İçinde çı olan 8 harfli 161 kelime var. İçerisinde ÇI bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında çı olan kelimeler listesine ya da Sonu çı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BAŞAKÇIK
-
-
[isim]
Çiçeklerde başağı oluşturan çiçek demeti veya topluluğu
-
[isim]
Çiçeklerde başağı oluşturan çiçek demeti veya topluluğu
- İMALATÇI
-
-
[isim]
İmalat yapan kimse
-
[isim]
İmalat yapan kimse
- ÇIKARMAK
-
-
Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak
- "Cebinden maroken kaplı bir defter çıkardı." (Ömer Seyfettin)
-
[-i]
Sonunu getirmek
- "Bu para ile ayı çıkarırız."
-
[-i]
Anlamak, ne olduğunu bilmek, sezmek
-
[-i]
Bulmak, ortaya koymak
- "Yalanını çıkarmak. Yanlışını çıkarmak."
-
[-i]
Hatırlamak
- "Adamı nereden tanıdığımı tam olarak çıkarmaya çalıştım." (Necati Cumalı)
-
[nsz]
Döküntülü bir hastalığa tutulmak
- "Çiçek çıkarmak."
-
[-i]
Çok hoşlanmak
- "Lezzetini çıkara çıkara hikâyesine devam ediyordu." (Refik Halit Karay)
-
[-i]
Öfke, hırs, acı vb.nin zararını çektirmek
- "Öfkesini benden çıkardı."
-
[-i]
Sağlamak, elde etmek
- "Ekmeğini taştan çıkarmak."
-
[-i]
Gibi göstermek, bir davranış yüklemek
- "Birini hırsız çıkarmak. Suçlu çıkarmak."
-
Sindirim yolundan dışarı atmak
-
İlgisini keserek uzaklaştırmak
-
[-i]
Giysi, ayakkabı vb.ni vücuttan ayırmak, soymak
- "İhtiyar hatun, onun ayakkabılarını ve ceketini çıkarıp çekilip gitmişti." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-i]
Yayımlamak
- "Gençlerin tenkitlerini gördü, yeni çıkardıkları edebiyat tarihlerini karıştırdı." (Orhan Seyfi Orhon)
-
[-i]
Gidermek
- "Lekeyi çıkarmak."
-
[nsz]
Sebep olmak, yol açmak
- "Bir dedektif bürosu açmış, hükûmet zorluk çıkardığından kapatmıştı." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Yapmak, üretmek
- "Bu terzi çok iş çıkarıyor."
-
[-e]
Sunmak
- "Konuklara çerez çıkardı."
-
[-e]
Göstermek
- "Sosyeteye bir ustabaşıyı kocam diye çıkaracaksın." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-i]
Bir şeyi bir örneğe göre yapmak
- "Yeni öğrendiği bir tangoyu piyanoda tek parmakla çıkarmaya çalışan İlhami..." (Haldun Taner)
-
[nsz]
Yollamak, göndermek
- "Bir adam çıkarıp oğlunu yanına getirtti."
-
[nsz]
Yükü boşaltmak
- "Karşıki kıyıda yün denkleri çıkaran gemiye haykırdık, işaretler ettik." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Resim yapmak
-
[nsz]
Fotoğraf çektirmek
-
[-i]
Söylemek
- "Bu dedikoduyu ortaya mutlak bizim arkadaş çıkarmıştır." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[-i]
Üçüncü bir sayı elde etmek üzere belli bir sayıdan, daha az değerli başka bir sayı kadar birim eksiltmek, tarh etmek
-
Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak
- ÇINGIRTI
-
-
[isim]
Çıngırağın sesine benzer keskin ve kesik ses
-
[isim]
Çıngırağın sesine benzer keskin ve kesik ses
- LAPÇINLI
-
-
[sıfat]
Ayağına lapçın giymiş olan
-
[sıfat]
Ayağına lapçın giymiş olan
- ÇIKARTIŞ
- ...
- ÇITIRBOM
-
-
[sıfat]
Türedi, ehliyetsiz
- "Seksenli yılların çıtırbom yayıncıları, ne türden bir kültürsüzleştirmeye hizmet ettiklerini acaba biliyorlar mı?" (Atilla İlhan)
-
[sıfat]
Türedi, ehliyetsiz
- YAĞLIKÇI
-
-
[isim]
Havlu, çevre, çamaşır vb. satan kimse
-
Gelinlik, tel, duvak vb.ni kira ile veren kimse
-
[isim]
Havlu, çevre, çamaşır vb. satan kimse
- AÇIORTAY
-
-
[isim]
Bir açıyı, ölçüleri birbirine eşit olan iki açısal bölgeye ayıran doğru
-
[isim]
Bir açıyı, ölçüleri birbirine eşit olan iki açısal bölgeye ayıran doğru
- ÇILDIRMA
-
-
[isim]
Çıldırmak işi
-
[isim]
Çıldırmak işi
- KAŞIKÇIN
-
-
[isim]
Ördekgillerden, gagası kaşık biçiminde, tüyleri ak, kara, kahverengi, ayakları kırmızı bir kuş (Spatula clypeata)
-
[isim]
Ördekgillerden, gagası kaşık biçiminde, tüyleri ak, kara, kahverengi, ayakları kırmızı bir kuş (Spatula clypeata)
- MUTLAKÇI
-
-
[isim]
Saltçılık yanlısı olan kimse
-
[isim]
Saltçılık yanlısı olan kimse
- ÇIKRIKÇI
-
-
[isim]
Çıkrık yapıp satan kimse
-
Elyaf fitillerini incelterek iplik veya elyaf yünü durumuna getiren ve boş makaralara saran bir makine
-
[isim]
Çıkrık yapıp satan kimse
- TIRNAKÇI
-
-
[isim]
Para bozdurmak için gelerek kasadaki veya tezgâh üzerindeki parayı çalan kimse
-
Verilmesi gereken bir paranın el çabukluğu ile eksik ödenmesi
-
Osmanlı İmparatorluğu'nda her perşembe günü padişahın tırnaklarını kesip temizleyen kimse
-
[isim]
Para bozdurmak için gelerek kasadaki veya tezgâh üzerindeki parayı çalan kimse
- ÇINGILLI
- ...
- TULUATÇI
-
-
[isim]
Tuluat yapan sanatçı
- "Hasan, bu sefer kendisine ancak seyyar tuluatçıların arasında bir yer bulabildi." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[isim]
Tuluat yapan sanatçı
- FIÇILAMA
-
-
[isim]
Fıçıya koyma, fıçıya doldurma
- "Biranın fıçılama işi yapıldı."
-
[isim]
Fıçıya koyma, fıçıya doldurma
- KAÇINMAK
-
-
[-den]
Herhangi bir işi yapmaktan veya özverili davranmaktan geri durmak, imtina etmek
- "Dargın çıkan sesinde bir şeyden kaçınan, lüzumsuz bir sakınca anlamı sezdi." (Halide Edip Adıvar)
-
[-den]
Herhangi bir işi yapmaktan veya özverili davranmaktan geri durmak, imtina etmek
- HAPÇILIK
-
-
[isim]
Uyuşturucu madde özelliği taşıyan haplara düşkün olma durumu
-
[isim]
Uyuşturucu madde özelliği taşıyan haplara düşkün olma durumu
- KAÇILMAK
-
-
Kaçma işi yapılmak
-
Çekilmek, savulmak
- "Kaçılın, araba geliyor."
-
Kaçma işi yapılmak