İçinde ö olan 6 harfli 307 kelime var. İçerisinde Ö harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ö harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ö harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ATÖLYE

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Zanaatçıların veya resim, heykel sanatlarıyla uğraşanların çalıştığı yer, işlik

ÖYLESİ

  1. [sıfat] Ona benzer, onun gibi
    • "Bu otlakçıya canım kurban kardeşim! Bu herif öylesi değil ki!" (Memduh Şevket Esendal)

ÖVÜNEK

  1. [isim] Övünülecek şey, övünç kaynağı veya sebebi
    • "İnsanoğlu işte şimdi yine başlıca dayanağı ve övüneği olan sağduyusu ve bilinci ile eli şakağında düşünüyor." (Haldun Taner)

ÇÖLYAK
...
ÖNAYAK

  1. [sıfat] Bir işte öncü, işi yürüten (kimse)
    • "Bu işte de önayak olmuş ve neler becermiş." (Reşat Nuri Güntekin)

SÖZLÜK

  1. [isim] Bir dilin bütün veya belli bir çağda kullanılmış kelime ve deyimlerini alfabe sırasına göre alarak tanımlarını yapan, açıklayan, başka dillerdeki karşılıklarını veren eser, lügat
    • "Türkçe Sözlük. Tarama Sözlüğü. Fransızca-Türkçe Sözlük. Türkçeden Almancaya Sözlük."

GÖKSEL

  1. [sıfat] Gökle ilgili, semavi

ÖLÜMLÜ

  1. [sıfat] Gelip geçici, kalımsız, fâni
    • "Onu hâlâ hiç olmazsa rüyalarında ölümlülerin sevdiği gibi sevebilir." (Halide Edip Adıvar)
  2. [isim] İnsan

KÜRSÖR
...
ÖYLECE

  1. [zarf] O biçimde, tam öyle
    • "Dudaklarının kenarını kırıştıran bir nefret duygusuyla öylece kaldı." (Peyami Safa)
  2. Öylelikle

KÖKSÜZ

  1. [sıfat] Kökü olmayan
  2. Temeli, dayanağı veya aslı olmayan
    • "Açık seçik bilgilere dayanmayan bir memleket sevgisinin ne kadar köksüz, ne kadar verimsiz olduğunu acı acı düşündüm." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)

BRÜLÖR

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Yakmaç

ÖRGÜLÜ

  1. [sıfat] Örgüsü olan, örgü biçiminde bulunan
    • "Külahının altındaki örgülü beyaz saçlarını tutup koparmak ... ihtiyacını duydu." (Ömer Seyfettin)
  2. Örülmüş

DÖNGEL

  1. [isim] Muşmula

ÖLÜLÜK

  1. [isim] Cansız kalma durumu, cansızlık
    • "Kış müthiş olacak, kar yolları kapayacak, bembeyaz ovada ölülük uzayıp gidecek." (Sait Faik Abasıyanık)

DÖKMEK

  1. [-i] Sıvı veya tane durumunda olan şeyleri bulundukları kaptan başka bir yere boşaltmak
    • "İhtiyar karısı pırıl pırıl kalaylı maşrapa ile ona su dökecek." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Belli bir yere boşaltmak
    • "Sigara tablasını dökmek."
  3. Akıtmak, düşürmek
    • "Annem bunu sezdiği gün, babamın arkasından döktüğü yaşları unutacak kadar bedbaht olur." (Yusuf Ziya Ortaç)
  4. [-e] Saçmak, serpmek
    • "Tavuklara yem döktü."
  5. Salmak, bırakmak
  6. Üstünde bulunan bir şeyi düşürmek
    • "Yapraklarını dökmüş iki söğüt ağacı..." (Sait Faik Abasıyanık)
  7. Teninde kızamık, kızıl, suçiçeği hastalıklarında olduğu gibi kırmızı lekeler çıkmak
  8. Maden, mum eriyiği veya çimento, alçı vb.ni kalıba akıtarak biçim vermek, döküm yapmak
    • "Heykel ilkin çamurdan yapılıyor, sonra kalıbını çıkarıp tunçtan dökecekler." (Haldun Taner)
  9. Sulu hamuru kızgın yağ veya tepsinin içine akıtarak pişirmek
    • "Lokma dökmek. Kadayıf dökmek."
  10. Bir yere çokça bir şey yığmak, taşımak
    • "Sınıra asker dökmek."
  11. [nsz] Çok söylemek
    • "Dil dökmek."
  12. Bir şeyi yok etmek için atmak
    • "Satılmayan hamsileri denize döktüler."
  13. [-e] Bir işte veya bir konuyu ele alış biçiminde değişiklik yapmak
    • "Şimdi maşallah açılmaya başladım diye söylenirsin, işi ahbaplığa dökersin, olur gider." (Reşat Nuri Güntekin)
  14. Yakmak, tutuşturmak
    • "Sabah ve akşam kahvaltıları için mangal döktürürdü. Mangal yakmak denmezdi. Mangalı dök, tutuştur denirdi." (Nezih Neyzi)
  15. Kullanmak, harcamak, sarf etmek
    • "Dimağ ve beden cevherlerini döken çocukları hesaplı bir kalori ile beslemek lazımdı." (Cahit Uçuk)
  16. Çok sayıda öğrenciyi sınavda veya bir üst sınıfa geçirmede başarısız saymak
    • "Sınıfın yarısını döktüler."
  17. [nsz] Bol bol vermek, ödemek, sarf etmek
    • "Para dökmek."
  18. Açığa vurmak, söylemek, ortaya koymak
    • "Acaba biraz anlatsan, derdini döksen olmaz mı?"

ÇÖKMEK

  1. [nsz] Bulunduğu düzeyden aşağı inmek, çukurlaşmak
    • "Toprak çökmek. Yol çökmek."
  2. Üzerinde bulunduğu yere yıkılmak
    • "Tavan çökmek. Döşeme çökmek. Ev çökmek."
  3. [-e] Çömelmek
    • "Suyun başına çöküp ellerini, yüzünü yıkamaya koyuldu." (Halit Fahri Ozansoy)
  4. [-e] Oturmak, birdenbire oturmak
    • "Soluk soluğa yere çöktü." (Falih Rıfkı Atay)
  5. Deve, sığır vb. olduğu yere oturmak
    • "Boz renkli bir kaya, tıpkı çökmüş bir hecin sırtını andırıyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  6. Şakak, avurt vb. içeri doğru girmek, çukurlaşmak
    • "Kadının yanakları daha fazla çöktü." (Halide Edip Adıvar)
  7. Basmak, yayılmak
    • "... konuşmaların cıvıltısıyla dolu salona, şimdi bir acayip sessizlik çökmüştü." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  8. Sis, duman vb. inerek kaplamak
    • "Alaca karanlıklar çökerken köşk bahçesinin parmaklıklarında görünmektedir." (Salâh Birsel)
  9. Sarsılıp dinçliğini yitirmek
    • "Şayet iradesiz bir adamsanız az zamanda çürüyüp çökmeniz pek mümkündür." (Refik Halit Karay)
  10. Tortu dibe inmek
  11. Son bulmak, yıkılıp dağılmak
    • "Bizans İmparatorluğu 1453'te çöktü."
    • "Bir gün vatan çöktü ve millî mabetler istila edildi." (Aka Gündüz)
  12. [-e] Yoğun bir biçimde duymak
    • "Mustafa Kemal'in içine ilk defa bu lisede vatan kaygısı çöktü." (Falih Rıfkı Atay)

FAKTÖR

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Etken, etmen
    • "Bütün hastalıklarda böyle ruh faktörleri bulunabilir." (Peyami Safa)

ÖGLENA

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Tatlı sularda yaşayan, kamçı biçimindeki uzantısı ile hareket eden mekik biçimindeki bir hücreli

GÖRELİ

  1. [sıfat] Göreceli

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü