İçinde örme olan 18 kelime var. İçerisinde ÖRME bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında örme olan kelimeler listesine ya da Sonu örme ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler

13 Harfli Kelimeler

ADETGÖRMEZLİK, SITMAGÖRMEMİŞ

12 Harfli Kelimeler

GÖRMEZLENMEK

11 Harfli Kelimeler

GÖRMEMEZLİK, GÖRMEMİŞLİK, GÖRMEZLENME

9 Harfli Kelimeler

GÖRMEZLİK, GÜNGÖRMEZ

8 Harfli Kelimeler

GÖRMEMİŞ, ÖNGÖRMEK

7 Harfli Kelimeler

GÖRMECE, ÖNGÖRME

6 Harfli Kelimeler

GÖRMEK, GÖRMEZ, ÖRMELİ

5 Harfli Kelimeler

GÖRME, ÖRMEK

4 Harfli Kelimeler

ÖRME


Kelime bulma makinesi

E M R Ö Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

4 Harfli Kelimeler

ÖRME

2 Harfli Kelimeler

EM, ER, ME, MÖ, RE

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ADETGÖRMEZLİK
...
SITMAGÖRMEMİŞ
...
GÖRMEZLENMEK
...
GÖRMEMİŞLİK

  1. [isim] Görmemiş olma durumu veya görmemişçe davranış
    • "Görmemişliği, açgözlülüğü sonra sonra ortaya çıktıkça ondan sıdkı sıyrılmaya başlamıştı." (Haldun Taner)

GÖRMEZLENME
...
GÖRMEMEZLİK

  1. [isim] Bakınız görmezlik

GÜNGÖRMEZ

  1. [sıfat] Güneş ışığı almayan (yer)

GÖRMEZLİK

  1. [isim] Görmemiş gibi davranma
    • "Dayı Remzi, Salih'e kırpılan gözü görmezlikten geldi." (Sait Faik Abasıyanık)

GÖRMEMİŞ

  1. [sıfat] Birdenbire ulaştığı iyi duruma uymayan, görgüsüzce davranan

ÖNGÖRMEK

  1. [-i] İleride olması gerekeni göstermek, önceden kararlaştırmak, ilerisi için düşünmek, göz önünde tutmak, derpiş etmek
    • "Bilindiği üzere, bu antlaşmalar, Osmanlı Devleti'nin taksimini öngörüyordu." (Atilla İlhan)

GÖRMECE

  1. [zarf] Görmek şartıyla

ÖNGÖRME

  1. [isim] Öngörmek işi

ÖRMELİ
...
GÖRMEK

  1. [-i] Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek
    • "Merdivenin başındaki paravanın arkasında garip bir sahne gördüm." (Aka Gündüz)
    • "Birini çağırıp o güvercinleri vereyim de sen de gör." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Peki ama sen Paşa babanı çok severdin ... göreceğin gelmedi mi?" (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Haydi göreyim seni, bu işi yapıver."
  2. Anlamak, kavramak, sezmek
    • "Türk iradesinin ne demek olduğunu da sen göreceksin." (Ruşen Eşref Ünaydın)
    • "Bir saniye içinde hasret ve firkati hiç görmemişe dönersiniz." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Yanına gidip konuşmak
    • "Bugün müdürü göreceğim."
  4. Bir şey hakkında bir yargıya varmak, değerlendirmek
  5. Belirli bir zamanın içinde bir olaya tanık olmak, yaşamak
    • "Hangi memlekete gitsek resmî makamlar kadar halkın da rağbetini görürdük." (Falih Rıfkı Atay)
  6. Yapmak, etmek
    • "İş görmek. Masraf görmek."
  7. [-den] Kendisine yapılmak, bir davranışla karşılaşmak, maruz kalmak
  8. [-den] Almak
    • "Birinden ders görmek."
  9. [nsz] Bir şeye erişmek
    • "Cebi para görmek. Yardım görmek."
  10. Çok değer vermek
    • "Gözü yalnız parayı görüyor."
  11. [nsz] Bir işleme uğramak
    • "Teftiş görmek. Tedavi görmek."
  12. [nsz] Yüzü bir yöne doğru olmak, bakmak
    • "Ev güneş görüyor."
  13. Ziyaret etmek
  14. Karşılaşmak, rastlaşmak
  15. [-le] Gözlerin görmediği durumlarda başka duyu organlarıyla algılamak
    • "Körler parmaklarıyla görürler."
  16. [nsz] Sahne olmak, geçirmek
    • "Bu ova çok savaş gördü."
  17. Saymak, herhangi bir şey gibi görmek
  18. Gezmek
    • "Ankara'yı gördün mü?"
  19. Vermek
    • "Madem ikramiye kazandın, bizi de gör."
  20. Karşı oyuncunun yapacağı vuruşu önceden kestirip ona göre durum almak

GÖRMEZ

  1. [sıfat] Görme engelli

GÖRME

  1. [isim] Görmek işi, rüyet

ÖRMEK

  1. [-i] İplik, yün, tel, saz vb.ni birbirine dolayarak işlemek veya tezgâhta dokumak
    • "Balık ağı örerken, ağları tamir ederken okur o!" (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Kumaşlardaki delikleri elde iplikle besleyerek kapatmak
    • "Paltonun sırtını güve yemişti de ben örmüştüm." (Burhan Felek)
  3. Saç, yele vb. şeylerin tellerini birkaç bölüme ayırıp birbirine geçirmek yolu ile dağınıklıktan kurtarmak
    • "Kız saçlarını örmüş."
  4. Duvar yapmak veya onarmak
    • "Bu duvarı iki günde ördüler."
  5. Estetik kaygıyla, duygulu biçimde bir güzelliği ortaya koymak
    • "Bu yeni zevke göre, şiir ve nesir örenler yok." (Yahya Kemal Beyatlı)
  6. Müzik, edebiyat vb.nde bir özelliği oluşturmak, ortaya koymak
    • "Yaşadıkça kendi kabuğunu yetiştiren sümüklü böcek gibi talihimizi biz kendimiz öreriz." (Abdülhak Şinasi Hisar)

ÖRME

  1. [isim] Örmek işi
  2. [sıfat] Örülerek yapılmış olan
    • "Üstüne açık kahverengi yün örme bir ceket giymişti." (Peyami Safa)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü