İçinde zma olan 6 harfli 12 kelime var. İçerisinde ZMA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında zma olan kelimeler listesine ya da Sonu zma ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A M Z Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
ZAM
2 Harfli Kelimeler
AM, AZ, MA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- YAZMAN
-
-
[isim]
Özel veya kamu kuruluşlarında haberleşmeyi sağlayan, yazışma yapabilen görevli, kâtip, sekreter
-
Özel veya kamu kuruluşlarında yazışmalardan sorumlu kimse, sekreter
-
[isim]
Özel veya kamu kuruluşlarında haberleşmeyi sağlayan, yazışma yapabilen görevli, kâtip, sekreter
- AYAZMA
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Rumların kutsal saydıkları kaynak veya pınar
-
[isim]
Rumların kutsal saydıkları kaynak veya pınar
- KAZMAÇ
-
-
[isim]
Kazaratar
-
[isim]
Kazaratar
- BOZMAK
-
-
[-i]
Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek
- "Bu iki radyo istasyonu birbirini bozuyor."
-
Bir yerin, bir şeyin düzenini karıştırmak
- "Bir insanın aklını bozabilmesi için evvelce bu aklın mevcut olması lazım gelir." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Dokunmak, zarar vermek
- "Bu yemek midemi bozdu."
-
Geçersiz bir duruma getirmek
- "Eğer nişanını bozduysa yazıklar olsun." (Memduh Şevket Esendal)
-
Büyük parayı küçük birimlere ayırmak
- "Bir milyon lira bozar mısın?"
-
Bozguna uğratmak, yenmek, mağlup etmek
- "Düşman ordusunu bozmak."
-
Altını paraya çevirmek, bozdurmak
-
Yabancı ülke parasını Türk parasına çevirmek
-
Bağ veya bostanın son ürününü toplamak
- "Bostanı bozduk."
-
Kızlığına zarar vermek
-
Biçimini ve kullanılışını değiştirmek
- "Eskileri bozuyor, beni, çocuğu giydiriyor." (Ömer Seyfettin)
-
Bırakmak, dağıtmak
- "Tam biraz rahat edeceğim, işimi bozuyorsun." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir kimseyi beklemediği bir davranış karşısında bırakarak veya sözünü yalana çıkararak küçük düşürmek
- "Adamcağızı fena bozdunuz."
-
[-le]
Aklını yitirecek derecede bir şeye düşkün olmak
- "Adamcağız politika ile bozmuş."
-
Kötü duruma getirmek
-
[-i]
Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek
- YAZMAK
-
-
[-i]
Söz ve düşünceyi özel işaret veya harflerle anlatmak
- "Büyük bir heyecan, bir haz içinde şu satırları yazıyorum." (Ömer Seyfettin)
-
Yazı ile anlatmak, yazıya dökmek
- "Adresini bilmiyorum ki yazayım."
-
[-de]
Yazar olarak görev yapmak
-
[nsz]
Yazı ile bildirmek, haber vermek
- "Mağlubiyet Almanya'yı karıştırmış, gazeteler yazıyor." (Atilla İlhan)
-
Bir bilim veya edebiyat eseri oluşturmak
-
Sayaç vb. sayılarla niceliği belirtmek
-
Kaydetmek
- "Çocuğu okula yazdılar."
-
Bir göreve almak
- "O delikanlıyı polis yazmışlar."
-
[nsz]
İnsanın geleceğini belirlemek
- "Yazan böyle yazmış."
-
Gelinin yüzünü süslemek
- "Kalem alıp kaşın gözün yazmalı." (Halk türküsü)
-
[-i]
Söz ve düşünceyi özel işaret veya harflerle anlatmak
- KIZMAK
-
-
[nsz]
Isıtılan veya ısınan bir nesnenin sıcaklığı çok artmak
- "Taşlar güneşten kızmıştı."
- "Tatmin olmamış bir sanatçı öfkesiyle eski arkadaşlarına kızıp duruyordu." (Çetin Altan)
-
At, eşek vb. hayvanlar çiftleşmek istemek, kösnümek
-
Dişi kuşlar zamanı gelip kuluçkaya yatma isteği göstermek
-
Öfkelenmek, sinirlenmek
- "Tamamıyla bir Fransız olduğumu anlayınız da şapka giydiğime kızmayınız, olur mu?" (Ömer Seyfettin)
-
[nsz]
Isıtılan veya ısınan bir nesnenin sıcaklığı çok artmak
- SIZMAK
-
-
[nsz]
İnce aralıklardan veya gözeneklerden az miktarda ve belli olmadan yavaş yavaş akmak, çıkmak
- "Cam kenarlarından sızacak esintiyle hasta olacağından korkar." (Salâh Birsel)
-
Gizli tutulan haber, sır vb. şeyler duyulmak, yayılmak
-
Herhangi bir topluluğu, bir örgütü yolundan saptırmak için gizlice arasına girmek
-
[-e]
Gizlice, haber vermeden gitmek, sıvışmak
- "Bekir, kaşla göz arasında dışarıya sızdı." (Atilla İlhan)
-
İçki, yorgunluk vb. sebeplerle kendinden geçerek uyuyakalmak
- "İlacı konyağa döktüm. İki saat sonra Süleyman sızdı." (Aka Gündüz)
-
Düşman mevzileri arasına gizlice girmek ve ilerlemek
- "Dağlık bir hudut bölgesinde çıkan ve karşı topraktan sızan yabancı çetelerin yardımıyla günden güne ciddi bir hâl alan alçak bir isyanın bastırılmasıydı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[nsz]
İnce aralıklardan veya gözeneklerden az miktarda ve belli olmadan yavaş yavaş akmak, çıkmak
- DIZMAN
-
-
[sıfat]
İri yapılı, uzun boylu, şişman
- "Dızman bir adam."
-
[sıfat]
İri yapılı, uzun boylu, şişman
- KAZMAK
-
-
[-i]
Herhangi bir araçla toprağı açmak, oymak
-
Bu yolla çukur, kuyu, yol vb. oluşturmak
- "Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?" (Mehmet Akif Ersoy)
-
Hakketmek
-
[-i]
Herhangi bir araçla toprağı açmak, oymak
- PRİZMA
-
Kelime Kökeni : Yunanca
-
[isim]
Işınları saptıran ve ayrıştıran, saydam maddeden yapılmış üçgen cisim
-
Alt ve üst tabanları birbirine paralel ve eşit iki çokgenden, yanal yüzeyleri de eşit ve paralel doğrulardan oluşan çok düzlemli cisim, menşur, biçme
-
[isim]
Işınları saptıran ve ayrıştıran, saydam maddeden yapılmış üçgen cisim
- PLAZMA
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kanda alyuvarlarla akyuvarların içinde bulunduğu sıvı
-
Elektrik yükü yansız olan gaz moleküllerinden, pozitif iyonlardan ve negatif elektronlardan oluşan akışkan
-
[isim]
Kanda alyuvarlarla akyuvarların içinde bulunduğu sıvı
- TOZMAK
- ...