İçinde ö olan 2 harfli 7 kelime var. İçerisinde Ö harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ö harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ö harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÖF
-
-
[ünlem]
Usanç, bezginlik, tiksinti vb. duygular anlatan bir söz
- "Öf, ne kaba adam! Öf, ne pis koku!"
-
[ünlem]
Usanç, bezginlik, tiksinti vb. duygular anlatan bir söz
- ÖZ
-
-
[isim]
Bir kimsenin benliği, kendi manevi varlığı, iç, nefis, derun, varoluş karşıtı
- "Özünü bir yerde bırakıp sadece kalıbını gezdirmişti." (Haldun Taner)
- "Özü sözü bir, yürekli bir kişi idi." (Haldun Taner)
-
"Kendine, kendi kendini" anlamlarında birleşik kelimeler türeten bir söz
- "Öz eleştiri, öz geçmiş, öz yönetim."
-
Bir şeyin en kuvvetli veya kıvamlı bölümü, hülasa, zübde, ekstre
- "Karaciğer özü. Meyve özü. Mısır özü."
-
Çıbanların içinde ölmüş dokudan oluşan irinle birlikte çıkan parça
-
[zamir]
Kendi, zat
- "Bir od düştü yanar tatlı özüme / Dünya zindan görünüyor gözüme." (Karacaoğlan)
-
Bir şeyin temel ögesi, künh, zübde
- "Ortalıktaki krizi sebep gösteriyorlar ama asıl kriz şirketin kendi özünde." (Aka Gündüz)
-
Bitkilerin kök, gövde ve dallarının boydan boya ortasında bulunan, hafif, gevrek ve çoğu yumuşak bölüm
-
[isim]
Bir kimsenin benliği, kendi manevi varlığı, iç, nefis, derun, varoluş karşıtı
- ÖK
- ...
- ÖÇ
-
-
[isim]
Kötü bir davranış veya sözü cezalandırmak için kötülükle karşılık verme isteği ve işi, intikam
- "Bunda da biraz öç, biraz nispet, biraz kurum arzusu vardır." (Aka Gündüz)
- "Öç almak ister gibi konuşuyordu ama kime taş attığı belli olmuyordu." (Haldun Taner)
-
[isim]
Kötü bir davranış veya sözü cezalandırmak için kötülükle karşılık verme isteği ve işi, intikam
- ÖD
-
-
[isim]
Safra
- "Benim at sineği ile hamam böceğinden ödüm kopar." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Safra
- ÖN
-
-
[isim]
Bir şeyin esas tutulan yüzü, arka karşıtı
- "Beş on kişi, köşkün önünde toplandık." (Memduh Şevket Esendal)
- "Sıraya koyunca en önemlisini öne almak lazım geldi." (Burhan Felek)
- "Yendiğimiz orduların bize üstün gelişi, bu çok acı hakikati önümüze serdi." (Orhan Seyfi Orhon)
- "Yangının önü alındı."
-
Bir şeyin esas tutulan yüzünün baktığı yer, karşı
- "Altmış yaşında anamın önünde sigara içmek istemezdim." (Burhan Felek)
- "Siz öne düşün. Ne derseniz onu deriz." (Ahmet Rasim)
- "Kim olursa olsun önüme çıkanla yeniden evleneceğim." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Delikanlı Haydar ustanın önüne düştü, Hasip Bey'in evine geldiler." (Yahya Kemal)
-
Bir kimsenin ilerisi
- "Bir aralık önümüzden şarkı sesleri geldi." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Kasabaya kömür indiren dağ köylülerinin önlerine çıkıp yol kesen haydutlar." (Memduh Şevket Esendal)
-
Yakın gelecek zaman
- "Önümüz kış."
-
Giyeceklerin genellikle göğsü örten bölümü
- "Uçuk siyah renkli çarşaf pelerinin önü açık." (Peyami Safa)
-
Önce olan, ilk
- "Ön söz. Ön görüşme."
-
Civar, yöre
- "Kanlıca önlerine geldiler."
-
[sıfat]
Benzerler arasında bakılan veya gidilen yönde olan
- "Ben, Anafartalar'da Mustafa Kemal'in bulunduğu en ön siperlerde de kurşun attım." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Bir şeyin esas tutulan yüzü, arka karşıtı
- MÖ
- ...