa boğmuştu." (Mahmut Yesari)
-
[-i]
Peş peşe yapmak, bir kimseyi bir şeyin fazlasına eriştirmek veya uğratmak
- "Güllü'nün boynuna sarılan Cemile, kadının hafif çilli, tombul yanaklarını öpücüklere boğdu." (Orhan Kemal)
-
[-i]
Bir durumu başka bir durum yaratarak örtmeye çalışmak
- "Zaten durumun vahametini sezen müdürle hoca, işi gürültüye boğmak için Atatürk'e müfredat programına dair bir şeyler anlatmaya başladılar." (Haldun Taner)
-
Gelişmesine engel olmak
-
[nsz]
Bunaltmak
- "Daha sıcak basmamıştı; güneş henüz yakmıyor, hava daha boğmuyordu." (Refik Halit Karay)
-
[-i]
Bir canlıyı, soluk almasına engel olarak öldürmek
- BUĞULU
-
-
[sıfat]
Üzerinde buğu bulunan, buğulanmış
- "Güneş sanki buğulu bir tülbendin arkasına saklanmış, alev alev." (Atilla İlhan)
-
Yaşlı, nemli
-
Süzgün, dalgın bakışlı olan (göz)
- "Buğulu gözlerinde o eski yakamozlar parladı." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Üzerinde buğu bulunan, buğulanmış
- ÖTLEĞİ
-
-
[isim]
Bir cins kartal
-
[isim]
Bir cins kartal
- YOĞURT
-
-
[isim]
Maya katılarak koyulaştırılmış beyaz, kıvamlı bir süt ürünü
- "Köylüler gelirdi bakraçlarıyla pazara yoğurt satmaya." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Maya katılarak koyulaştırılmış beyaz, kıvamlı bir süt ürünü
- DIĞDIK
-
-
[isim]
Akrabalığın uzak olduğunu anlatan dığdığının dığdığı deyiminde geçen bir söz
-
[isim]
Akrabalığın uzak olduğunu anlatan dığdığının dığdığı deyiminde geçen bir söz
- KÖSEĞİ
-
-
[isim]
Ateş karıştırmaya yarayan odun veya demir
-
Ucu yanık odun, eğsi
-
[isim]
Ateş karıştırmaya yarayan odun veya demir
- BAĞLAÇ
-
-
[isim]
Eş görevli kelimeleri veya önermeleri birbirine bağlayan kelime türü, rabıt, rabıt edatı: Ve, ya, veya, ya da birer bağlaçtır
-
[isim]
Eş görevli kelimeleri veya önermeleri birbirine bağlayan kelime türü, rabıt, rabıt edatı: Ve, ya, veya, ya da birer bağlaçtır
- MAĞRİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Batı
- "Mağripten maşrıka dünyanın ucu / Sarrafı bilir altını, tuncu." (Pir Sultan Abdal)
-
[isim]
Batı
- AĞDALI
-
-
[sıfat]
Ağdalanmış
-
Bilinmeyen kelimelerden, anlaşılması güç sözlerden oluşan (deyiş)
-
Karmaşık
- "Tam bir düşünce denemezdi buna. Sakız gibi uzayan, ağdalı bir düş gibiydi bunlar." (Oktay Rifat)
-
[sıfat]
Ağdalanmış
- SAĞLAM
-
-
[sıfat]
Dayanıklı, kolay bozulmaz, yıkılmaz
- "En sağlam sütunlar üstünde durduğu sanılan devir, bir karton kale gibi yıkılmıştı." (Falih Rıfkı Atay)
- "Nasıl aldattı beni meğer sağlam ayakkabı değilmiş." (Peyami Safa)
- "Daha bugünden sağlam durmayı beceremezse kaptan köprüsüne adım atmasın." (Zeyyat Selimoğlu)
-
Zarar görmemiş, bozulmamış
- "Bütün eşya sağlam."
-
Sakatlık veya hastalığı bulunmayan, sağlıklı, sıhhatli
- "Kendisi uzun boylu, sağlam, orta yaşlı bir adamdır; ama yıprandığını söylüyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
Güvenilir
- "Sağlam iş. Sağlam para."
-
Gerçek, inanılır bir temeli olan
- "Böyle sağlam adı nereden bulacaksın." (Memduh Şevket Esendal)
-
[zarf]
(sa'ğlam) Her hâlde, muhakkak
- "Sağlam bu gece perilere karıştım gitti." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[sıfat]
Dayanıklı, kolay bozulmaz, yıkılmaz
- YEĞLİK
-
-
[isim]
Bir şeyin, başkalarından üstün sayılması, rüçhan
-
[isim]
Bir şeyin, başkalarından üstün sayılması, rüçhan
- ÇİĞNEK
-
-
[isim]
Yol üstü
-
[isim]
Yol üstü
- İVEĞEN
-
-
[sıfat]
Aceleci
- "Ben, dedim, iveğen değilim, düşünmekten de korkmam." (Memduh Şevket Esendal)
-
Çabuk ilerleyen, akut
- "İveğen hastalık."
-
[sıfat]
Aceleci