İçinde ö olan 6 harfli 307 kelime var. İçerisinde Ö harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ö harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ö harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- GÖMMEK
-
-
[-i]
Yerin altına koyarak üstünü toprakla örtmek
-
Bir ölüyü toprağın içine yerleştirmek, defnetmek
- "Kızı artık uyuduğu yere temelli gömmeye hazırlanıyordu." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[-i]
Bir cenazeyi kaldırmak
- "Onu bugün gömdük."
-
[-i]
Birinin cenaze törenine katılmak
-
Bir nesnenin içine yerleştirmek, batırmak
- "Ben annemin çarşafına kafamı gömdüm." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-i]
Birinden daha çok yaşamak
- "Sen bu sağlam bünye ile daha pek çok kimseyi gömersin."
-
[-i]
Yerin altına koyarak üstünü toprakla örtmek
- ÖDENTİ
-
-
[isim]
Aidat
-
[isim]
Aidat
- DÖRDÜL
-
-
[isim]
Kare
-
Rubai
-
[isim]
Kare
- KÖKÇÜK
-
-
[isim]
Ana kökün dallanmasıyla oluşan ikincil kök
-
[isim]
Ana kökün dallanmasıyla oluşan ikincil kök
- SÖZSÜZ
-
-
[sıfat]
Konuşmadan yapılan
-
Sözleri olmaksızın çalınan müzik, çalgısal, enstrümantal
-
[sıfat]
Konuşmadan yapılan
- DÖKMEK
-
-
[-i]
Sıvı veya tane durumunda olan şeyleri bulundukları kaptan başka bir yere boşaltmak
- "İhtiyar karısı pırıl pırıl kalaylı maşrapa ile ona su dökecek." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Belli bir yere boşaltmak
- "Sigara tablasını dökmek."
-
Akıtmak, düşürmek
- "Annem bunu sezdiği gün, babamın arkasından döktüğü yaşları unutacak kadar bedbaht olur." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[-e]
Saçmak, serpmek
- "Tavuklara yem döktü."
-
Salmak, bırakmak
-
Üstünde bulunan bir şeyi düşürmek
- "Yapraklarını dökmüş iki söğüt ağacı..." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Teninde kızamık, kızıl, suçiçeği hastalıklarında olduğu gibi kırmızı lekeler çıkmak
-
Maden, mum eriyiği veya çimento, alçı vb.ni kalıba akıtarak biçim vermek, döküm yapmak
- "Heykel ilkin çamurdan yapılıyor, sonra kalıbını çıkarıp tunçtan dökecekler." (Haldun Taner)
-
Sulu hamuru kızgın yağ veya tepsinin içine akıtarak pişirmek
- "Lokma dökmek. Kadayıf dökmek."
-
Bir yere çokça bir şey yığmak, taşımak
- "Sınıra asker dökmek."
-
[nsz]
Çok söylemek
- "Dil dökmek."
-
Bir şeyi yok etmek için atmak
- "Satılmayan hamsileri denize döktüler."
-
[-e]
Bir işte veya bir konuyu ele alış biçiminde değişiklik yapmak
- "Şimdi maşallah açılmaya başladım diye söylenirsin, işi ahbaplığa dökersin, olur gider." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Yakmak, tutuşturmak
- "Sabah ve akşam kahvaltıları için mangal döktürürdü. Mangal yakmak denmezdi. Mangalı dök, tutuştur denirdi." (Nezih Neyzi)
-
Kullanmak, harcamak, sarf etmek
- "Dimağ ve beden cevherlerini döken çocukları hesaplı bir kalori ile beslemek lazımdı." (Cahit Uçuk)
-
Çok sayıda öğrenciyi sınavda veya bir üst sınıfa geçirmede başarısız saymak
- "Sınıfın yarısını döktüler."
-
[nsz]
Bol bol vermek, ödemek, sarf etmek
- "Para dökmek."
-
Açığa vurmak, söylemek, ortaya koymak
- "Acaba biraz anlatsan, derdini döksen olmaz mı?"
