İçinde ö olan 2 harfli 7 kelime var. İçerisinde Ö harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ö harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ö harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ÖF

  1. [ünlem] Usanç, bezginlik, tiksinti vb. duygular anlatan bir söz
    • "Öf, ne kaba adam! Öf, ne pis koku!"

ÖZ

  1. [isim] Bir kimsenin benliği, kendi manevi varlığı, iç, nefis, derun, varoluş karşıtı
    • "Özünü bir yerde bırakıp sadece kalıbını gezdirmişti." (Haldun Taner)
    • "Özü sözü bir, yürekli bir kişi idi." (Haldun Taner)
  2. "Kendine, kendi kendini" anlamlarında birleşik kelimeler türeten bir söz
    • "Öz eleştiri, öz geçmiş, öz yönetim."
  3. Bir şeyin en kuvvetli veya kıvamlı bölümü, hülasa, zübde, ekstre
    • "Karaciğer özü. Meyve özü. Mısır özü."
  4. Çıbanların içinde ölmüş dokudan oluşan irinle birlikte çıkan parça
  5. [zamir] Kendi, zat
    • "Bir od düştü yanar tatlı özüme / Dünya zindan görünüyor gözüme." (Karacaoğlan)
  6. Bir şeyin temel ögesi, künh, zübde
    • "Ortalıktaki krizi sebep gösteriyorlar ama asıl kriz şirketin kendi özünde." (Aka Gündüz)
  7. Bitkilerin kök, gövde ve dallarının boydan boya ortasında bulunan, hafif, gevrek ve çoğu yumuşak bölüm

ÖK
...
ÖÇ

  1. [isim] Kötü bir davranış veya sözü cezalandırmak için kötülükle karşılık verme isteği ve işi, intikam
    • "Bunda da biraz öç, biraz nispet, biraz kurum arzusu vardır." (Aka Gündüz)
    • "Öç almak ister gibi konuşuyordu ama kime taş attığı belli olmuyordu." (Haldun Taner)

ÖD

  1. [isim] Safra
    • "Benim at sineği ile hamam böceğinden ödüm kopar." (Ömer Seyfettin)

ÖN

  1. [isim] Bir şeyin esas tutulan yüzü, arka karşıtı
    • "Beş on kişi, köşkün önünde toplandık." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Sıraya koyunca en önemlisini öne almak lazım geldi." (Burhan Felek)
    • "Yendiğimiz orduların bize üstün gelişi, bu çok acı hakikati önümüze serdi." (Orhan Seyfi Orhon)
    • "Yangının önü alındı."
  2. Bir şeyin esas tutulan yüzünün baktığı yer, karşı
    • "Altmış yaşında anamın önünde sigara içmek istemezdim." (Burhan Felek)
    • "Siz öne düşün. Ne derseniz onu deriz." (Ahmet Rasim)
    • "Kim olursa olsun önüme çıkanla yeniden evleneceğim." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Delikanlı Haydar ustanın önüne düştü, Hasip Bey'in evine geldiler." (Yahya Kemal)
  3. Bir kimsenin ilerisi
    • "Bir aralık önümüzden şarkı sesleri geldi." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Kasabaya kömür indiren dağ köylülerinin önlerine çıkıp yol kesen haydutlar." (Memduh Şevket Esendal)
  4. Yakın gelecek zaman
    • "Önümüz kış."
  5. Giyeceklerin genellikle göğsü örten bölümü
    • "Uçuk siyah renkli çarşaf pelerinin önü açık." (Peyami Safa)
  6. Önce olan, ilk
    • "Ön söz. Ön görüşme."
  7. Civar, yöre
    • "Kanlıca önlerine geldiler."
  8. [sıfat] Benzerler arasında bakılan veya gidilen yönde olan
    • "Ben, Anafartalar'da Mustafa Kemal'in bulunduğu en ön siperlerde de kurşun attım." (Aka Gündüz)

...
Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü