İçinde üşme olan 6 harfli 5 kelime var. İçerisinde ÜŞME bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında üşme olan kelimeler listesine ya da Sonu üşme ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E M Ü Ş Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
4 Harfli Kelimeler
ÜŞME
3 Harfli Kelimeler
ŞEM
2 Harfli Kelimeler
EM, EŞ, ME, ŞE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÖPÜŞME
-
-
[isim]
Öpüşmek işi
-
[isim]
Öpüşmek işi
- ÜŞÜŞME
-
-
[isim]
Üşüşmek işi
-
[isim]
Üşüşmek işi
- DÜŞMEK
-
-
[-e]
Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek
- "Havada uçan kuş vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Ulan bu kıyafet ne? diye haykırdı. -Ey, dünya bu ... düşmez kalkmaz bir Allah." (Ömer Seyfettin)
- "Beni tanımadan önce de beni tanıdıktan sonra da başka erkeklerle düşüp kalktı." (Necati Cumalı)
-
[-den]
Durduğu, bulunduğu, tutunduğu yerden ayrılarak veya dayanağını, dengesini yitirerek yukarıdan aşağıya inmek
- "Çocukken ağaçtan düşüp ayağım kırılmıştı da ağlayamamıştım." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Onu bu hâle sokan düşüp kalktığı arkadaşlarıdır." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Yere devrilmek, yere serilmek
- "Çocuk koşarken yere düştü."
-
Hava taşıtları kaza sonucu hızla yere inerek çarpmak
-
Vücuda bol gelen giysi aşağı kaymak
-
Yağmak
- "Dağlara kar düştü."
-
Vurmak, değmek, rastlamak
- "İnce uzun dallı badem ağaçlarının alaca gölgeleri sahile inen keçi yoluna düşüyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[nsz]
Vakti gelmeden ölü doğmak
-
[-den]
Atlanmak, aradan çıkmak, eksik kalmak
- "Kitabın yeni baskısında buradan bir kelime düşmüş."
-
[nsz]
Eksilmek
- "Gündelikleri yarı yarıya düşmüştü." (Necati Cumalı)
-
Bir zorunluluk sebebiyle bulunduğu yerden ayrılmak, gitmek
- "Bir lokma ekmek uğruna çoluk çocuğu ile gurbet ellere düşmüştü." (Haldun Taner)
-
Aşırı ilgi veya sevgi göstermek
- "Sen bu işin üstüne çok düştün."
-
Uğramak, kapılmak
- "Kadınlar yeni baştan telaşa, heyecana, korkuya düştüler." (Aka Gündüz)
-
Yakışmak, uygun gelmek
- "Bu resim buraya iyi düştü."
-
Yakışık almak
- "Övünmesi de komşulara, arkadaşlara düşer." (Haldun Taner)
-
Ödevi veya yetkisi içinde bulunmak
- "Bana arada bir bakkaldan tuz, limon almak düşüyor, o kadar." (Haldun Taner)
-
Bulunmak
- "Birlikte evden çıkmışlar, limanda iskelenin karşısına düşen kahveye doğru yürümüşlerdi." (Necati Cumalı)
-
Biriyle yaşama, çalışma, birlikte olma durumunda kalmak
- "O asker, gittiğimiz yerde bir aralık benim bölüğüme düşmüştü." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bir bölüşme sonunda payına ayrılmak
- "Mirastan ona bu ev düştü."
-
Kötü bir sebeple istenmeden bir yerde bulunmak
- "Bu yaşta mahkemelere düşmek..." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[nsz]
İşbaşından uzaklaşmak
- "Kabine düştü."
-
[nsz]
Hızı, gücü, değeri azalmak
- "Arabanın hızı düştü. Paranın değeri düştü."
-
[nsz]
Isı, basınç ve ateş, eksilmek, azalmak
- "İki gün içinde ateş düştü; ağrılar, sızılar hafifledi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[nsz]
Düşkünleşmek
- "Babam balıkçı amma vaktiyle zenginmiş efendim. Sonradan düşmüş." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bir yere ansızın gelmek, damlamak, tesadüfen gelmek
- "Bir rastlantı sonucu aralarına düşmüştüm." (Haldun Taner)
-
Belirli zamana rastlamak
- "Babasının Sütlüce'de yeni bir ev alması bu tarihlere düşer." (Memduh Şevket Esendal)
-
[nsz]
Fırsat çıkmak
- "Bir kelepir düştü."
-
[nsz]
Olmak, olumsuz bir duruma girmek
- "Yorgun düşmek. Zayıf düşmek. Şehit düşmek. Esir düşmek."
-
[nsz]
Savaşta savunulmaz duruma gelerek teslim olmak
- "Medine'nin düştüğünü söylemek istedim." (Falih Rıfkı Atay)
-
Bazı deyimlerde "yürümek, birlikte gelmek" anlamlarında kullanılan bir fiil
- "Önüne, peşine, arkasına düşmek."
-
[nsz]
Bayağılaşmak
-
Alışmak, müptela olmak
-
[-e]
Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek
- ÖTÜŞME
-
-
[isim]
Ötüşmek işi
-
[isim]
Ötüşmek işi
- ÜRÜŞME
-
-
[isim]
Ürüşmek işi veya durumu
-
[isim]
Ürüşmek işi veya durumu