İçinde ü olan 4 harfli 152 kelime var. İçerisinde Ü harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ü harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ü harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KÜNH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Öz, kök, içyüz
- "Bu şiirin künhü dimağla, gözle görülmez, yalnız kalple anlaşılır." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Öz, kök, içyüz
- ÖZGÜ
-
-
[sıfat]
Birine, bir şeye ait olan, belli bir kimsede veya şeyde bulunan, has, mahsus
- "Hepsi de halis sporculara özgü sevimli bir çocukluk ve candanlık içinde kocamışlardı." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Birine, bir şeye ait olan, belli bir kimsede veya şeyde bulunan, has, mahsus
- DÜZE
-
-
[isim]
Doz
-
[isim]
Doz
- OBÜS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yüksek ve alçaktan mermi atabilen kısa namlulu top
-
[isim]
Yüksek ve alçaktan mermi atabilen kısa namlulu top
- GÜCÜ
-
-
[isim]
Bez tezgâhında ipliği ayarlayan tezgâh tarağı
-
[isim]
Bez tezgâhında ipliği ayarlayan tezgâh tarağı
- KÜPE
-
-
[isim]
Kulak memelerine takılan süs eşyası
- "Kızın kulaklarında mavi küpeler vardı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bazı hayvanların boyunlarının iki yanından sarkan deri uzantıları
- "Horozun küpeleri."
- "Keçinin küpeleri."
-
[isim]
Kulak memelerine takılan süs eşyası
- ÜÇÜZ
-
-
[sıfat]
Üçü bir arada doğan (çocuk)
-
Üçlü, üç yanlı, üç kollu, üç parçalı
-
[sıfat]
Üçü bir arada doğan (çocuk)
- ÜZÜM
-
-
[isim]
Asmanın taze veya kuru olarak yenilen ve salkım durumunda bulunan meyvesi
-
[isim]
Asmanın taze veya kuru olarak yenilen ve salkım durumunda bulunan meyvesi
- KÜNK
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Pişmiş toprak veya betondan yapılmış kalın su borusu, büz
- "Bir gün bu künklerin bir tanesinin, bir yerinden delinmiş olduğu görülür." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Pişmiş toprak veya betondan yapılmış kalın su borusu, büz
- ŞÜYU
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Herkesçe duyulma, yayılma
-
[isim]
Herkesçe duyulma, yayılma
- YÜCE
-
-
[sıfat]
Yüksek, büyük, ulu, ulvi
- "Yüce duygular, derin düşünceler ona göre değildir." (Suat Taşer)
-
[sıfat]
Yüksek, büyük, ulu, ulvi
- ÖZLÜ
-
-
[sıfat]
Özü olan, öz bölümü çokça olan
- "Gönlüm dolu İstanbul'un en özlü sesiyle." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Benliğinde, varlığında, yapısında herhangi bir nitelik bulunan
- "Ben o kadar bedbaht, doğru özlü bir kadınım ki beni sonra anlayacaksınız." (Aka Gündüz)
-
Yapışkan, verimli (toprak)
-
Düşünceyi gereksiz söz kullanmadan bildiren
- "Özlü anlatım."
-
[sıfat]
Özü olan, öz bölümü çokça olan
- KÖTÜ
-
-
[sıfat]
İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı
- "Kötü bir kalem."
- "Bir yıldırım gelse de beni de yok etse bari diye kötü kötü düşündüğü oluyordu." (Haldun Taner)
- "Ne oldu ki Ömer ağa, dedi. Lafımı yanlış anladın, kötüye çektin?" (Sait Faik Abasıyanık)
- "Görevlerini kötüye kullandılar."
-
Zararlı, tehlikeli
- "Kötü adam."
- "O benim dinlemekteki sabrımı, saflığımı kötüye kullandı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Korku, endişe veren
- "Yabancının bu kötü kasdına yalnız azmimizle karşı koyduk." (Ruşen Eşref Ünaydın)
- "... en insaflıları biraz acır, ah zavallı kötü oldu, alnının yazısı imiş derler." (Ömer Seyfettin)
-
Kaba ve kırıcı
- "Kızına söylemedik kötü lakırtı bırakmamış." (Memduh Şevket Esendal)
-
Kişi veya toplum üzerinde olumsuz etkileri olan
-
[zarf]
Aşırı, çok
- "Kız, oğlana kötü tutuldu."
-
[sıfat]
İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı
- FÜME
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Duman rengi
-
[sıfat]
Bu renkte olan
- "Füme çorap."
-
[sıfat]
Tütsü ile kurutulmuş (balık, et)
-
[isim]
Duman rengi
- GÜRZ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Silah olarak kullanılan ağır topuz
-
[isim]
Silah olarak kullanılan ağır topuz
- MÜLK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ev, dükkân, arazi vb. taşınmaz mal
-
Vakıf olmayıp doğrudan doğruya birinin malı olan yer veya yapı
-
Devletin egemenliği altında bulunan toprakların bütünü, ülke
- "Adalet mülkün temelidir."
-
[isim]
Ev, dükkân, arazi vb. taşınmaz mal
- ÖRÜŞ
-
-
[isim]
Örme işi veya biçimi
-
[isim]
Örme işi veya biçimi
- BÜVE
-
-
[isim]
Genellikle sığırlara saldıran, onların kanını emen, vızıltılarıyla tedirginlik yaratan sokucu sinek (Hypoderma bovis)
-
[isim]
Genellikle sığırlara saldıran, onların kanını emen, vızıltılarıyla tedirginlik yaratan sokucu sinek (Hypoderma bovis)
- TÜYO
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sınavda başkasından yardım görme veya bir kaynaktan yararlanma, kopya
-
Herhangi bir konuda verilen gizli bilgi
-
Yarış öncesinde belirlenen veya tahmin edilen yarışmacı hakkında verilen gizli bilgi
-
[isim]
Sınavda başkasından yardım görme veya bir kaynaktan yararlanma, kopya
- GÜVE
-
-
[isim]
Kurtçuğu deri, yapağı, yünlü kumaş ve dokuma yiyen pul kanatlılardan bir böcek (Tine pellionella)
-
[isim]
Kurtçuğu deri, yapağı, yünlü kumaş ve dokuma yiyen pul kanatlılardan bir böcek (Tine pellionella)