İçinde ör olan 6 harfli 80 kelime var. İçerisinde ÖR bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ör olan kelimeler listesine ya da Sonu ör ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SENYÖR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Orta Çağda Avrupa'da toprağı olan derebeyi
-
Fransa'da bir soyluluk unvanı
-
[isim]
Orta Çağda Avrupa'da toprağı olan derebeyi
- AKTÖRE
-
-
[isim]
Ahlak
- "Artık gemisini kurtaran kaptan olacaktır, aktöre yozlaşması ve çöküntü başlar." (Melih Cevdet Anday)
-
[isim]
Ahlak
- ÇÖRDEK
-
-
[isim]
Gabya mantileri üzerine bağlanan palanga, flok ve yan yelkenleri kandilisası
-
[isim]
Gabya mantileri üzerine bağlanan palanga, flok ve yan yelkenleri kandilisası
- GÖRECİ
-
-
[isim]
Bağıntıcılık yanlısı olan kimse, bağıntıcı, rölativist
-
[isim]
Bağıntıcılık yanlısı olan kimse, bağıntıcı, rölativist
- GÖRSEL
-
-
[sıfat]
Görme ile, görme duyusuyla ilgili, görmeye dayanan
-
[sıfat]
Görme ile, görme duyusuyla ilgili, görmeye dayanan
- REKTÖR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Üniversitenin tüzel kişiliğini temsil eden, yönetimden, eğitim ve öğretimin düzenli yürütülmesinden sorumlu profesör
-
[isim]
Üniversitenin tüzel kişiliğini temsil eden, yönetimden, eğitim ve öğretimin düzenli yürütülmesinden sorumlu profesör
- BONKÖR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
İyi yürekli
-
Cömert
- "Bonkör bir insan."
-
[sıfat]
İyi yürekli
- ÇÖRTEN
-
-
[isim]
Dam çevresindeki yağmur sularını oluklardan alıp duvar temelinden uzağa akıtan, saçak kenarlarından dışarı doğru uzanmış ağaç oluk
-
[isim]
Dam çevresindeki yağmur sularını oluklardan alıp duvar temelinden uzağa akıtan, saçak kenarlarından dışarı doğru uzanmış ağaç oluk
- GÖRKLÜ
-
-
[sıfat]
Güzel, gösterişli
- "Üstünde, içeri doğru, büyük ve görklü bir yarım ay bükülür." (Salâh Birsel)
-
[sıfat]
Güzel, gösterişli
- GÖRDES
- ...
- FLAŞÖR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Dörtlü
-
[isim]
Dörtlü
- TÖRELİ
-
-
[sıfat]
Törel
-
[sıfat]
Törel
- DÖRDER
-
-
[sıfat]
Dört sayısının üleştirme sayı sıfatı, her birine dört, her defasında dördü bir arada olan
-
[sıfat]
Dört sayısının üleştirme sayı sıfatı, her birine dört, her defasında dördü bir arada olan
- ÖRGÜCÜ
-
-
[isim]
Örgü örüp satan kimse
-
[isim]
Örgü örüp satan kimse
- GÖRMEK
-
-
[-i]
Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek
- "Merdivenin başındaki paravanın arkasında garip bir sahne gördüm." (Aka Gündüz)
- "Birini çağırıp o güvercinleri vereyim de sen de gör." (Memduh Şevket Esendal)
- "Peki ama sen Paşa babanı çok severdin ... göreceğin gelmedi mi?" (Reşat Nuri Güntekin)
- "Haydi göreyim seni, bu işi yapıver."
-
Anlamak, kavramak, sezmek
- "Türk iradesinin ne demek olduğunu da sen göreceksin." (Ruşen Eşref Ünaydın)
- "Bir saniye içinde hasret ve firkati hiç görmemişe dönersiniz." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Yanına gidip konuşmak
- "Bugün müdürü göreceğim."
-
Bir şey hakkında bir yargıya varmak, değerlendirmek
-
Belirli bir zamanın içinde bir olaya tanık olmak, yaşamak
- "Hangi memlekete gitsek resmî makamlar kadar halkın da rağbetini görürdük." (Falih Rıfkı Atay)
-
Yapmak, etmek
- "İş görmek. Masraf görmek."
-
[-den]
Kendisine yapılmak, bir davranışla karşılaşmak, maruz kalmak
-
[-den]
Almak
- "Birinden ders görmek."
-
[nsz]
Bir şeye erişmek
- "Cebi para görmek. Yardım görmek."
-
Çok değer vermek
- "Gözü yalnız parayı görüyor."
-
[nsz]
Bir işleme uğramak
- "Teftiş görmek. Tedavi görmek."
-
[nsz]
Yüzü bir yöne doğru olmak, bakmak
- "Ev güneş görüyor."
-
Ziyaret etmek
-
Karşılaşmak, rastlaşmak
-
[-le]
Gözlerin görmediği durumlarda başka duyu organlarıyla algılamak
- "Körler parmaklarıyla görürler."
-
[nsz]
Sahne olmak, geçirmek
- "Bu ova çok savaş gördü."
-
Saymak, herhangi bir şey gibi görmek
-
Gezmek
- "Ankara'yı gördün mü?"
-
Vermek
- "Madem ikramiye kazandın, bizi de gör."
-
Karşı oyuncunun yapacağı vuruşu önceden kestirip ona göre durum almak
-
[-i]
Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek
- GÖRÜCÜ
-
-
[isim]
Evlenmek isteyen erkek için kız görmeye giden kimse, dünür
- "Zengin olduğumuz için görücüler, bizim bu uzak köşke gelmekten usanmıyorlar." (Ömer Seyfettin)
- "Onu indirmek, görücüye çıkmaya razı etmek için başta haminne olmak üzere bütün ev halkı ağacın altında durdu, yalvardı." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Evlenmek isteyen erkek için kız görmeye giden kimse, dünür
- TAYYÖR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Ceket ve eteklikten oluşan kadın giysisi
-
[isim]
Ceket ve eteklikten oluşan kadın giysisi
- PORTÖR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Taşıyıcı
-
[isim]
Taşıyıcı
- ÖRTÜLÜ
-
-
[sıfat]
Örtüsü olan
- "Orta yaşlı, başı örtülü bir kadın yanımda duruyor." (Refik Halit Karay)
-
Örtülmüş, bir şey ile kaplanmış
- "Yerler yemyeşil ve ıslak bir çimenle örtülü." (Ahmet Haşim)
-
[zarf]
Açıklama yapmadan, belli belirsiz bir biçimde, müphem
-
[sıfat]
Örtüsü olan
- ÖNGÖRÜ
-
-
[isim]
Bir işin ilerisini kestirme veya bir işin nasıl bir yol alacağını önceden anlayabilme ve ona göre davranma
-
[isim]
Bir işin ilerisini kestirme veya bir işin nasıl bir yol alacağını önceden anlayabilme ve ona göre davranma