İçinde ö olan 6 harfli 307 kelime var. İçerisinde Ö harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ö harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ö harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

GÖMMEK

  1. [-i] Yerin altına koyarak üstünü toprakla örtmek
  2. Bir ölüyü toprağın içine yerleştirmek, defnetmek
    • "Kızı artık uyuduğu yere temelli gömmeye hazırlanıyordu." (Osman Cemal Kaygılı)
  3. [-i] Bir cenazeyi kaldırmak
    • "Onu bugün gömdük."
  4. [-i] Birinin cenaze törenine katılmak
  5. Bir nesnenin içine yerleştirmek, batırmak
    • "Ben annemin çarşafına kafamı gömdüm." (Sait Faik Abasıyanık)
  6. [-i] Birinden daha çok yaşamak
    • "Sen bu sağlam bünye ile daha pek çok kimseyi gömersin."

ÖDENTİ

  1. [isim] Aidat

DÖRDÜL

  1. [isim] Kare
  2. Rubai

KÖKÇÜK

  1. [isim] Ana kökün dallanmasıyla oluşan ikincil kök

SÖZSÜZ

  1. [sıfat] Konuşmadan yapılan
  2. Sözleri olmaksızın çalınan müzik, çalgısal, enstrümantal

DÖKMEK

  1. [-i] Sıvı veya tane durumunda olan şeyleri bulundukları kaptan başka bir yere boşaltmak
    • "İhtiyar karısı pırıl pırıl kalaylı maşrapa ile ona su dökecek." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Belli bir yere boşaltmak
    • "Sigara tablasını dökmek."
  3. Akıtmak, düşürmek
    • "Annem bunu sezdiği gün, babamın arkasından döktüğü yaşları unutacak kadar bedbaht olur." (Yusuf Ziya Ortaç)
  4. [-e] Saçmak, serpmek
    • "Tavuklara yem döktü."
  5. Salmak, bırakmak
  6. Üstünde bulunan bir şeyi düşürmek
    • "Yapraklarını dökmüş iki söğüt ağacı..." (Sait Faik Abasıyanık)
  7. Teninde kızamık, kızıl, suçiçeği hastalıklarında olduğu gibi kırmızı lekeler çıkmak
  8. Maden, mum eriyiği veya çimento, alçı vb.ni kalıba akıtarak biçim vermek, döküm yapmak
    • "Heykel ilkin çamurdan yapılıyor, sonra kalıbını çıkarıp tunçtan dökecekler." (Haldun Taner)
  9. Sulu hamuru kızgın yağ veya tepsinin içine akıtarak pişirmek
    • "Lokma dökmek. Kadayıf dökmek."
  10. Bir yere çokça bir şey yığmak, taşımak
    • "Sınıra asker dökmek."
  11. [nsz] Çok söylemek
    • "Dil dökmek."
  12. Bir şeyi yok etmek için atmak
    • "Satılmayan hamsileri denize döktüler."
  13. [-e] Bir işte veya bir konuyu ele alış biçiminde değişiklik yapmak
    • "Şimdi maşallah açılmaya başladım diye söylenirsin, işi ahbaplığa dökersin, olur gider." (Reşat Nuri Güntekin)
  14. Yakmak, tutuşturmak
    • "Sabah ve akşam kahvaltıları için mangal döktürürdü. Mangal yakmak denmezdi. Mangalı dök, tutuştur denirdi." (Nezih Neyzi)
  15. Kullanmak, harcamak, sarf etmek
    • "Dimağ ve beden cevherlerini döken çocukları hesaplı bir kalori ile beslemek lazımdı." (Cahit Uçuk)
  16. Çok sayıda öğrenciyi sınavda veya bir üst sınıfa geçirmede başarısız saymak
    • "Sınıfın yarısını döktüler."
  17. [nsz] Bol bol vermek, ödemek, sarf etmek
    • "Para dökmek."
  18. Açığa vurmak, söylemek, ortaya koymak
    • "Acaba biraz anlatsan, derdini döksen olmaz mı?"

KÖFTER

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Üzüm şırasıyla nişasta kaynatılıp dökülerek kesildikten sonra kurutulan bir çeşit pestil

ÖRGÜLÜ

  1. [sıfat] Örgüsü olan, örgü biçiminde bulunan
    • "Külahının altındaki örgülü beyaz saçlarını tutup koparmak ... ihtiyacını duydu." (Ömer Seyfettin)
  2. Örülmüş

KÖSEĞİ

  1. [isim] Ateş karıştırmaya yarayan odun veya demir
  2. Ucu yanık odun, eğsi

ÇÖMLEK

  1. [isim] Toprak tencere
    • "Elinde bir çömlek sadeyağla gelip pazar yerine oturduğu görülmüş." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

DÖRDÜN

  1. [isim] Ay vb. gök cisimlerine ait daire biçimindeki görünümlerinin yarısının aydınlık olduğu evre, yarım ay, terbi

KÖKTEN

  1. [sıfat] Yüzeyde kalmayıp derine inen, asıl konuyu da içine alan, köklü, cezrî, radikal
    • "Kökten bir değişiklik."

NANKÖR

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] İyilikbilmez
    • "Ben galiba biraz nankör tabiatlıyım." (Sait Faik Abasıyanık)

ÖMÜRLÜ

  1. [sıfat] Ömrü uzun olan
    • "Tanrı ömürlü etsin."
  2. Uzun süreli
    • "Arkadaşlıkları ömürlü olmadı."

ÖNEMLİ

  1. [sıfat] Önemi olan, mühim, ehemmiyetli
    • "Benim için ne kadar önemli olduğunu tahmin edebilirsiniz." (Tarık Buğra)

ÖĞÜRTÜ

  1. [isim] Öğürmek işi
    • "İnsan rakı masasının başına eğlenelim, iş görelim diye oturur ve ekseriya eğlence öğürtü, iş gürültü ile biter." (Refik Halit Karay)
  2. Öğürürken çıkan ses
    • "Cevap beklemeden hastanın öğürtüleri işitilen odaya koştu." (Peyami Safa)

SEKTÖR

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bölüm, kol, dal, kesim
    • "Özel sektör."
  2. Aynı işi yapan topluluk
  3. Manyetik tamburun, manyetik diskin veya bir disk paketinin üzerindeki, veri ortamının önceden belirlenmiş açılı yer değiştirmesi sırasında manyetik kafaların erişebildiği, bir iz veya bant parçası

GÖMGÖK

  1. [sıfat] Her yanı mavi, masmavi

ÖKÇELİ

  1. [sıfat] Ökçesi olan veya ökçesi yüksek olan, topuklu
    • "Ayaklarında kalın ökçeli kauçuk pabuçlar." (Atilla İlhan)

ÖLÜMLÜ

  1. [sıfat] Gelip geçici, kalımsız, fâni
    • "Onu hâlâ hiç olmazsa rüyalarında ölümlülerin sevdiği gibi sevebilir." (Halide Edip Adıvar)
  2. [isim] İnsan

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü