İçinde öz olan 6 harfli 39 kelime var. İçerisinde ÖZ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında öz olan kelimeler listesine ya da Sonu öz ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÖZBEÖZ
-
-
[sıfat]
Gerçek, öz (I)
- "Bu özbeöz İstanbul efendisi, makalelerini, romanlarını kendine özgü naif resimlerle süslerdi." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Gerçek, öz (I)
- ÖZELİK
-
-
[isim]
Herhangi bir durumu gösterebilme yeteneği
-
[isim]
Herhangi bir durumu gösterebilme yeteneği
- ÖZEZER
-
-
[sıfat]
Cinsel zevk almak için kendisine eziyet edilmesi gereken, eziyet çekerek cinsel zevk alan (sapık), mazoşist
-
Özezerlik sapıncı gösteren (kimse), mazoşist
-
[sıfat]
Cinsel zevk almak için kendisine eziyet edilmesi gereken, eziyet çekerek cinsel zevk alan (sapık), mazoşist
- GÖZELİ
-
-
[sıfat]
Gözesi olan
-
[sıfat]
Gözesi olan
- ÖZÜNLÜ
-
-
[sıfat]
Bir şeyin aslında veya gerçeğinde olan, ilinekle ilgili olmayıp özde bulunan, deruni, zatî, dışınlı karşıtı
-
[sıfat]
Bir şeyin aslında veya gerçeğinde olan, ilinekle ilgili olmayıp özde bulunan, deruni, zatî, dışınlı karşıtı
- ÖZLEME
-
-
[isim]
Özlemek işi, iştiyak
-
[isim]
Özlemek işi, iştiyak
- ÖZENME
-
-
[isim]
Özenmek işi, özen
-
[isim]
Özenmek işi, özen
- ÇÖZÜCÜ
-
-
[isim]
Başka bir maddeyi çözme özelliği olan şey
- "Altın suyu altının çözücüsüdür."
-
Elektronik alıcılar için şifre veya bilgi çözücü
-
[isim]
Başka bir maddeyi çözme özelliği olan şey
- GÖZLEM
-
-
[isim]
Bir nesnenin, olayın veya bir gerçeğin, niteliklerinin bilinmesi amacıyla, dikkatli ve planlı olarak ele alınıp incelenmesi, müşahede
- "Onun romanları düş gücüne değil, gözlem gücüne dayanır." (Salâh Birsel)
-
İnceleme sonucu elde edilen değer, müşahede
-
Bir gök cismini, bir gök olayını çıplak gözle veya bir araç yardımıyla izleyerek görülen değerleri tespit etme işlemi, rasat
- "Gök bilimci gözlemle, kimya bilgini ise deneyle gerçeğe varmaya çalışır."
-
Bir yazı veya eseri yazmaya başlamadan önce konusuyla ilgili gerekli bilgi, deney, inceleme ve araştırma yapma işi
-
Çeşitli araç ve gereçlerin yardımıyla olayların sebeplerini bilmek için uygulanan bilimsel yöntem
-
[isim]
Bir nesnenin, olayın veya bir gerçeğin, niteliklerinin bilinmesi amacıyla, dikkatli ve planlı olarak ele alınıp incelenmesi, müşahede
- SUFLÖZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Oyunculara, rollerinde unuttukları sözleri izleyicilere duyurmadan söyleyip hatırlatan kadın
-
[isim]
Oyunculara, rollerinde unuttukları sözleri izleyicilere duyurmadan söyleyip hatırlatan kadın
- ÖZENLİ
-
-
[sıfat]
Özen gösterilerek yapılan (iş), itinalı
-
Özenle çalışan (kimse)
-
[sıfat]
Özen gösterilerek yapılan (iş), itinalı
- ÖZENLE
- ...
- ÖZENTİ
-
-
[isim]
Beğendiği bir durumda olma, beğendiği şeye benzeme çabası
- "Taklit ve özenti devri en çok bizde sürmüştür." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Beğendiği bir durumda olma, beğendiği şeye benzeme çabası
- FRİTÖZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yiyecekleri özellikle patatesi kızartmaya yarayan özel kap
-
[isim]
Yiyecekleri özellikle patatesi kızartmaya yarayan özel kap
- SÖZCÜK
-
-
[isim]
Kelime
- "Can ile ruh sözcükleri çoğu zaman, aynı anlamda kullanılıyor." (Aydın Boysan)
-
[isim]
Kelime
- DANSÖZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Dans etmeyi meslek edinmiş kadın
-
[isim]
Dans etmeyi meslek edinmiş kadın
- GÖZEME
-
-
[isim]
Gözemek işi
-
[isim]
Gözemek işi
- GÖZLÜK
-
-
[isim]
Görme bozukluğu olan gözlerin daha iyi görmesine veya gözleri korumaya yarayan, bir çerçeveye yerleştirilmiş çift camdan oluşan araç
- "Doktor, elinden gazetesini bıraktı, gözlüğünü düzeltti." (Memduh Şevket Esendal)
-
Atların çevreden ürkmemeleri için gözlerinin iki yanına takılan siper
- "Hakem, gözlük tak!"
-
Gözene
-
[isim]
Görme bozukluğu olan gözlerin daha iyi görmesine veya gözleri korumaya yarayan, bir çerçeveye yerleştirilmiş çift camdan oluşan araç
- CİNGÖZ
-
-
[sıfat]
Açıkgöz
-
[sıfat]
Açıkgöz
- ÇÖZMEK
-
-
[-i]
Düğümlü, bağlı veya sarılı bir şeyi açmak
-
Düğmeyi iliğinden açmak
- "Yalnız göğsünün düğmelerini çöz." (Peyami Safa)
-
Saçı açmak
-
Bulmaca, sorun vb.nin bilinmeyen, gizli noktasını bulup açıklamak, sonuca bağlamak
- "Kır saçlı postacı bulmacayı çözmüştü." (Haldun Taner)
-
Bir maddeyi çözücüyle çözündürmek, onun çözeltisini yapmak
-
Bir problemde aranan sonucu, belli ögeler yardımıyla ortaya çıkarmak, halletmek
-
Çözgü ipini tezgâha yerleştirmek
-
[-i]
Düğümlü, bağlı veya sarılı bir şeyi açmak