İçinde ça olan 5 harfli 97 kelime var. İçerisinde ÇA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ça olan kelimeler listesine ya da Sonu ça ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A Ç Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AÇ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÇAKMA
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Çakmak işi
                    
                    
 - 
                    
                        Vurulup çakılarak yapılmış kuyumcu işi
                    
                    
 - 
                    
                        Bu işte kullanılan kuyumcu kalıbı
                    
                    
 - 
                    
                        Deri hastalığı, yara, çıban
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Çakmak işi
                    
                    
 - SIRÇA
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Cam
                    
                    
- "Mermere düşen sırça gibi tuz buz oldu." (Aka Gündüz)
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Camdan yapılmış
                    
                    
- "Kadınlar kollarında birçok sırça bilezikler taşırlardı." (Yahya Kemal Beyatlı)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Cam
                    
                    
 - ÇATIŞ
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Çatma işi veya biçimi
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Çatma işi veya biçimi
                    
                    
 - DATÇA
 - ...
 - ÇADIR
 - 
    
Kelime Kökeni : Farsça
- 
                        [isim]
                    
                        Keçe, deri, kıl dokuma, sık dokunmuş kalın bez veya plastik maddelerden yapılarak direklerle tutturulan, taşınabilir barınak, çerge, oba, otağ
                    
                    
- "Kılıcını çekip tek başına atını, düşman başkumandanının çadırına saldırarak ölüm arayan Türk kumandanları görülmüştür." (Atatürk)
 
 - 
                    
                        Gölgelik olarak kullanılan tente veya şemsiye
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Keçe, deri, kıl dokuma, sık dokunmuş kalın bez veya plastik maddelerden yapılarak direklerle tutturulan, taşınabilir barınak, çerge, oba, otağ
                    
                    
 - ÇAKIŞ
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Çakma işi veya biçimi
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Çakma işi veya biçimi
                    
                    
 - ÇALMA
 - 
    
- 
                    
                        Hırsızlık, sirkat
                    
                    
- "Rüyamıza kadar giren bu bahçeden elma çalmaya gidiyorduk." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
 
 - 
                    
                        Başa sarılan sarık
                    
                    
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Çalınmış
                    
                    
- "Çalma mal."
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Kakmalı olmayan, kalemle işlenmiş
                    
                    
- "Çalma çiçekli bir gümüş vazo."
 
 - 
                    
                        Kibrit
                    
                    
 - 
                        [isim]
                    
                        Çalmak işi
                    
                    
- "Kimsenin bilmediği bir havayı çalmaya başladılar." (Halit Fahri Ozansoy)
 
 
 - 
                    
                        Hırsızlık, sirkat
                    
                    
 - RUSÇA
 - ...
 - SIÇAN
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Sıçangillerden, fareden iri, zararlı birçok türü bulunan kemirgen, memeli hayvan (Rattus)
                    
                    
- "Bir zamanlar hazinemiz tamtakırdı, sıçan düşse başı yarılırdı." (Talât Halman)
 
 - 
                    
                        Küçük yaştaki hırsız
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Sıçangillerden, fareden iri, zararlı birçok türü bulunan kemirgen, memeli hayvan (Rattus)
                    
                    
 - ÇAMAT
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Avlanılmış balıkları elde taşımaya yarar çengel askı
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Avlanılmış balıkları elde taşımaya yarar çengel askı
                    
                    
 - BARÇA
 - 
    
Kelime Kökeni : İtalyanca
- 
                        [isim]
                    
                        Orta Çağda kullanılan kürekli ve yelkenli taşıma gemisi
                    
                    
 - 
                    
                        Kalyon türünden küçük savaş gemisi
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Orta Çağda kullanılan kürekli ve yelkenli taşıma gemisi
                    
                    
 - PAÇAL
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Ekmek yapmak için çeşitli tahılların yasaya göre belirlenen gerekli karışım oranı
                    
                    
 - 
                    
                        Çeşitli şeylerin karışımı
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Ekmek yapmak için çeşitli tahılların yasaya göre belirlenen gerekli karışım oranı
                    
                    
 - ÇATIK
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Çatılmış olan
                    
                    
- "O çatık kara kaşlı, al yanaklı hanımın kucağına oturmak lazım gelmişti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Çatılmış olan
                    
                    
 - ÇABUK
 - 
    
Kelime Kökeni : Farsça
- 
                        [sıfat]
                    
                        Aceleci
                    
                    
- "Çabuk ve kolay bir konuşma tarzı vardı." (Reşat Nuri Güntekin)
 - "Çağırınız kuzum, rica ederim çağırınız hem biraz çabuk olunuz" (Peyami Safa)
 
 - 
                        [zarf]
                    
                        Alışılandan veya gösterilenden daha kısa bir zamanda, tez, yavaş karşıtı
                    
                    
- "Yazıma çabuk cevap geldi." (Aka Gündüz)
 
 - 
                        [ünlem]
                    
                        "Acele et, oyalanma" anlamlarında bir seslenme sözü
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Aceleci
                    
                    
 - ÇAYLI
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        İçinde çay bulunan
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        İçinde çay bulunan
                    
                    
 - ÇAPUT
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Eskimiş bez parçası, paçavra
                    
                    
 - 
                    
                        Bez
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Eskimiş bez parçası, paçavra
                    
                    
 - ÇARŞI
 - 
    
Kelime Kökeni : Farsça
- 
                        [isim]
                    
                        Dükkânların bulunduğu alışveriş yeri
                    
                    
- "Elbet çarşıda bir kahve, bir çaycı dükkânı bulurum." (Yusuf Ziya Ortaç)
 - "Her gün çarşı pazar dolaşarak ona küçük bir apartman hazırlamaya çalışıyoruz." (Reşat Nuri Güntekin)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Dükkânların bulunduğu alışveriş yeri
                    
                    
 - ÇAĞMA
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Çağmak işi
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Çağmak işi
                    
                    
 - ÇALAR
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Farklılık veya anlam inceliği, nüans
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Farklılık veya anlam inceliği, nüans
                    
                    
 - ÇAVLI
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Henüz ava alıştırılmamış doğan yavrusu
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Henüz ava alıştırılmamış doğan yavrusu