İçinde ze olan 5 harfli 88 kelime var. İçerisinde ZE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ze olan kelimeler listesine ya da Sonu ze ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AHİZE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Telefonda seslerin duyulduğu ve iletildiği parça
- "Ahize birinden ona geçerek belki bir saat konuştular." (Mithat Cemal Kuntay)
-
[isim]
Telefonda seslerin duyulduğu ve iletildiği parça
- KEBZE
-
-
[isim]
Kürek kemiği
-
[isim]
Kürek kemiği
- DÜZEM
-
-
[isim]
Bir birleşiğe veya bir karışıma girecek madde miktarlarının belirtilmesi, dozaj
-
Düzey
- "Bu filmleri, Türk sinemasına insancıl ve belli bir düzemde yeraltı gerçekliği getiren yapıtlardır." (Selim İleri)
-
[isim]
Bir birleşiğe veya bir karışıma girecek madde miktarlarının belirtilmesi, dozaj
- ACUZE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Huysuz, yaşlı kadın
- "Korkunç bir acuze onu kucaklamaya çalışıyordu." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[isim]
Huysuz, yaşlı kadın
- ROZET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yakaya takılmak için çeşitli biçimlerde yapılan, bir kuruluşun sembolü sayılacak genellikle küçük metal nesne
- "Bir süs bir rozet gibi yakasına iliştirmiştir." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Musluğun, gizli döşenmiş boruya vidalandığı yerin çirkin görünüşünü kapatmak amacıyla kullanılan nikel veya krom kaplanmış çember biçimli sac parça
-
Kapı kolunun altına monte edilen metal parça
-
Güney Anadolu sahillerinde yetişen, pembe ve beyaz çiçekleri olan süs bitkisi
-
[isim]
Yakaya takılmak için çeşitli biçimlerde yapılan, bir kuruluşun sembolü sayılacak genellikle küçük metal nesne
- ZEKAT
- ...
- ZERRE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çok küçük parçacık
- "Kendi servetinden bir zerresini vatan namına feda etmemişti." (Ömer Seyfettin)
- "Bazen o muammalı hâl tamamen üstünden kalkıyor, zerre kadar eseri kalmıyor." (Sermet Muhtar Alus)
-
0,00156 g olan ağırlık ölçü birimi
- "Kadın, içinde zerre kadar şefkat bulunmayan bir sesle..." (Atilla İlhan)
-
[isim]
Çok küçük parçacık
- ZELİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Hor görülen, aşağı tutulan, aşağılanan
- "Şımarık kantocu kim bilir hangi tesirler altında eski mütevazı, zelil, ahiretlik olmuştu." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Onun namusu için ben zelil oldum, onun saati için ben bedbaht oldum." (Aka Gündüz)
-
[sıfat]
Hor görülen, aşağı tutulan, aşağılanan
- TÖZEL
-
-
[sıfat]
Tözle ilgili
-
[sıfat]
Tözle ilgili
- ZEHAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sanma, sanı, zannetme
- "Bu oyunun kendine düşman bir partiye seçmen kazandırdığı zehabına kapılmış olacak." (Haldun Taner)
- "Kim bilir ne taraflara yorar, ne zehaplarda bulunur?" (Sermet Muhtar Alus)
-
[isim]
Sanma, sanı, zannetme
- ZEBUR
- ...
- ZEHİR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Organizmaya girdiğinde kimyasal etkisiyle fizyolojik görevleri bozan ve miktarına göre canlıyı öldürebilen madde, ağı, sem
- "Evvela bir yumruk vurdu sersemledim, sonra ağzıma bilmediğim bir zehir tıktı, işte bu zehirle bayıldım." (Falih Rıfkı Atay)
- "Bunlar, etraflarına mütemadiyen zehir saçmakta ve kendi kuruntularını ancak birtakım garip snopluklarla avutmaya çalışmaktadırlar." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Büyük üzüntü, acı, keder, sıkıntı
- "Dünya ile küsmüş, içi zehir dolu olarak yaşamıştı bütün gençliğini." (Necati Cumalı)
- "İçimde elim bir boşluk, aşk ve hayat ortasında derin bir yalnızlık hissiyle bütün uykum acı ve zehir kesildi." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[isim]
Organizmaya girdiğinde kimyasal etkisiyle fizyolojik görevleri bozan ve miktarına göre canlıyı öldürebilen madde, ağı, sem
- ÖZENÇ
-
-
[isim]
İstek
-
İmrenme
-
[isim]
İstek
- ZEVAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yok olma, yok edilme
- "Allah kimseye zeval vermesin."
-
Suç, kabahat, sorumluluk
-
Bozulma
-
Öğle
-
[isim]
Yok olma, yok edilme
- TÜZEL
-
-
[sıfat]
Hukukla ilgili, hukuki, hukuksal
-
Hükümle ilgili, hükmi
-
[sıfat]
Hukukla ilgili, hukuki, hukuksal
- HEMZE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gırtlakta, ses tellerinin birbirine yapışması sonucu havanın akışını birdenbire engellemesiyle oluşan ve bir kesinti izlenimi veren ünsüz
- "Rey (re'y), neşe (neş'e), mesele (mes'ele)."
-
[isim]
Gırtlakta, ses tellerinin birbirine yapışması sonucu havanın akışını birdenbire engellemesiyle oluşan ve bir kesinti izlenimi veren ünsüz
- HERZE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Saçma söz, zevzeklik
- "Yatık Emine misin, Yanık Emine mi, her ne herze ise bana onun lüzumu yok." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Saçma söz, zevzeklik
- ZECRİ
- ...
- CAİZE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Şairlerin kasidelerle övdükleri büyükler tarafından kendilerine verilen bahşiş
-
Yazıda bir sözün olduğu gibi tekrarlandığını göstermek için alt hizasına konulan tırnak biçimindeki noktalama işareti
-
Yol yiyeceği, azık
-
[isim]
Şairlerin kasidelerle övdükleri büyükler tarafından kendilerine verilen bahşiş
- AVAZE
- ...