İçinde üzm olan 22 kelime var. İçerisinde ÜZM bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında üzm olan kelimeler listesine ya da Sonu üzm ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler

15 Harfli Kelimeler

MÜZMİNLEŞTİRMEK

14 Harfli Kelimeler

MÜZMİNLEŞTİRME

12 Harfli Kelimeler

MÜZMİNLEŞMEK

11 Harfli Kelimeler

MÜZMİNLEŞME

10 Harfli Kelimeler

DÜZMECELİK, DÜZMECİLİK

9 Harfli Kelimeler

MÜZMİNLİK

7 Harfli Kelimeler

DÜZMECE, DÜZMECİ, HÜZMELİ

6 Harfli Kelimeler

BÜZMEK, DÜZMEK, MÜZMİN, SÜZMEK, YÜZMEK



5 Harfli Kelimeler

BÜZME, DÜZME, HÜZME, SÜZME, ÜZMEK, YÜZME

4 Harfli Kelimeler

ÜZME


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

MÜZMİNLEŞTİRMEK

  1. [-i] Müzmin duruma getirmek

MÜZMİNLEŞTİRME

  1. [isim] Müzminleştirmek işi veya durumu

MÜZMİNLEŞMEK

  1. [nsz] Süreğenleşmek
    • "Hastalık müzminleşti."

MÜZMİNLEŞME

  1. [isim] Müzminleşmek işi, süreğenleşme

DÜZMECELİK

  1. [isim] Düzmece olma durumu
    • "İlişkinin düzmeceliğinden yorulunca kapıyı çarpıp çıkanın, başka birine kaptırıldığı sanısı yaygındır." (Tomris Uyar)

DÜZMECİLİK

  1. [isim] Düzmeci olma durumu, düzmecilik, sahtekârlık
    • "Dağda taşta insanların düzmeciliği yoktu." (Halikarnas Balıkçısı)

MÜZMİNLİK

  1. [isim] Müzmin olma durumu

HÜZMELİ

  1. [sıfat] Işık saçan
    • "Kısa hüzmeli farları yaktı."

DÜZMECİ

  1. Sahtekâr

DÜZMECE

  1. [sıfat] Gerçek olmayan, düzme, sahte

DÜZMEK

  1. [-i] Bir gereksinimi karşılamak amacıyla birçok şeyi birbirini tamamlayacak biçimde bir araya getirmek
    • "Oğlum Sıtkı için son zamanlarda epeyce temiz ev eşyası düzdü diyorlar." (Memduh Şevket Esendal)
  2. Düzene sokmak, düzene koymak, sıralamak, elverişli, uygun bir duruma getirmek
    • "İskambil kâğıtlarını düzdü."
  3. [-e] Yaratmak, oluşturmak, meydana getirmek
    • "Yeşil caminin avlusundaki sette oturmuş, Nilüfer ovasına şiir düzerken..." (Sait Faik Abasıyanık)
  4. [nsz] Uydurmak
    • "Bir sürü yalan düzmüş."
  5. Cinsel ilişkide bulunmak

SÜZMEK

  1. [-i] Bir sıvıyı, içindeki katı maddelerden ayırmak için bez veya delikli bir kaptan geçirmek
    • "Suyu süzmek. Şerbeti süzmek."
  2. Bazı sıvıların yoğunlaşmasına yol açan, katı ve tortulu maddeleri bu sıvılardan ayırmak
    • "Sirkenin tortusunu süzmek."
  3. Gözle inceleyerek dikkatle bakmak
    • "Yarı kapalı, yumuk yumuk gözlerini büsbütün küçülterek nehrin iki kıyısını süzdü." (Samim Kocagöz)
  4. Göz baygın ve anlamlı bakmak
    • "Bir ara yandaki masada oturan adamın beni süzdüğünü sezinledim." (Erhan Bener)

BÜZMEK

  1. [-i] Buruşturarak, sıkıştırarak veya kıvrım yaparak bir şeyin alanını ve hacmini küçültmek
    • "Herkesin ağzı torba değil ki çekip büzesiniz." (Burhan Felek)
  2. Kısmak
  3. Kapatmak, dedikodu yapılmasına engel olmak

MÜZMİN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Süreğen
    • "... kadıncağızın müzmin romatizması vardı." (Haldun Taner)
  2. Ne kadar süreceği belli olmaksızın sürüp giden
    • "Genç kadınlara bakmak, bu adamda müzmin bir illetti." (Reşat Nuri Güntekin)

YÜZMEK

  1. [nsz] Kol, bacak, yüzgeç vb. organların özel hareketleriyle su yüzeyinde veya su içinde ilerlemek, durmak
    • "Yüzmek bilmediği için on dakika içinde boğulmuştu." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Yüzme sporu yapmak
  3. Bir sıvının yüzeyinde batmadan durmak
    • "Tahta suda yüzer."
  4. Herhangi bir durumun en aşırı derecesinde olmak
    • "Hiçbir kaygının gölgelemediği bir saadet içinde yüzmektedir." (Haldun Taner)
  5. Dalgalanmak
    • "Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, / Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak." (Mehmet Akif Ersoy)
  6. Herhangi bir şeyle üzeri kaplanmak, bir şeye bulanmak
    • "Kitaplar toz içinde yüzüyor. Ev pislik içinde yüzüyor."

ÜZMEK

  1. [-i] Üzüntü vermek
    • "Onu biraz üzerim ama zekâsına da bayılırım." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Bir şeyi gerip çekerek gevşetmek, sürterek aşındırmak
    • "Odunlar eşeğin sırtını üzüyordu." (Halikarnas Balıkçısı)

SÜZME

  1. [isim] Süzmek işi
  2. [sıfat] Süzülmüş olan, süzülerek elde edilen
    • "Süzme bal. Süzme yoğurt."
  3. [sıfat] Kötü, aşağılık, malın gözü (kimse)
  4. [sıfat] Katışıksız, saf
    • "Son derece zeki babalardan süzme salak oğulların çıktığı görülmüştü." (Atilla İlhan)

YÜZME

  1. [isim] Yüzmek işi
  2. Yüzme sporu

HÜZME

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Işın demeti

DÜZME

  1. [isim] Düzmek işi
  2. [sıfat] Gerçek olmayan, aslına benzetilerek uydurulan, uydurma, sahte
    • "Düzme senet. Düzme belge."

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü