İçinde ç olan 6 harfli 580 kelime var. İçerisinde Ç harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ç harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ç harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KÜRTÇE
- ...
- ÇAĞNAK
-
-
[isim]
Amniyon sıvısı
-
[isim]
Amniyon sıvısı
- ÇARÇUR
-
-
[isim]
"Gereksiz yerlere harcayıp tüketmek" anlamındaki çarçur etmek ve "gereksiz yere harcanmak, ziyan olmak" anlamlarındaki çarçur olmak birleşik fiillerinde geçen bir söz
- "Birikmiş parasını, elindeki sermayeyi çarçur etmesinden koruyabilmek için yine yalanlara başvuruyordu." (Necati Cumalı)
-
[isim]
"Gereksiz yerlere harcayıp tüketmek" anlamındaki çarçur etmek ve "gereksiz yere harcanmak, ziyan olmak" anlamlarındaki çarçur olmak birleşik fiillerinde geçen bir söz
- ÇERKEZ
- ...
- ÇİZİCİ
-
-
[isim]
Tarlada haşhaş kozalaklarını afyon almak için çizen kimse
-
[isim]
Tarlada haşhaş kozalaklarını afyon almak için çizen kimse
- KAÇLIK
-
-
[sıfat]
Kilo, lira, metre, adet gibi ölçü anlatan nesnelerin hangisinden olduğunu belirten soru sözü
- "Kaçlık paket istersiniz?"
-
[sıfat]
Kilo, lira, metre, adet gibi ölçü anlatan nesnelerin hangisinden olduğunu belirten soru sözü
- RENKÇİ
-
-
[isim]
Işığı, gölgeyi ve biçimleri renk yoluyla veren ressam
-
Renklendiren kimse
-
[isim]
Işığı, gölgeyi ve biçimleri renk yoluyla veren ressam
- ŞARKÇI
- ...
- ÇAKŞIR
-
-
[isim]
Paça bölümü diz üstünde veya diz altında kalan bir tür erkek şalvarı
- "İyi işlenmiş mavi çakşır ve mavi cepken giyerdi." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Kuşların ayağında bulunan ve süs gibi görünen tüy
-
[isim]
Paça bölümü diz üstünde veya diz altında kalan bir tür erkek şalvarı
- HAMLAÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Üfleç
-
[isim]
Üfleç
- TUTMAÇ
-
-
[isim]
Dört köşe kesilmiş küçük hamur parçalarından yapılan yoğurtlu çorba
-
[isim]
Dört köşe kesilmiş küçük hamur parçalarından yapılan yoğurtlu çorba
- ÇALGIÇ
-
-
[isim]
Mızrap
-
Bahçe süpürgesi, çalkı
-
[isim]
Mızrap
- İPEKÇİ
-
-
[isim]
İpek böceği yetiştiren veya ipek satan kimse
-
[isim]
İpek böceği yetiştiren veya ipek satan kimse
- YÜZGEÇ
-
-
[isim]
Balıklarda ve yüzen memelilerde karın ve göğüste çift, sırt, kuyruk ve anüste tek olarak bulunan, hareketi ve dengeyi sağlayan organ
-
[sıfat]
Suda iyi yüzen (kimse veya hayvan)
-
[isim]
Balıklarda ve yüzen memelilerde karın ve göğüste çift, sırt, kuyruk ve anüste tek olarak bulunan, hareketi ve dengeyi sağlayan organ
- GÖÇMEK
-
-
[-den]
Yerleşmek amacıyla mahalle, köy, şehir veya ülke değiştirmek
- "Selanik elden çıkınca ailesi İzmir'e göçmüştür." (Atilla İlhan)
- "En güzel halk türküleri çok sevilen bir insanın ansızın göçüp gitmesi ile kopan bir feryattır." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Bazı hayvanlar, sıcak iklimli ülkelere gitmek
-
[nsz]
Çökmek
-
[nsz]
Ölmek
-
Oturmak
- "Masaların arasından geçerek localardan birine gider, göçerlerdi." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[-den]
Yerleşmek amacıyla mahalle, köy, şehir veya ülke değiştirmek
- ÇIRNIK
-
Kelime Kökeni : Bulgarca
-
[isim]
Küçük boyda kayık
-
Üç flok yelkeni bulunan, iki yüz tona kadar olabilen, tek ve yekpare direkli yelkenli
-
[isim]
Küçük boyda kayık
- KURTÇA
- ...
- MEFLUÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
İnmeli, felçli
- "Mefluç kadın, başını eğiyor, ensesini Bedia'ya uzatıyor." (Peyami Safa)
-
Bozuk, düzgün olmayan
-
[sıfat]
İnmeli, felçli
- ÇARPIŞ
-
-
[isim]
Çarpma işi veya biçimi
-
[isim]
Çarpma işi veya biçimi
- ÇATMAK
-
-
[-i]
Odun, değnek, kılıç, tüfek vb. uzun şeylerden birkaç tanesini, tepelerinden birbirine çaprazlama dayayarak durdurmak
- "Avlusunda silahlarını çatmış, ayaklarını germiş askerler var." (Falih Rıfkı Atay)
-
Kereste vb.ni birbirine tutturmak
-
Bir şeyi yapmak için gerekli parçaları bir araya getirmek
- "Koca bir nahiye titreştik, odunsuz yattık / O büyük mektebi gördün ya, kışın biz çattık." (Mehmet Akif Ersoy)
-
Yükü hayvana iki yanlı yüklemek
-
Başa yemeni, çatkı, yazma vb.ni bağlamak
-
Kaşı, yüzü sertlik, öfke bildiren bir duruma sokmak
- "Komiser o yana doğru geldiğinden polis kaşlarını çattı." (Haldun Taner)
-
[-e]
Üzücü, kızdırıcı veya şaşırtıcı olaylarla karşılaşmak
- "Hacı Mustafa bağırıyor, ömründe böyle bir işe çatmadığını söylüyordu." (Refik Halit Karay)
-
[-e]
Yazıyla veya sözle sataşmak
- "Böyle söyler de sonra yemek biraz azca çıkarsa yahut pek düzgün olmasa aşçıya çatacak gibi olur." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-e]
Rastlamak, karşılaşmak
- "Nerden çattım böylesi bir güzele..." (Cahit Sıtkı Tarancı)
-
[nsz]
Sırası gelmek, zamanı gelmek
- "Bir karara varma zamanı gelip çatmıştı." (Cahit Uçuk)
-
[-e]
Gemiler birbirine çarpmak
-
[-i]
Odun, değnek, kılıç, tüfek vb. uzun şeylerden birkaç tanesini, tepelerinden birbirine çaprazlama dayayarak durdurmak