İçinde üz olan 5 harfli 47 kelime var. İçerisinde ÜZ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında üz olan kelimeler listesine ya da Sonu üz ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ÖKSÜZ

  1. Anası veya hem anası hem babası ölmüş olan (çocuk)
    • "Nihayet iki saat uzakta bir köyde öksüz bir kız bulundu." (Ömer Seyfettin)
  2. Kimsesiz
    • "Ben hem öksüzüm hem yetimim hem de tam 23 saattir açım." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "O güne kadar yalnızlığımı pek o kadar duymamıştım, birden öksüz kaldım." (Refik Halit Karay)

PÜRÜZ

  1. [isim] Bir şeyin düzgünlüğünü bozacak çıkıntı, gedik veya kusur
    • "Cildin pürüzleri."
  2. Engel, güçlük

TÜZÜK

  1. [isim] Herhangi bir kurumun veya kuruluşun tutacağı yolu ve uygulayacağı hükümleri sırasıyla gösteren maddelerin hepsi, nizamname, statü

DÜZEN

  1. [isim] Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem
    • "Onun kendi yaşayışına yeni bir düzen vermesi gerekiyordu." (Tarık Buğra)
    • "Yatak odasını düzene sokmakla meşguldü." (Refik Halit Karay)
  2. Soyut ve somut nesnelerin bir sıraya, bir hedefe, bir amaca göre sıralanması
    • "Ağaçlarla evler arasında bir düzen kurmadıkça bir şehrin tadı tuzu kalır mı?" (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
    • "Şu sazıma bir düzen ver." (Âşık Ali İzzet Özkan)
  3. Yerleştirme, tertip
    • "Evin en bozuk düzeninde bile hastalığa mahsus birtakım aletler vardır." (Reşat Nuri Güntekin)
  4. Bir devletin belli başlı ilkeleri bakımından yönetimde tuttuğu yol, yönetim biçimi, rejim
  5. Bir kimseye, bir kuruluşa karşı toplu olarak alınan gizli karar, dolap, komplo
  6. Topluca ve gizlice yürütülen herhangi bir plan, dolap, komplo
  7. Dolap, hile
    • "Hile, düzen dağarcığından elbette yeni bir şey bulup çıkaracak." (Ercüment Ekrem Talu)
  8. Müzik aletlerinde ses ayarı, akort
  9. Toplumsal bir yapı içinde ögelerin bütüne, bütünün ögelere ve ögelerin birbirlerine göre ilişkileri
    • "Orta hâlli ailelerin kurduğu bu düzende herkesin bacası tüten, kapısı çalınan bir evi var." (Nezihe Meriç)
  10. Alet edevat takımı
  11. Bez dokuma tezgâhı

SÜZÜK

  1. [sıfat] Zayıf, güçsüz, süzgün
    • "Parasızın yürüyüşü sürtük, gözleri süzük, rengi uçuk, sesi bozuktur." (Refik Halit Karay)
  2. Süzgünleşmiş, süzülmüş
    • "Uykudan uyandırılmış gibi gözleri süzük, döndü baktı." (Memduh Şevket Esendal)

ÜZMEK

  1. [-i] Üzüntü vermek
    • "Onu biraz üzerim ama zekâsına da bayılırım." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Bir şeyi gerip çekerek gevşetmek, sürterek aşındırmak
    • "Odunlar eşeğin sırtını üzüyordu." (Halikarnas Balıkçısı)

GÜZÜN

  1. [zarf] Güz mevsiminde, sonbaharda

DÜZGÜ

  1. [isim] Yargılama ve değerlendirmenin kendisine göre yapıldığı ölçüt, uyulması gereken kural, norm
  2. Önceden belirlenmiş kalıp, norm

MÜZİÇ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Bunaltıcı, tedirgin edici, sıkıcı

NÜZUL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İnme
    • "Zavallıyı bir de nüzul örselemiş, sağ kolu ile sağ bacağını işlemez hâle getirmişti." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Nedir bu hâlimiz, nüzul inmiş gibi yapıştık yere, bir türlü kıpırdayamıyoruz." (Nazlı Eray)

SÜZGÜ

  1. [isim] Delikli çanak
  2. Balıkçı kepçesi
  3. Fide sulamak için tenekeden yapılan, ucunda süzgeci olan kap

SÜZEK

  1. [isim] Süzgeç, filtre
  2. Işığın önüne konulan, ince kumaş veya tülden yarı saydam yayındırıcı

HÜZME

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Işın demeti

DÜZEY

  1. [isim] Bir yüzeyin veya bir noktanın yüksekliğindeki yatay sınır, seviye
    • "Su düzeyi."
  2. Bir kursun basamaklarından her biri, kur (I)
  3. Bir nesnenin, bir kimsenin başka nesnelere veya kimselere göre olan değer ve yücelik derecesi, seviye
    • "Eğitim düzeyi. Kültür düzeyi."

SÜZME

  1. [isim] Süzmek işi
  2. [sıfat] Süzülmüş olan, süzülerek elde edilen
    • "Süzme bal. Süzme yoğurt."
  3. [sıfat] Kötü, aşağılık, malın gözü (kimse)
  4. [sıfat] Katışıksız, saf
    • "Son derece zeki babalardan süzme salak oğulların çıktığı görülmüştü." (Atilla İlhan)

BÜZME

  1. [isim] Büzmek işi
  2. [sıfat] Ağzı büzülerek kapatılan (kese, torba vb.)
    • "Öbürü dolgunca ve büzme çarşaflı." (Refik Halit Karay)

YÜZLÜ

  1. [sıfat] Yüzü herhangi bir nitelikte olan
    • "Yanında ... kapkara yüzlü, bembeyaz dişli lakin çırılçıplak olmayan bir de zenci vardı." (Refik Halit Karay)
  2. Şımartılmış, yüz bulmuş (kimse)

MÜZİK

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Birtakım duygu ve düşünceleri belli kurallar çerçevesinde uyumlu seslerle anlatma sanatı, musiki
    • "Müzik eğitimi."
  2. Bu biçimde düzenlenmiş seslerden oluşan eserlerin okunması veya çalınması
    • "Bu akşam güzel bir müzik dinledik."

DÜZME

  1. [isim] Düzmek işi
  2. [sıfat] Gerçek olmayan, aslına benzetilerek uydurulan, uydurma, sahte
    • "Düzme senet. Düzme belge."

LÜZUM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Gerek, gereklik, gereklilik, icap
    • "Sizden saklamaya lüzum yok, dedi." (Refik Halit Karay)
    • "Bütün bunlardan bahsetmeye lüzum görmedim." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü