İçinde zü olan 5 harfli 27 kelime var. İçerisinde ZÜ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında zü olan kelimeler listesine ya da Sonu zü ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ZÜPPE
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Giyinişte, söz söyleyişte, dilde, düşünüşte toplumun gülünç ve aykırı saydığı yapmacıklıklara ve aşırılıklara kaçan (kimse)
                    
                    - "Tuhaf, züppe bir muhit içine düştüm, diyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
 
- 
                    
                        Seçkin görünmek için, bazı çevrelerdeki düşünceleri benimseyen, hayranlık duyan ve onlar gibi davranmaya özenen (kimse), snop
                    
                    
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Giyinişte, söz söyleyişte, dilde, düşünüşte toplumun gülünç ve aykırı saydığı yapmacıklıklara ve aşırılıklara kaçan (kimse)
                    
                    
- TÜZÜK
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Herhangi bir kurumun veya kuruluşun tutacağı yolu ve uygulayacağı hükümleri sırasıyla gösteren maddelerin hepsi, nizamname, statü
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Herhangi bir kurumun veya kuruluşun tutacağı yolu ve uygulayacağı hükümleri sırasıyla gösteren maddelerin hepsi, nizamname, statü
                    
                    
- SÜZÜK
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Zayıf, güçsüz, süzgün
                    
                    - "Parasızın yürüyüşü sürtük, gözleri süzük, rengi uçuk, sesi bozuktur." (Refik Halit Karay)
 
- 
                    
                        Süzgünleşmiş, süzülmüş
                    
                    - "Uykudan uyandırılmış gibi gözleri süzük, döndü baktı." (Memduh Şevket Esendal)
 
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Zayıf, güçsüz, süzgün
                    
                    
- SÜZÜŞ
- ...
- MEZÜR
- 
    Kelime Kökeni : Fransızca - 
                        [isim]
                    
                        Mezura
                    
                    
- 
                    
                        Ölçü
                    
                    - "Kunduraları galiba ayağını sıktığı için mezürü bozuyor, aktrisi kızdırıyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Mezura
                    
                    
- BÜZÜK
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Toplanarak büzülmüş
                    
                    
- 
                        [isim]
                    
                        Kalın bağırsağın sona erdiği yer, anüs
                    
                    
- 
                        [isim]
                    
                        Yüreklilik, cesaret
                    
                    
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Toplanarak büzülmüş
                    
                    
- YÜZÜŞ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Yüzme işi veya biçimi
                    
                    - "Sevdalı yüzüşlerde yunuslar / Yol gösteriyordu." (Yahya Kemal Beyatlı)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Yüzme işi veya biçimi
                    
                    
- ZÜYUF
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Kalp veya ayarı düşük paralar
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Kalp veya ayarı düşük paralar
                    
                    
- ÇÖZÜM
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Bir sorunun çözülmesinden alınan sonuç, hal
                    
                    - "Mahallî idarelerin seçilmiş organlarının, organlık sıfatını kazanmalarına ilişkin itirazların çözümü ve kaybetmeleri konusundaki denetim yargı yolu ile olur." (Anayasa)
 
- 
                    
                        Bir denklemde bilinmeyenlerin yerine konulduğunda o denklemi gerçekleştiren sayı veya sayılar
                    
                    
- 
                    
                        Bir problemi çözmek için verilenler üzerinde yapılacak işlemlerin gösterilmesi
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Bir sorunun çözülmesinden alınan sonuç, hal
                    
                    
- ZÜMRE
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Topluluk, takım, grup, camia
                    
                    - "Ben de kardeş sadakasıyla, ötekinin berikinin lütfuyla yaşayan tufeyliler zümresinden çıktım." (Reşat Nuri Güntekin)
 
- 
                    
                        Tür, cins
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Topluluk, takım, grup, camia
                    
                    
- ÇÖZÜK
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Çözülmüş olan
                    
                    
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Çözülmüş olan
                    
                    
- ZÜKAM
- ...
- HÜZÜN
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        İç kapanıklığı, gönül üzgünlüğü, gam, keder, sıkıntı
                    
                    - "Bereket versin bu hüzün uzun sürmez, çabuk dağılır ve kızcağız bir müddet sonra o daimî mağrur hâlini alıverirdi." (Haldun Taner)
- "İçinde henüz bir cenaze çıkmış evi andıran Hollanda Hariciye Nezaretini terk ederken yüreğime bir hüzün çökmüştü." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        İç kapanıklığı, gönül üzgünlüğü, gam, keder, sıkıntı
                    
                    
- ZÜLÜF
- 
    Kelime Kökeni : Farsça - 
                        [isim]
                    
                        Şakaklardan sarkan saç lülesi
                    
                    - "Eser seher yeli zülfün dağıtır / Gerdana dökülen tel incinmesin." (Karacaoğlan)
 
- 
                    
                        Sevgilinin saçı, zülfüyâr
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Şakaklardan sarkan saç lülesi
                    
                    
- ZÜLAL
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Saf, tatlı su
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Saf, tatlı su
                    
                    
- ÜZÜCÜ
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Üzüntü veren, acıklı
                    
                    - "Üzücü bir durum."
 
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Üzüntü veren, acıklı
                    
                    
- GÖZÜM
- 
    - 
                    
                        gözümün nuru
                    
                    - "İşkembe ayıklamaktan, bulaşık yıkamaktan göz açamıyordum." (Orhan Kemal)
- "Daha ileride denizin yüzünü birdenbire allak bullak eden akıntıya benzer bir çırpıntı oluyor, bu çırpıntı göz açıp kapayıncaya kadar kesiliyor." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Göz alabildiğine uzanan yeşil tepelerin, ruha ferahlık veren bir munis enginliği vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Kocakarı yöntemlerine inanmayı göz ardı ettiğini söyleyemezdim." (Ayşe Kulin)
 
 
- 
                    
                        gözümün nuru
                    
                    
- ÇÖZÜŞ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Çözme işi veya biçimi
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Çözme işi veya biçimi
                    
                    
- YÜZÜK
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Parmağa geçirilen genellikle metal halka
                    
                    - "Kalın parmaklarımın her bir boğumuna ayrı bir taştan, ayrı bir büyüklükte yüzükler geçirmişti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
 
- 
                    
                        Yüzük oyunu
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Parmağa geçirilen genellikle metal halka
                    
                    
- ZÜBDE
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Öz (I)
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Öz (I)
                    
                    
