İçinde öz olan 4 harfli 11 kelime var. İçerisinde ÖZ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında öz olan kelimeler listesine ya da Sonu öz ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÖZGE
-
-
[sıfat]
Başka
- "Güzel sever diye isnat ederler / Benim haktan özge sevdiğim mi var?" (Karacaoğlan)
-
[sıfat]
Başka
- ÖZÜR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
Bir kusurun, bir suçun elde olmadan yapıldığını ileri sürme veya bu kusurun hoş görülmesini gerektiren sebep, mazeret
- "Harp tarihi bu saldırı için hiçbir özür bulamayacaktır." (Falih Rıfkı Atay)
- "Onları, ayakta bekleyenleri görünce özür diledi." (Nezihe Araz)
-
Sakatlık, bozukluk, eksiklik veya elverişsizlik
- "Bu evin birtakım özürleri var. Özrüm var, uzun yol yürüyemem."
- "Karyolasına ilişti, odası için özür dileyip dilememeyi düşündü." (Peyami Safa)
-
Kusur, defo
-
Bir kusurun, bir suçun elde olmadan yapıldığını ileri sürme veya bu kusurun hoş görülmesini gerektiren sebep, mazeret
- ÖZLÜ
-
-
[sıfat]
Özü olan, öz bölümü çokça olan
- "Gönlüm dolu İstanbul'un en özlü sesiyle." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Benliğinde, varlığında, yapısında herhangi bir nitelik bulunan
- "Ben o kadar bedbaht, doğru özlü bir kadınım ki beni sonra anlayacaksınız." (Aka Gündüz)
-
Yapışkan, verimli (toprak)
-
Düşünceyi gereksiz söz kullanmadan bildiren
- "Özlü anlatım."
-
[sıfat]
Özü olan, öz bölümü çokça olan
- ÖZET
-
-
[isim]
Bir yazı veya sözün anlamını daha kısa ve özlü biçimde veren yazı veya söz, hülasa, fezleke
- "Romanın özeti."
-
Filmin konusunu en kısa biçimde anlatan, bir senaryo çalışmasının ilk basamağı olan metin
-
[isim]
Bir yazı veya sözün anlamını daha kısa ve özlü biçimde veren yazı veya söz, hülasa, fezleke
- ÖZÜT
-
-
[isim]
Bir maddenin herhangi bir yolla elde edilmiş olan özü, ekstre
-
[isim]
Bir maddenin herhangi bir yolla elde edilmiş olan özü, ekstre
- ÖZNE
-
-
[isim]
Bir cümlede bildirilen işi yapan, yüklemin bildirdiği durumu üzerine alan kimse veya şey, fail, süje: Çocuk uyudu. Çocuk henüz küçüktür cümlelerinde çocuk sözü öznedir
-
Bilinci, sezgisi, düş gücü olan, bazı filozoflara göre de dış dünyaya karşıt olan birey
-
[isim]
Bir cümlede bildirilen işi yapan, yüklemin bildirdiği durumu üzerine alan kimse veya şey, fail, süje: Çocuk uyudu. Çocuk henüz küçüktür cümlelerinde çocuk sözü öznedir
- ÖZEL
-
-
[sıfat]
Yalnız bir kişiye, bir şeye ait veya ilişkin olan
-
Bir kişiyi ilgilendiren, hususi, zatî
- "Özel bir diyeceği varmış gibi koluma girdi sokakta." (Necati Cumalı)
-
Devlete değil, kişiye ait olan, hususi, resmî karşıtı
-
Dikkate değer
- "Özel bir ilgi gösterdi."
-
Ayırt edici bir niteliği olan
-
Her zaman görülenden, olağandan farklı
- "Özel durumları da göz önüne alalım."
-
[sıfat]
Yalnız bir kişiye, bir şeye ait veya ilişkin olan
- ÖZEK
-
-
[isim]
Merkez
-
[isim]
Merkez
- ÖZGÜ
-
-
[sıfat]
Birine, bir şeye ait olan, belli bir kimsede veya şeyde bulunan, has, mahsus
- "Hepsi de halis sporculara özgü sevimli bir çocukluk ve candanlık içinde kocamışlardı." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Birine, bir şeye ait olan, belli bir kimsede veya şeyde bulunan, has, mahsus
- GÖZE
-
-
[isim]
Hücre
-
Su kaynağı
-
[isim]
Hücre
- ÖZEN
-
-
[isim]
Bir işin elden geldiğince iyi olmasına çabalama, özenme, itina, ihtimam
- "Yenisini onlar özenle bileğime geçirdiler." (Haldun Taner)
- "Çay bitmesin diye yudum yudum içmeye büyük özen gösterirler." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Bir işin elden geldiğince iyi olmasına çabalama, özenme, itina, ihtimam