-
[-i]
Sıvı veya tane durumunda olan şeyleri bulundukları kaptan başka bir yere boşaltmak
- KÖFTER
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Üzüm şırasıyla nişasta kaynatılıp dökülerek kesildikten sonra kurutulan bir çeşit pestil
-
[isim]
Üzüm şırasıyla nişasta kaynatılıp dökülerek kesildikten sonra kurutulan bir çeşit pestil
- ÖRGÜLÜ
-
-
[sıfat]
Örgüsü olan, örgü biçiminde bulunan
- "Külahının altındaki örgülü beyaz saçlarını tutup koparmak ... ihtiyacını duydu." (Ömer Seyfettin)
-
Örülmüş
-
[sıfat]
Örgüsü olan, örgü biçiminde bulunan
- KÖSEĞİ
-
-
[isim]
Ateş karıştırmaya yarayan odun veya demir
-
Ucu yanık odun, eğsi
-
[isim]
Ateş karıştırmaya yarayan odun veya demir
- ÇÖMLEK
-
-
[isim]
Toprak tencere
- "Elinde bir çömlek sadeyağla gelip pazar yerine oturduğu görülmüş." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Toprak tencere
- DÖRDÜN
-
-
[isim]
Ay vb. gök cisimlerine ait daire biçimindeki görünümlerinin yarısının aydınlık olduğu evre, yarım ay, terbi
-
[isim]
Ay vb. gök cisimlerine ait daire biçimindeki görünümlerinin yarısının aydınlık olduğu evre, yarım ay, terbi
- KÖKTEN
-
-
[sıfat]
Yüzeyde kalmayıp derine inen, asıl konuyu da içine alan, köklü, cezrî, radikal
- "Kökten bir değişiklik."
-
[sıfat]
Yüzeyde kalmayıp derine inen, asıl konuyu da içine alan, köklü, cezrî, radikal
- NANKÖR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
İyilikbilmez
- "Ben galiba biraz nankör tabiatlıyım." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
İyilikbilmez
- ÖMÜRLÜ
-
-
[sıfat]
Ömrü uzun olan
- "Tanrı ömürlü etsin."
-
Uzun süreli
- "Arkadaşlıkları ömürlü olmadı."
-
[sıfat]
Ömrü uzun olan
- ÖNEMLİ
-
-
[sıfat]
Önemi olan, mühim, ehemmiyetli
- "Benim için ne kadar önemli olduğunu tahmin edebilirsiniz." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Önemi olan, mühim, ehemmiyetli
- ÖĞÜRTÜ
-
-
[isim]
Öğürmek işi
- "İnsan rakı masasının başına eğlenelim, iş görelim diye oturur ve ekseriya eğlence öğürtü, iş gürültü ile biter." (Refik Halit Karay)
-
Öğürürken çıkan ses
- "Cevap beklemeden hastanın öğürtüleri işitilen odaya koştu." (Peyami Safa)
-
[isim]
Öğürmek işi
- SEKTÖR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bölüm, kol, dal, kesim
- "Özel sektör."
-
Aynı işi yapan topluluk
-
Manyetik tamburun, manyetik diskin veya bir disk paketinin üzerindeki, veri ortamının önceden belirlenmiş açılı yer değiştirmesi sırasında manyetik kafaların erişebildiği, bir iz veya bant parçası
-
[isim]
Bölüm, kol, dal, kesim
- GÖMGÖK
-
-
[sıfat]
Her yanı mavi, masmavi
-
[sıfat]
Her yanı mavi, masmavi
- ÖKÇELİ
-
-
[sıfat]
Ökçesi olan veya ökçesi yüksek olan, topuklu
- "Ayaklarında kalın ökçeli kauçuk pabuçlar." (Atilla İlhan)
-
[sıfat]
Ökçesi olan veya ökçesi yüksek olan, topuklu
- ÖLÜMLÜ
-
-
[sıfat]
Gelip geçici, kalımsız, fâni
- "Onu hâlâ hiç olmazsa rüyalarında ölümlülerin sevdiği gibi sevebilir." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
İnsan
-
[sıfat]
Gelip geçici, kalımsız, fâni