İçinde ça olan 5 harfli 97 kelime var. İçerisinde ÇA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ça olan kelimeler listesine ya da Sonu ça ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A Ç Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AÇ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- PARÇA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Bir bütünden ayrılan, ayrı sayılan veya artakalan şey
- "Yolun bu parçası bozuk."
-
Bir bütünden kopma, kırılma, yırtılma vb. yoluyla ayrılmış bölüm, lime
- "Alınacakları bir gece önceden küçük bir karton parçasına yazmıştır." (Haldun Taner)
-
Birkaçı bir araya geldiğinde bir bütünü oluşturan şeylerin her biri
- "On parçadan yapılmış bir oda takımı."
-
Tane
- "Üç parça elbiselik kumaş."
-
Edebiyat eserinin bir bölümü
- "Hayatımın en acı ve tatlı saatleri bunun başında geçti, eserimin en güzel parçalarını onun kenarında yazdım." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Müzik eseri
-
Benzeri, bir örneği
- "Ay parçası, elmas parçası."
-
Küçümseme ve değersiz sayma bildiren bir söz
- "Bir çoban parçasısın, olmasa bile koyun / Daima eğeceksin başkalarına boyun." (Kemalettin Kamu)
-
Güzel, alımlı kız veya kadın
-
[isim]
Bir bütünden ayrılan, ayrı sayılan veya artakalan şey
- ÇATMA
-
-
[isim]
Çatmak işi
-
Provada geçici olarak bir giysiye iliştirilmiş olan parça
-
Duvarları ağaç gövdesinden birbirine takılarak ve çivisiz olarak yapılan yayla evi, Yörük çadırı
-
Bir çeşit döşemelik kumaş
- "Sonra o çatma örtülü minderin üstüne oturmuş, albayın İstanbul hakkındaki suallerine kısa kısa cevap vermişti." (Halide Edip Adıvar)
-
Ahşap yapılarda ağaç iskeletin temel parçaları
-
Semerin ağaç kısmı
-
Heykel yapımında çamuru ayakta tutan tel iskelet
-
[isim]
Çatmak işi
- UÇARI
-
-
[sıfat]
Ele avuca sığmaz (kimse)
- "Ben azami derecede haşarı ve uçarı bir çocuktum." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Kendini çeşitli eğlencelere vermiş (kimse), sefih
- "Yazar dediğin biraz uçarı, serseri mizaç olmalı değil midir?" (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Ele avuca sığmaz (kimse)
- ÇAMÇA
-
-
[isim]
Sazangillerden, pullarından yalancı inci yapılan bir ırmak balığı (Leuciscus rutilus)
-
[isim]
Sazangillerden, pullarından yalancı inci yapılan bir ırmak balığı (Leuciscus rutilus)
- DÜÇAR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Uğramış, yakalanmış, tutulmuş
-
[sıfat]
Uğramış, yakalanmış, tutulmuş
- RUHÇA
- ...
- ÇAKAL
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Etoburlardan, sürü hâlinde yaşayan, kurttan küçük bir yaban hayvanı (Canis aureus)
-
Kurnaz, yalancı, düzenci, aşağılık kimse
-
[sıfat]
Titiz, huysuz, görgüsüz
-
[isim]
Etoburlardan, sürü hâlinde yaşayan, kurttan küçük bir yaban hayvanı (Canis aureus)
- ÇANDI
-
-
[isim]
Çivisiz, birbirine geçirilme yöntemine göre kesilmiş hazır kereste
- "Evi, ahırı, samanlığı babadan kalma, çandı yani çivisiz yapılmış keresteler birbirine geçirilerek yapılmış." (Halide Edip Adıvar)
-
Tahta kapak veya tavan
-
[isim]
Çivisiz, birbirine geçirilme yöntemine göre kesilmiş hazır kereste
- PAÇAL
-
-
[isim]
Ekmek yapmak için çeşitli tahılların yasaya göre belirlenen gerekli karışım oranı
-
Çeşitli şeylerin karışımı
-
[isim]
Ekmek yapmak için çeşitli tahılların yasaya göre belirlenen gerekli karışım oranı
- SALÇA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Yemeklere lezzet ve renk katmak için konulan domates veya biber ezmesi
- "Biber salçası. domates salçası."
