İçinde ü olan 5 harfli 560 kelime var. İçerisinde Ü harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ü harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ü harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KÖYLÜ

  1. [sıfat] Köyde yaşayan veya köyde doğmuş olan
    • "Biz duyarız en büyük zevkini ruhumuzun / Görünce bir köylünün kıvrılmayan belini." (Ömer Bedrettin Uşaklı)
  2. [isim] Köydeş
    • "Hasan benim köylümdür."
  3. [isim] Köy halkı
    • "Köylüleri, özellikle onları çok iyi tanıyordu." (Tarık Buğra)
  4. Kaba, anlayışsız
    • "Otomobilin içinden köylü kılıklı, tıknaz bir adam çıktı." (Haldun Taner)

ÜÇLÜK

  1. Üç tanesi bir arada bulunan, üç tane alabilen, üç taneden oluşmuş
  2. [isim] Basketbolda ceza alanı dışından atılan topun potaya geçirilmesi sonucu kazanılan üç sayı değerindeki atış

ÖKSÜZ

  1. Anası veya hem anası hem babası ölmüş olan (çocuk)
    • "Nihayet iki saat uzakta bir köyde öksüz bir kız bulundu." (Ömer Seyfettin)
  2. Kimsesiz
    • "Ben hem öksüzüm hem yetimim hem de tam 23 saattir açım." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "O güne kadar yalnızlığımı pek o kadar duymamıştım, birden öksüz kaldım." (Refik Halit Karay)

DÜZEY

  1. [isim] Bir yüzeyin veya bir noktanın yüksekliğindeki yatay sınır, seviye
    • "Su düzeyi."
  2. Bir kursun basamaklarından her biri, kur (I)
  3. Bir nesnenin, bir kimsenin başka nesnelere veya kimselere göre olan değer ve yücelik derecesi, seviye
    • "Eğitim düzeyi. Kültür düzeyi."

BÜTEY
...
DÜYEK

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Türk müziğinde bir usul

GÜMÜŞ

  1. [isim] Atom numarası 47, atom ağırlığı 107,88, yoğunluğu 10,5 olan, 960 °C'ye doğru sıvı durumuna geçen, parlak beyaz renkte, kolay işlenir ve tel durumuna gelebilen element (simgesi Ag)
  2. [sıfat] Bu elementten yapılmış
    • "Boynundan asılmış gümüş bir köstek taşırdı." (Yahya Kemal Beyatlı)

ÖVÜCÜ

  1. [sıfat] Öven (kimse veya şey)
    • "Bir romanın üzerine övücü saptayımlarda bulunmasına sevindim."

SÜRÜM

  1. [isim] Bir ticaret malının satılır olması, revaç
    • "Bu malın sürümü yoktur."
  2. Bir paranın geçer olması, tedavül
    • "Bu para sürümden kaldırıldı."
  3. Devletçe para, senet ve tahvil çıkarma, piyasaya sürme, emisyon
  4. Değişik biçim, versiyon

MEDÜZ

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Denizanası

TÜLEK
...
TÜTÜN

  1. [isim] Patlıcangillerden, birleşiminde nikotin bulunan, otsu bir bitki (Nicotiana tabacum)
    • "Ben rahmetlinin tütününü tüttürmek için o rahatlığı da teptim." (Abbas Sayar )
  2. Bu bitkinin kurutulup kıyılarak sigara biçiminde veya pipoyla içilen yaprağı
    • "Elinin tersiyle yeleğine düşen tütün küllerini silkti." (Memduh Şevket Esendal)
  3. Duman
    • "Tütün kokuyorsun diye beni iter." (Halide Edip Adıvar)

ÜRKEK

  1. [sıfat] Çok ürken, korkuya çabuk kapılan
    • "Burasını yaramaz çocukların kapatıldığı ceza hücresi sandığım için ürkerek geri çekiliyorum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Çekingen
    • "Kız, benzi uçmuş, yarı ürkek, yarı yalvarışlı gülümsüyordu ona." (Tarık Buğra)

GÜMAN
...
ÖZGÜN

  1. [sıfat] Yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan, orijinal
    • "Eskinin doğa ile uyuşan, özgün yapılarını yıkıp yerine yabancı, öykünme, yaratıcılıktan yoksun yapılar dikerek çirkinleştirdik." (Necati Cumalı)
  2. Bir buluş sonucu olan, nitelikleri bakımından benzerlerinden ayrı ve üstün olan
    • "Özgün biçim."
  3. Çeviri olmayan, asıl olan (metin)

SÜSME

  1. [isim] Süsmek işi

YÜREK

  1. [isim] Kalp
    • "Yörede, şimdi yürek burkan bir suskunluk vardı." (Tarık Buğra)
    • "Son yürek paralayıcı yalvarmama aldırış etmedi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
    • "İkisinde de yürek Selanik." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
    • "Fakat sesi kulaklara değil, doğru yüreğe çarpar, yüreğe işlerdi." (Refik Halit Karay)
  2. Bir kimsenin ruhsal yönü, gönül
    • "Fazıla Hanım'ın elleri terliyor, yüreği sarsılıyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Ne dersiniz kız bayağı hasta oldu, deniz tutmuş gibi yüreği kabarmaya başladı." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Kupa (I)
    • "Bunu düşündükçe gülümser, tatlı tatlı yüreği çarpar, ruhunda kopan bir hamleyle örsünün üzerinde milyarlarca kıvılcım tutuştururdu." (Ömer Seyfettin)
  4. Herhangi bir şeyden çekinmeme, korkmama, yüreklilik, korkusuzluk, cesaret
    • "Bu iş yürek ister."
  5. Acıma duygusu
    • "Ona merhume demek bile yürek parçalayıcı bir şeydir." (Reşat Nuri Güntekin)
  6. Mide, karın, iç
    • "Ayşe Hanım, kahveciden limon şekeri almış, yürek ferahlatır diye uzatıyor." (Sermet Muhtar Alus)

DÖNÜM

  1. [isim] Dönme işi
    • "Ne güzel bir fikir dönümünü işaret eden bir heves!" (Reşat Nuri Güntekin)
  2. 1000 m² 'lik bir alan ölçüsü
    • "Demek dişini sıkarsa on sene sonra on beş dönüm tarlası, dört ceviz ağacı olacaktı." (Sait Faik Abasıyanık)
  3. Tekrarlanan belli bir olayın tamamlanması ve yenisinin başlaması
    • "Yıl dönümü. Gün dönümü."
  4. Gidip gelme ile yapılan bir işin her seferi
  5. Eni boyu kırkar mimar arşını olan alan ölçüsü

GÖYÜK

  1. [sıfat] Yanık, yanmış
  2. [isim] Hastalık ateşi

LÜGOL

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Yüz birim suya bir birim iyodo-iyodür katılarak oluşturulan güçlü bir çözelti

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü