İçinde z olan 3 harfli 76 kelime var. İçerisinde Z harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında z harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu z harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

BUZ

  1. [isim] Donarak katı duruma gelmiş su
    • "Hep kar yağmıştı, her yer buzdu." (Tarık Dursun K)
    • "Beton döşeme bir türlü ısınmak bilmiyordu. Ve akşamlardan sabahlara kadar ayakları, baldırları buz kesiyordu." (Reşat Enis)
  2. [sıfat] Çok soğuk bir etki uyandıran (şey veya kimse)
    • "Bu romanın neresini beğendiniz? Buz!"
    • "Bu sefer avuçlarımla yanaklarım buz kesiliyor." (Aka Gündüz)

VAZ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Konma, konulma
  2. Birine ayırma, ona ait olma

BEZ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Pamuk veya keten ipliğinden yapılan dokuma
    • "Arkamıza kefenimsi bezler geçirip kuşakla bağladılar." (Falih Rıfkı Atay)
  2. Pamuktan, düz dokuma
    • "Amerikan bezi. Kaput bezi."
    • "Ben senin az mı bezini yıkadım."
  3. Herhangi bir cins kumaş
    • "Çadır bezi. Yelken bezi."
  4. Herhangi bir iş için kullanılan dokuma
  5. Gelişigüzel kumaş parçası, çaput
    • "Şurasını ıslak bezle silmeli."
  6. [sıfat] Kumaş veya dokumadan yapılmış
    • "Bez bebek."

ZEM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir kimseyi kötüleme, yerme, yergi

ZIT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Karşıt, ters
    • "... devam ediyor, birbirine zıt birçok şeyler söylüyordu." (Ömer Seyfettin)
    • "... ahlakını az çok bilirim, onunla zıt gitmeye gelmez." (Ahmet Haşim)
    • "Niçin babanın zıddına basıyorsun evladım, seni hiç incitmemiş bir baba, bir gün bir fiske vurmadı, bir dediğin iki olmuyor." (Halide Edip Adıvar)
    • "Yalnız akrep kuyruğu gibi bükülmüş pomatlı ibrişim bıyıklar zıddıma gidiyor." (Reşat Nuri Güntekin)

TÖZ

  1. [isim] Kök, asıl, cevher
  2. Değişenlerin özünde değişmeden kaldığı varsayılan idealist kavram, cevher

ZUM

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Optik kaydırma

GÖZ

  1. [isim] Görme organı
    • "İşkembe ayıklamaktan, bulaşık yıkamaktan göz açamıyordum." (Orhan Kemal)
    • "Daha ileride denizin yüzünü birdenbire allak bullak eden akıntıya benzer bir çırpıntı oluyor, bu çırpıntı göz açıp kapayıncaya kadar kesiliyor." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Göz alabildiğine uzanan yeşil tepelerin, ruha ferahlık veren bir munis enginliği vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Kocakarı yöntemlerine inanmayı göz ardı ettiğini söyleyemezdim." (Ayşe Kulin)
  2. Bazı deyimlerde, görme ve bakma
    • "Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin."
    • "O sıralar Avrupa'da bir büyük piyano ustası gözleri kamaştırıyordu." (Nadir Nadi)
    • "Öbürü göğsünden ağır yaralı iki erin geriye alınmalarına göz kulak oluyordu." (Atilla İlhan)
    • "Akşam hazırlanmış sofrayı gözden geçirmek için odasından çıktı." (Ayla Kutlu)
  3. Bakış, görüş
    • "Bu sefer alacaklı gözüyle baktım."
    • "Eski oyuncunun gözlerinde şimşekler çaktı, yutkundu." (Halide Edip Adıvar)
    • "Kayaların gözüme kestirdiğim bir yerinden aşağı inmeye başladım." (Reşat Nuri Güntekin)
  4. Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak
    • "Asıl felaket bu pınara sırt çevirmek, bu pınarın gözlerine taş tıkamak değil de ne olurdu?" (Tarık Buğra)
  5. Delik, boşluk
    • "İğnenin gözü."
    • "Köprünün gözleri karış karış kazılmıştır." (Sait Faik Abasıyanık)
  6. Çekmece
    • "Masanın gözleri."
  7. Terazi kefesi
  8. Kıskançlık veya hayranlıkla bakıldığında bir şeye kötülük verdiğine inanılan uğursuzluk, nazar
    • "İnsanı gözle yiyip bitirirler." (Ömer Seyfettin)
  9. Sevgi, ilgi, gönül bağlantısı
    • "Gözden düşmek. Göze girmek."
  10. Ağacın tomurcuk veren yerlerinden her biri
    • "Göz aşısı."
  11. Bölüm, hane
    • "Dama tahtasında altmış dört göz vardır."
  12. Bazı yaraların uç bölümü
    • "Çıbanın gözü."

NAZ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Kendini beğendirmek amacıyla yapılan davranış, cilve, eda
    • "Bu kız araya girmemiş olsaydı, Sevim belki bana bir parça naz ederdi." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Cemal Paşa, gençlik akımı içinde hatırı sayılır olduğunu bildiği için sonuna kadar Halide Hanım'ın nazına katlandı." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Ben karım için çalışıyorum. Epeyce kazanıyorum. Onun nazını çekerek bütün çocuklarına katlanıyorum." (Memduh Şevket Esendal)
  2. İsteksiz gibi görünerek yalvartmak amacıyla yapılan davranış
    • "Çok naz âşık usandırır."
  3. Şımarıkça davranış

KAZ

  1. [isim] Perde ayaklılardan, uzun, beyaz veya gri boyunlu, suda ve karada yaşayan, uçan, yabani veya evcil kuş (Anser)
  2. [sıfat] Budala

SÖZ

  1. [isim] Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil
    • "Aklıma bu maaş meselesinden bir kere de Ahmet Kerim'e söz açmak geldi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Toplantıda ilk olarak başkan söz aldı."
    • "Numaralar okunuyor, görüşüyoruz, gruplardan gruplara sözler atıyoruz, şakalar ediyoruz, ne hoş eğleniyoruz." (Refik Halit Karay)
    • "Söz bir, Allah bir, seni ele vermem." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük
    • "İşimin yapılacağı konusunda bakandan söz aldım."
    • "Sarhoşlar söz atıyor." (Halide Edip Adıvar)
    • "Bu toplantıda büyüklere söz düşmüyor." (Halide Edip Adıvar)
    • "Hâlbuki bu münasebetsiz dedikodular mektebe de söz getirmeye başladı." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Bir konuyu yazılı veya sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi
    • "Yer yer birçok türküde rastladığımız beylik sözler de vardı içinde." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
  4. Kesinlik kazanmayan haber, söylenti
    • "Ortalıkta bir söz dolaşıyor."
  5. Bir işi yapacağını kesin olarak vadetme
    • "O, sözünde duran bir adamdır."
  6. Müzik parçalarının yazılı metni, güfte
    • "Şarkının sözleri çok anlamlı."

BİZ

  1. [zamir] Çokluk birinci kişiyi gösteren söz
    • "Biz, Türkler, bütün tarihî hayatımızca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz!" (Atatürk)
    • "Şehir uşağıyız. Bize de mi lolo? Bu işin içinde bir karı dalaveresi olduğunu anladım." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  2. Bazen teklik birinci kişi zamiri "ben" yerine kullanılan bir söz
    • "Biz kendisini aldığımız zaman vücudu pek ince idi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)

TEZ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Çabuk olan, süratli
    • "Bugünden tezi yok, şimdi buradan çıkıp oraya gidiyorum." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  2. [zarf] Süratli bir biçimde

RUZ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Gün

BAZ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [sıfat] Temel
    • "Baz fiyat."
  2. [isim] Taban
  3. [isim] Bir asitle birleştiğinde bir tuz oluşturan madde, esas

ZÜL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Alçalma, düşkünlük
  2. Ayıplanacak şey

KUZ

  1. [sıfat] Gölgede kalan (yan)

ZER

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Altın

KÖZ

  1. [isim] Küçük kor parçası

ZAÇ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kükürtle demir bileşimlerinden biri

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü