İçinde ça olan 5 harfli 97 kelime var. İçerisinde ÇA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ça olan kelimeler listesine ya da Sonu ça ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A Ç Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AÇ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BOHÇA
-
-
[isim]
İçine çamaşır, elbise vb. koyup sarılan dört köşe kumaş
- "Hemen hemen her giyim eşyası bohçada ve sandıkta saklanırdı." (Refik Halit Karay)
- "Günün birinde bohçasını koltuğuna alıp kıyı mahallelerden birinde oturan ablası Fitnat Hanım'ın evine gitti." (Memduh Şevket Esendal)
-
Ufak ve seçme tütün dengi
-
[isim]
İçine çamaşır, elbise vb. koyup sarılan dört köşe kumaş
- ÇALIK
-
-
[sıfat]
Çarpık
- "Ağzı burnu çalık."
-
Verev kesilmiş
- "Kumaşın bir yanı çalık."
-
Doğal olmaktan uzaklaşmış, kendi renginden olmayan
- "Aklı çalık. Rengi çalık."
-
Adı defterden silinmiş
-
Yüzünde çıban veya yara yeri olan
-
[isim]
Çıban yeri
-
[isim]
Koyunlarda çiçek hastalığı
-
[isim]
Çalgın
-
Yan yan giden
- "Çalık at."
-
[sıfat]
Çarpık
- FIRÇA
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Bir şeyin tozunu, kirini gidermekte veya bir şeye boya, cila sürmekte kullanılan, bir araya getirilerek bağlanmış kıl vb.nden yapılan araç
- "Yer yer kireç artıkları ve fırça çizgileri duruyor." (Refik Halit Karay)
- "Fırça gibi sert, gür saçları kırlaşıyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
Resim yapma sanatı ve biçimi
-
Çökmeyi engelleyen bağların oynamasını veya kaymasını önlemek için aralara yerleştirilen direk parçası
-
[isim]
Bir şeyin tozunu, kirini gidermekte veya bir şeye boya, cila sürmekte kullanılan, bir araya getirilerek bağlanmış kıl vb.nden yapılan araç
- ÇAPUT
-
-
[isim]
Eskimiş bez parçası, paçavra
-
Bez
-
[isim]
Eskimiş bez parçası, paçavra
- ÇAMUR
-
-
[isim]
Su ile karışıp bulaşır ve içine batılır duruma gelmiş toprak, balçık
- "Ayakkabılarımızın altındaki kırmızı renkli, arasından kuru otlar fırlamış çamurun ağırlığını duyar gibi oluyorum." (Refik Halit Karay)
- "Herkesin birbirine çamur attığı, çelme taktığı bu dünyada..." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Sataşkan, çevresini tedirgin eden, sulu, arsız (kimse)
- "Çamur oyuncu ile dürüst oyuncuyu herkes karıştırıyor." (Haldun Taner)
-
Yapı işlerinde kullanılan çeşitli malzemeden oluşmuş harç
-
[isim]
Su ile karışıp bulaşır ve içine batılır duruma gelmiş toprak, balçık
- ÇADIR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Keçe, deri, kıl dokuma, sık dokunmuş kalın bez veya plastik maddelerden yapılarak direklerle tutturulan, taşınabilir barınak, çerge, oba, otağ
- "Kılıcını çekip tek başına atını, düşman başkumandanının çadırına saldırarak ölüm arayan Türk kumandanları görülmüştür." (Atatürk)
-
Gölgelik olarak kullanılan tente veya şemsiye
-
[isim]
Keçe, deri, kıl dokuma, sık dokunmuş kalın bez veya plastik maddelerden yapılarak direklerle tutturulan, taşınabilir barınak, çerge, oba, otağ
- ÇABUK
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Aceleci
- "Çabuk ve kolay bir konuşma tarzı vardı." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Çağırınız kuzum, rica ederim çağırınız hem biraz çabuk olunuz" (Peyami Safa)
-
[zarf]
Alışılandan veya gösterilenden daha kısa bir zamanda, tez, yavaş karşıtı
- "Yazıma çabuk cevap geldi." (Aka Gündüz)
-
[ünlem]
"Acele et, oyalanma" anlamlarında bir seslenme sözü
-
[sıfat]
Aceleci
- ÇAPLI
-
-
[sıfat]
Çapı geniş olan, makro
-
Bilgisi çok olan
-
Yetenekli
-
[sıfat]
Çapı geniş olan, makro
- ÇAPAK
-
-
[isim]
Göz pınarında ve kirpiklerde birikerek pıhtılaşan veya kuruyan akıntı
-
Madenler dövülürken sıçrayan ince, ufak parça
-
Metal veya toprak eşya kenarlarında bulunan pürüz
-
[isim]
Göz pınarında ve kirpiklerde birikerek pıhtılaşan veya kuruyan akıntı
- ÇATAL
-
-
[isim]
İki veya daha çok kola ayrılan değnek
-
Yol, ağaç gibi kollara ayrılan şeylerin ayrılma yeri
-
Dallı olan şeylerin her kolu
-
Yemek yerken kullanılan iki, üç veya dört uzun dişli çoğunlukla metal araç
- "Çatalı elinden düştü, ağzı açık kaldı." (Peyami Safa)
-
Dirgen
-
Bir tür olta iğnesi
-
[sıfat]
Ucu kollara ayrılmış
- "Çatal dal. Çatal yol."
-
[sıfat]
İki taraflı
- "Çatal anahtar."
- "Evlerinin önü çatal pınarlar / İçerler suyunu beni anarlar." (Halk türküsü)
-
[sıfat]
İki anlamlı, iki türlü anlaşılabilir
- "Çatal söz."
-
[isim]
İki veya daha çok kola ayrılan değnek
- SEÇAL
-
-
[isim]
Kafeterya, lokanta, mağaza vb. yerlerde yemeği alma, parayı kasaya ödeme gibi bazı hizmetlerin alıcı tarafından yerine getirilmesi
-
[isim]
Kafeterya, lokanta, mağaza vb. yerlerde yemeği alma, parayı kasaya ödeme gibi bazı hizmetlerin alıcı tarafından yerine getirilmesi
- KAÇAK
-
-
Bağlı bulunduğu yerden veya yasadan kaçan, uzaklaşan
- "Vapurda bir de kaçak Rus ailesi var." (Aka Gündüz)
-
Yasaca yapılması yasak olan veya yapılması için gerekli izin alınmayan
- "Kaçak kat."
-
Yasaca belirtilmiş gerekli gümrük ve vergileri ödenmeden bir yere sokulan veya bir yerden çıkarılan
- "Öyle olduğu hâlde kaçak sigaramla hâli unutmaya çalışıyordum." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Bir kaptan, bir borudan sızan gaz veya sıvı, bir telden kaçan akım
- "Bu odada kaçak var."
-
[isim]
Gizlice kaçırılmış olan mal veya madde
- "Şu âlâ kaçaktan birer sigara sarar mısınız?" (Sermet Muhtar Alus)
-
[zarf]
Yasalara, kurallara uymayarak, gizlice
- "Bütün harp müddetince babası ile İsviçre'de kaçak yaşadı." (Aka Gündüz)
-
Bağlı bulunduğu yerden veya yasadan kaçan, uzaklaşan
- PAÇAL
-
-
[isim]
Ekmek yapmak için çeşitli tahılların yasaya göre belirlenen gerekli karışım oranı
-
Çeşitli şeylerin karışımı
-
[isim]
Ekmek yapmak için çeşitli tahılların yasaya göre belirlenen gerekli karışım oranı
- ÇAYCI
-
-
[isim]
Çay demleyip satan kimse
- "Elbet çarşıda bir kahve, bir çaycı dükkânı bulurum." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Çay yetiştiricisi
-
Çay içmeye düşkün, çay tiryakisi
-
Çay demlenip satılan yer
-
[isim]
Çay demleyip satan kimse
- ÇAKAR
-
-
[isim]
Denizde, açığa veya kıyılara yerleştirilen, düzenli aralıklarla ve sürekli belirli aralıklarla yanıp sönen küçük fener, şimşekli fener
-
Genişliği on, uzunluğu yaklaşık iki yüz elli kulaç olan balık ağı
- "Kolyoz çakarı. Uskumru çakarı."
-
[isim]
Denizde, açığa veya kıyılara yerleştirilen, düzenli aralıklarla ve sürekli belirli aralıklarla yanıp sönen küçük fener, şimşekli fener
- ALÇAK
-
-
[sıfat]
Yerden uzaklığı az olan, yüksek karşıtı
- "Alçak tavanlı bir oda."
-
Aşağı olan, yüksek olmayan (yer)
-
Kısa (boy)
- "Alçak boylu bir adam."
-
Bile bile en kötü, en ahlaksızca davranışlarda bulunan, aşağılık, soysuz, namert, rezil, hain
- "Vatan hizmetinden kaçanlar alçaktır."
-
[sıfat]
Yerden uzaklığı az olan, yüksek karşıtı
- ÇALIŞ
-
-
[isim]
Çalma işi veya biçimi
- "Her muganninin okuyuşu, her çalanın çalışı yine şahsidir ve ayrıdır." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Çalma işi veya biçimi
- ÇALMA
-
-
Hırsızlık, sirkat
- "Rüyamıza kadar giren bu bahçeden elma çalmaya gidiyorduk." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Başa sarılan sarık
-
[sıfat]
Çalınmış
- "Çalma mal."
-
[sıfat]
Kakmalı olmayan, kalemle işlenmiş
- "Çalma çiçekli bir gümüş vazo."
-
Kibrit
-
[isim]
Çalmak işi
- "Kimsenin bilmediği bir havayı çalmaya başladılar." (Halit Fahri Ozansoy)
-
Hırsızlık, sirkat
- SIKÇA
-
-
[zarf]
Oldukça sık
-
[zarf]
Oldukça sık
- ÇAPAR
-
-
[isim]
Postacı, ulak
-
[sıfat]
Benekli, alacalı (hayvan ve bitki)
-
[sıfat]
Akşın
-
Çiçek bozuğu yüz
-
[isim]
Postacı, ulak