İçinde zm olan 6 harfli 56 kelime var. İçerisinde ZM bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında zm olan kelimeler listesine ya da Sonu zm ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- MÜZMİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Süreğen
- "... kadıncağızın müzmin romatizması vardı." (Haldun Taner)
-
Ne kadar süreceği belli olmaksızın sürüp giden
- "Genç kadınlara bakmak, bu adamda müzmin bir illetti." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Süreğen
- ATEİZM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Tanrıtanımazlık
-
[isim]
Tanrıtanımazlık
- KIZMAK
-
-
[nsz]
Isıtılan veya ısınan bir nesnenin sıcaklığı çok artmak
- "Taşlar güneşten kızmıştı."
- "Tatmin olmamış bir sanatçı öfkesiyle eski arkadaşlarına kızıp duruyordu." (Çetin Altan)
-
At, eşek vb. hayvanlar çiftleşmek istemek, kösnümek
-
Dişi kuşlar zamanı gelip kuluçkaya yatma isteği göstermek
-
Öfkelenmek, sinirlenmek
- "Tamamıyla bir Fransız olduğumu anlayınız da şapka giydiğime kızmayınız, olur mu?" (Ömer Seyfettin)
-
[nsz]
Isıtılan veya ısınan bir nesnenin sıcaklığı çok artmak
- TAŞİZM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Lekecilik
-
[isim]
Lekecilik
- BUDİZM
- ...
- SIZMAK
-
-
[nsz]
İnce aralıklardan veya gözeneklerden az miktarda ve belli olmadan yavaş yavaş akmak, çıkmak
- "Cam kenarlarından sızacak esintiyle hasta olacağından korkar." (Salâh Birsel)
-
Gizli tutulan haber, sır vb. şeyler duyulmak, yayılmak
-
Herhangi bir topluluğu, bir örgütü yolundan saptırmak için gizlice arasına girmek
-
[-e]
Gizlice, haber vermeden gitmek, sıvışmak
- "Bekir, kaşla göz arasında dışarıya sızdı." (Atilla İlhan)
-
İçki, yorgunluk vb. sebeplerle kendinden geçerek uyuyakalmak
- "İlacı konyağa döktüm. İki saat sonra Süleyman sızdı." (Aka Gündüz)
-
Düşman mevzileri arasına gizlice girmek ve ilerlemek
- "Dağlık bir hudut bölgesinde çıkan ve karşı topraktan sızan yabancı çetelerin yardımıyla günden güne ciddi bir hâl alan alçak bir isyanın bastırılmasıydı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[nsz]
İnce aralıklardan veya gözeneklerden az miktarda ve belli olmadan yavaş yavaş akmak, çıkmak
- KİNİZM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sinizm
-
[isim]
Sinizm
- KÜBİZM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Nesneleri geometrik biçimlerde gösteren bir sanat akımı
-
[isim]
Nesneleri geometrik biçimlerde gösteren bir sanat akımı
- TAOİZM
- ...
- DİZMEN
-
-
[isim]
Basımevinde dizgici, mürettip
-
[isim]
Basımevinde dizgici, mürettip
- LİRİZM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kişisel duyguların ilham yolu ile coşkulu ve etkili anlatımı
- "Vezin ve kafiyenin atılması, lirizmden yüz çevirme, imge kullanılmaması, şiirde yenilik sayılıyordu." (Selâhattin Hilav)
-
[isim]
Kişisel duyguların ilham yolu ile coşkulu ve etkili anlatımı
- KAZMAK
-
-
[-i]
Herhangi bir araçla toprağı açmak, oymak
-
Bu yolla çukur, kuyu, yol vb. oluşturmak
- "Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?" (Mehmet Akif Ersoy)
-
Hakketmek
-
[-i]
Herhangi bir araçla toprağı açmak, oymak
- SOFİZM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bilgicilik
-
[isim]
Bilgicilik
- KOZMİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Evrenle ve onun genel düzeniyle ilgili
- "Evliliğin kozmik bir kural olduğunu kabullenmek gerek." (Haldun Taner)
-
Haber alma ile ilgili
-
[sıfat]
Evrenle ve onun genel düzeniyle ilgili
- SİNİZM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İnsanın erdem ve mutluluğa, hiçbir değere bağlı olmadan, bütün gereksinmelerden sıyrılarak bağımsız olarak erişebileceğini savunan Antisthenes'in öğretisi, kinizm
-
[isim]
İnsanın erdem ve mutluluğa, hiçbir değere bağlı olmadan, bütün gereksinmelerden sıyrılarak bağımsız olarak erişebileceğini savunan Antisthenes'in öğretisi, kinizm
- BOZMAK
-
-
[-i]
Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek
- "Bu iki radyo istasyonu birbirini bozuyor."
-
Bir yerin, bir şeyin düzenini karıştırmak
- "Bir insanın aklını bozabilmesi için evvelce bu aklın mevcut olması lazım gelir." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Dokunmak, zarar vermek
- "Bu yemek midemi bozdu."
-
Geçersiz bir duruma getirmek
- "Eğer nişanını bozduysa yazıklar olsun." (Memduh Şevket Esendal)
-
Büyük parayı küçük birimlere ayırmak
- "Bir milyon lira bozar mısın?"
-
Bozguna uğratmak, yenmek, mağlup etmek
- "Düşman ordusunu bozmak."
-
Altını paraya çevirmek, bozdurmak
-
Yabancı ülke parasını Türk parasına çevirmek
-
Bağ veya bostanın son ürününü toplamak
- "Bostanı bozduk."
-
Kızlığına zarar vermek
-
Biçimini ve kullanılışını değiştirmek
- "Eskileri bozuyor, beni, çocuğu giydiriyor." (Ömer Seyfettin)
-
Bırakmak, dağıtmak
- "Tam biraz rahat edeceğim, işimi bozuyorsun." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir kimseyi beklemediği bir davranış karşısında bırakarak veya sözünü yalana çıkararak küçük düşürmek
- "Adamcağızı fena bozdunuz."
-
[-le]
Aklını yitirecek derecede bir şeye düşkün olmak
- "Adamcağız politika ile bozmuş."
-
Kötü duruma getirmek
-
[-i]
Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek
- AYAZMA
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Rumların kutsal saydıkları kaynak veya pınar
-
[isim]
Rumların kutsal saydıkları kaynak veya pınar
- GOŞİZM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Solculuğun aşırı biçimi
-
[isim]
Solculuğun aşırı biçimi
- ORGAZM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Cinsel uyarım ve zevkin en yüksek noktası
-
[isim]
Cinsel uyarım ve zevkin en yüksek noktası
- DÜZMEK
-
-
[-i]
Bir gereksinimi karşılamak amacıyla birçok şeyi birbirini tamamlayacak biçimde bir araya getirmek
- "Oğlum Sıtkı için son zamanlarda epeyce temiz ev eşyası düzdü diyorlar." (Memduh Şevket Esendal)
-
Düzene sokmak, düzene koymak, sıralamak, elverişli, uygun bir duruma getirmek
- "İskambil kâğıtlarını düzdü."
-
[-e]
Yaratmak, oluşturmak, meydana getirmek
- "Yeşil caminin avlusundaki sette oturmuş, Nilüfer ovasına şiir düzerken..." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[nsz]
Uydurmak
- "Bir sürü yalan düzmüş."
-
Cinsel ilişkide bulunmak
-
[-i]
Bir gereksinimi karşılamak amacıyla birçok şeyi birbirini tamamlayacak biçimde bir araya getirmek