İçinde ük olan 5 harfli 69 kelime var. İçerisinde ÜK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ük olan kelimeler listesine ya da Sonu ük ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

GÖYÜK

  1. [sıfat] Yanık, yanmış
  2. [isim] Hastalık ateşi

SÜKUN
...
ÜÇLÜK

  1. Üç tanesi bir arada bulunan, üç tane alabilen, üç taneden oluşmuş
  2. [isim] Basketbolda ceza alanı dışından atılan topun potaya geçirilmesi sonucu kazanılan üç sayı değerindeki atış

BÜKME

  1. [isim] Bükmek işi
  2. Bükülmüş kaytan veya iplik
  3. Vücudun bir bölümünü yanındaki bölüm üzerine kıvırma, germe karşıtı

SÖNÜK

  1. [sıfat] Sönmüş olan
    • "Ağızlarında iki sönük sigarayla duran iki kız..." (Çetin Altan)
  2. Parlaklığı, hızı az veya azalmış olan, etkisiz, zayıf
  3. Göze çarpmayan, dikkat çekmeyen, silik
    • "Bu şehirde satışı bini geçmez, yerli lisanlarda sönük cerideler çıkar." (Yahya Kemal Beyatlı)

BEDÜK

  1. [isim] Çam sakızı, reçine

GÖMÜK

  1. [sıfat] Gömülmüş olan, gömülü

BÜKÜM

  1. [isim] Bükme işi
  2. Bir şeyin bükülmüş yeri, kat, kıvrım
    • "Cebine koyarken kâğıt yere düştü, bükümü açıldı." (Burhan Felek)
  3. Bir kerede eğrilmiş iplik, yün miktarı

NÜKTE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İnce anlamlı, düşündürücü ve şakalı söz, espri
    • "Hoş konuşur, nükteleri kahvelere intikal etmiştir, kıyafeti ve tavrı zariftir." (Halide Edip Adıvar)
  2. Yazıda, resimde, sözde ve davranışta ince, derin anlam, espri
    • "Bu fıkradaki nükteyi anlayamadım."

GÖLÜK

  1. [isim] Yük taşıyan ve binilen at, eşek, beygir, katır vb. hayvan
    • "Gölüğü yitirdim. -Ne gölüğü? Eşek hani, eşeği yitirdim de." (Memduh Şevket Esendal)

BÜKÜŞ

  1. [isim] Bükme işi veya biçimi
    • "Her büküşünde yaradan koyu, kalın bir kan tabakası kabarıyordu." (Refik Halit Karay)

GÜCÜK

  1. [sıfat] Kısa, bodur, gelişmemiş, güdük
  2. Kuyruksuz, kuyruğu kesik (hayvan)
  3. [isim] Ağaç direklerin hazırlanması sırasında artakalan kısa parça

GÜDÜK

  1. [sıfat] Eksik yanı olan, tamamlanmamış, kısa
    • "Güdük minare."
  2. Kuyruğu kesik veya kopmuş
  3. Yetersiz, sonuç vermemiş
    • "Boş elleri ve yavan bakışları ile ne güdük bir görünüşü var." (Haldun Taner)

SÜKUT
...
DÜŞÜK

  1. [sıfat] Aşağı doğru düşmüş, aşağı sarkmış
    • "Düşük mide. Düşük omuz."
  2. Az
    • "Düşük faiz. Düşük fiyat."
  3. İktidardan düşmüş veya düşürülmüş
  4. Dil bilgisi kurallarına uymayan
    • "Düşük cümle."
  5. [isim] Yaşayabilecek duruma gelmeden doğan yavru, ceninisakıt, sakıt, sıkıt (II)
  6. Eski değer ve onurunu yitirmiş olan
    • "Dolmuşa bindiğine göre orta hâlli belki de daha düşük olacak." (Refik Halit Karay)

GÜLÜK

  1. [isim] Hindi
  2. Sebze yetiştirmek için açılan ocak
    • "Kavağın dibine gülük yaptırdım / Basaksız evlere hayat yaptırdım." (Halk türküsü)

SÖKÜK

  1. Dikişi sökülmüş veya örgüsü çözülmüş
    • "... teyzem buraya haftada üç defa sökük ve düğme dikmeye, çamaşırları tamir etmeye gelirdi." (Peyami Safa)

SÜMÜK

  1. [isim] Sümük doku hücrelerinin ve üzerinde bulunan bezlerin, doku yüzünde nemli, akıcı, kaygan bir tabaka oluşturan salgısı

ÇÖKÜK

  1. [sıfat] Çökmüş, çukurlaşmış, içeri çekilmiş
    • "Gençken de yanakları çökük, kuru bir adamdı." (Memduh Şevket Esendal)

KÜTÜK

  1. [isim] Kalın ağaç gövdesi
    • "Etrafına gölge salmayan, yemiş vermeyen hangi kütük baltadan kurtulur?" (Halide Edip Adıvar)
  2. Kesilmiş ağaç gövdesi
    • "Kenara iri zeytin kütükleri istif edilmişti." (Refik Halit Karay)
  3. Kesimden sonra ağaç gövdesinin toprakta kalan bölümü
    • "Çamlıkları yarıyoruz, ağaçların kütüklerinden atlıyoruz, ne bir köy ne bir ses var." (Memduh Şevket Esendal)
  4. Asma fidanı
    • "Kütüklerin üstündeki koruklara otlar tırmanan bahçeyi bir daha geçiyoruz." (Falih Rıfkı Atay)
  5. Resmî kayıt defteri, ana defter
  6. Nüfus kütüğü
  7. Kütük demir
  8. Görgüsüz, kaba kimse
    • "Biraz sonra bizim kütük kanepenin üstüne oturmuş, ayaklarıyla yerdeki yaprakları eziyordu." (Halide Edip Adıvar)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü