İçinde zü olan 8 harfli 40 kelime var. İçerisinde ZÜ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında zü olan kelimeler listesine ya da Sonu zü ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- YÜZÜNDEN
- 
    - 
                        [zarf]
                    
                        Nedeniyle
                    
                    - "O da çocuklar yüzünden alışmış, onlar yüzünden daha uygun görmüş, karısına anne derdi." (Sait Faik Abasıyanık)
 
 
- 
                        [zarf]
                    
                        Nedeniyle
                    
                    
- GÖZÜKMEK
- 
    - 
                        [nsz]
                    
                        Görünmek
                    
                    - "Bazen hareketleriyle pek makul, bazen âdetleriyle garip ve gülünç gözükürmüş." (Abdülhak Şinasi Hisar)
 
 
- 
                        [nsz]
                    
                        Görünmek
                    
                    
- ZÜLFARİS
- 
    Kelime Kökeni : Farsça - 
                        [isim]
                    
                        Baklagillerden bir süs bitkisi ve bunun güzel kokulu, mor, beyaz renkli, saç lülesi görünüşünde olan kıvrıntılı çiçeği (Phaseolus caracalla)
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Baklagillerden bir süs bitkisi ve bunun güzel kokulu, mor, beyaz renkli, saç lülesi görünüşünde olan kıvrıntılı çiçeği (Phaseolus caracalla)
                    
                    
- ÖZÜMSEME
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Özümsemek işi veya durumu
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Özümsemek işi veya durumu
                    
                    
- TEZELZÜL
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Sarsılma, sallanma
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Sarsılma, sallanma
                    
                    
- BÜZÜKTAŞ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Kafa dengi arkadaş, kafadar
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Kafa dengi arkadaş, kafadar
                    
                    
- ALTINÖZÜ
- ...
- ÖKÜZGÖZÜ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Birleşikgillerden, sarı renkte, papatyayı andırır bir çiçek ve onun bitkisi, sığırgözü, mastı çiçeği, arnika (Arnica montana)
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Birleşikgillerden, sarı renkte, papatyayı andırır bir çiçek ve onun bitkisi, sığırgözü, mastı çiçeği, arnika (Arnica montana)
                    
                    
- ZÜLFÜYAR
- ...
- SÜZÜŞMEK
- ...
- YÜZÜLMEK
- 
    - 
                        [nsz]
                    
                        Yüzme işi yapılmak
                    
                    - "Bu suda yüzülmez."
 
- 
                    
                        Derisi çıkarılmak
                    
                    - "Koyun yüzüldü."
 
- 
                    
                        Sömürülmek
                    
                    
 
- 
                        [nsz]
                    
                        Yüzme işi yapılmak
                    
                    
- SÜZÜLMEK
- 
    - 
                        [nsz]
                    
                        Süzme işine konu olmak
                    
                    - "Bal süzüldü."
 
- 
                    
                        Akmak
                    
                    - "Gözlerimden yaşlar süzüldü."
 
- 
                    
                        Kuş kanatları gerili olarak görünür bir hareket yapmadan havada ilerlemek
                    
                    - "Kuş, gene havada süzülüp daireler çiziyor." (Memduh Şevket Esendal)
 
- 
                    
                        Sessizce ve görünür bir hareket yapmadan ilerlemek
                    
                    - "Baktım süzülüp geçti açıktan iki sandal." (Yahya Kemal Beyatlı)
 
- 
                    
                        İnsan sessiz, gizlice ve kayıyormuş gibi gitmek
                    
                    - "Bir daha vurdum ve cevap alamayınca her zaman yaptığım gibi usulca kapıyı açıp içeri süzüldüm." (Haldun Taner)
 
- 
                    
                        Göz baygınlaşmak, mahmurlaşmak
                    
                    - "Bu sözleri söylerken mebusun gözleri süzülerek ufalıyordu." (Peyami Safa)
 
- 
                    
                        Uyumlu bir biçimde ve salınarak yürümek
                    
                    - "Bir tanesinin elinde-muhakkak çalmış olacak- bir şık şemsiye, o günün sosyete hanımlarını taklit ederek kırıtıyor, süzülüyorlardı." (Halide Edip Adıvar)
 
- 
                    
                        Yüzüne nazlı bir anlam vermek
                    
                    
- 
                    
                        Çok zayıflamak
                    
                    - "Yedi sekiz gün içinde kızcağız, süzülmüş, solmuş, gözleri çukura kaçmıştı." (Memduh Şevket Esendal)
 
 
- 
                        [nsz]
                    
                        Süzme işine konu olmak
                    
                    
- ÜZÜNTÜLÜ
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Üzüntüsü olan, acılı, müteessir
                    
                    - "Ara sıra, saate üzüntülü bir göz atıyordu." (Peyami Safa)
 
- 
                    
                        Üzüntü veren
                    
                    - "Onu güldüren ve bizi ağlatan bu uzun ve üzüntülü oyun feleğin sabrını tüketti." (Yahya Kemal Beyatlı)
 
- 
                        [zarf]
                    
                        Üzüntülü bir biçimde, üzüntülü olarak
                    
                    
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Üzüntüsü olan, acılı, müteessir
                    
                    
- DEVEGÖZÜ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        İri ve siyah taneli bir üzüm çeşidi
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        İri ve siyah taneli bir üzüm çeşidi
                    
                    
- DÜZÜLMEK
- 
    - 
                        [nsz]
                    
                        Düzme işine konu olmak veya düzme işi yapılmak
                    
                    - "O araba önde, öteki arabalar arkada, süvariler ve yayalar yola düzüldüler." (Sait Faik Abasıyanık)
 
 
- 
                        [nsz]
                    
                        Düzme işine konu olmak veya düzme işi yapılmak
                    
                    
- ÇÖZÜNMEK
- 
    - 
                        [nsz]
                    
                        Çözülme işine konu olmak, dağılmak, erimek
                    
                    
 
- 
                        [nsz]
                    
                        Çözülme işine konu olmak, dağılmak, erimek
                    
                    
- ŞABANÖZÜ
- ...
- ZÜLFİKAR
- ...
- ÇÖZÜMLER
- ...
- ZÜPPELİK
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Züppe olma durumu veya züppece davranış, snopluk
                    
                    - "Terbiyemiz, refahımız, bilgimiz bugünün züppeliklerinden ibaret." (Orhan Seyfi Orhon)
- "Sen şimdi züppelik ediyorsun ama yarın yine bize döneceksin." (Sait Faik Abasıyanık)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Züppe olma durumu veya züppece davranış, snopluk
                    
                    