-
Domates, baharat vb. şeylerle yapılan, çoğunlukla et yemeklerine katılan sos
-
[isim]
Yemeklere lezzet ve renk katmak için konulan domates veya biber ezmesi
- ÇANTA
-
-
[isim]
Kösele, meşin, kumaş vb. hafif malzemeden yapılıp büyüklüğüne göre para, evrak, yiyecek vb. koyup taşımaya yarayan kap
- "Yanından hiç ayırmadığı çantasında bir kütüphane bulursunuz." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Kösele, meşin, kumaş vb. hafif malzemeden yapılıp büyüklüğüne göre para, evrak, yiyecek vb. koyup taşımaya yarayan kap
- GOTÇA
- ...
- ÇARKA
-
-
[isim]
Osmanlı ordusunda öncü görevi
-
[isim]
Osmanlı ordusunda öncü görevi
- ÇAYIR
-
-
[isim]
Üzerinde gür ot biten düz ve nemli yer
- "Çocukların neşesi birdenbire sönmüş, çayıra bir eski mezarlık sükûtu çökmüştü." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Böyle yerde biten ot
-
[isim]
Üzerinde gür ot biten düz ve nemli yer
- ÇAYLI
-
-
[sıfat]
İçinde çay bulunan
-
[sıfat]
İçinde çay bulunan
- ÇARŞI
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Dükkânların bulunduğu alışveriş yeri
- "Elbet çarşıda bir kahve, bir çaycı dükkânı bulurum." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Her gün çarşı pazar dolaşarak ona küçük bir apartman hazırlamaya çalışıyoruz." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Dükkânların bulunduğu alışveriş yeri
- ÇAKAR
-
-
[isim]
Denizde, açığa veya kıyılara yerleştirilen, düzenli aralıklarla ve sürekli belirli aralıklarla yanıp sönen küçük fener, şimşekli fener
-
Genişliği on, uzunluğu yaklaşık iki yüz elli kulaç olan balık ağı
- "Kolyoz çakarı. Uskumru çakarı."
-
[isim]
Denizde, açığa veya kıyılara yerleştirilen, düzenli aralıklarla ve sürekli belirli aralıklarla yanıp sönen küçük fener, şimşekli fener
- ÇANAK
-
-
[isim]
Toprak, metal vb. bir maddeden yapılmış yayvan, çukurca kap
- "Oradaki sigara çanağından bir Gelincik alıp yaktıktan sonra anlattı." (Burhan Felek)
- "Oh olsun... Vallahi memnun oldum, diyordu. Çanak tuttun. Şunun şurasında rahat sana battı mıydı?" (Reşat Nuri Güntekin)
-
Göz çukuru
- "Kanlı çanaklarından fırlayan iri parlak gözleri, pek korkunç bakıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
Çiçeğin en dışında bulunan yeşil yaprakların tümü
-
Çevresine göre alçakta bulunan, derinliği genişliğinden az olan arazi
-
[sıfat]
Göstermelik, yalan yanlış, önceden belirlenmiş sonucu almaya yönelik
- "O sayfaları hazırlayanlar karşımızdaki cephenin dolduruşuyla bir çanak anket düzenlediler." (Refik Erduran)
-
[isim]
Toprak, metal vb. bir maddeden yapılmış yayvan, çukurca kap
- KALÇA
-
-
[isim]
Gövdenin arka bölümünde, bacakların birleştiği yerle bel arasındaki şişkin bölge
- "Sol kolunu yürürken hep kalçasına dayardı." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Gövdenin arka bölümünde, bacakların birleştiği yerle bel arasındaki şişkin bölge
- ÇALAR
-
-
[isim]
Farklılık veya anlam inceliği, nüans
-
[isim]
Farklılık veya anlam inceliği, nüans