İçinde z olan 3 harfli 76 kelime var. İçerisinde Z harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında z harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu z harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- VAZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Konma, konulma
-
Birine ayırma, ona ait olma
-
[isim]
Konma, konulma
- YÜZ
-
-
[isim]
Doksan dokuzdan sonra gelen sayının adı
-
Bu sayıyı gösteren 100, C rakamlarının adı
-
[sıfat]
On kere on, doksan dokuzdan bir artık
-
Kere, kat vb. kelimeler ile birlikte kullanılarak yapılan işin çokluğunu abartılı bir biçimde anlatan söz
- "Hikmet Bey'in kurum ve edası, her zamankinden belki yüz kat üstündü." (Sermet Muhtar Alus)
-
[isim]
Doksan dokuzdan sonra gelen sayının adı
- ZAĞ
-
-
[isim]
Kılağı
-
[isim]
Kılağı
- ARZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sunma
-
Piyasaya mal sürülmesi
- "Demin de arz ettiğim gibi karakolda izah ederim." (Tarık Buğra)
-
Yüksek bir makama anlatma, bildirme
-
[isim]
Sunma
- ZON
- ...
- LAZ
- ...
- RUZ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Gün
-
[isim]
Gün
- KUZ
-
-
[sıfat]
Gölgede kalan (yan)
-
[sıfat]
Gölgede kalan (yan)
- TİZ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
İnce, keskin (ses)
- "Tüfeklerin daha tiz yaylım teraneleri bu en yüksek ölüm raksına hâkim olmuş." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
İnce, keskin (ses)
- BEZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Pamuk veya keten ipliğinden yapılan dokuma
- "Arkamıza kefenimsi bezler geçirip kuşakla bağladılar." (Falih Rıfkı Atay)
-
Pamuktan, düz dokuma
- "Amerikan bezi. Kaput bezi."
- "Ben senin az mı bezini yıkadım."
-
Herhangi bir cins kumaş
- "Çadır bezi. Yelken bezi."
-
Herhangi bir iş için kullanılan dokuma
-
Gelişigüzel kumaş parçası, çaput
- "Şurasını ıslak bezle silmeli."
-
[sıfat]
Kumaş veya dokumadan yapılmış
- "Bez bebek."
-
[isim]
Pamuk veya keten ipliğinden yapılan dokuma
- ZAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sanı
- "Kapıyorum zannıyla kilitlemişim, diyordu." (Mithat Cemal Kuntay)
- "Âdeta elimi uzatsam dokunabilirim zannına düşmüştüm." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Sanı
- ZEM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir kimseyi kötüleme, yerme, yergi
-
[isim]
Bir kimseyi kötüleme, yerme, yergi
- ZAÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kükürtle demir bileşimlerinden biri
-
[isim]
Kükürtle demir bileşimlerinden biri
- CIZ
-
-
[isim]
Çocuk dilinde ateş
-
Kızgın yağın içine bir şey atıldığında çıkan ses
-
[isim]
Çocuk dilinde ateş
- HIZ
-
-
[isim]
Çabukluk, sürat
- "Hikâyede baştan sona kadar hareket ve hız olmalıdır." (Falih Rıfkı Atay)
- "Fırtına hızını aldı."
- "Güneş hızını kaybedince bu yapışkan su donar, yapraklar ellenebilir, toplanabilir duruma gelir." (Necati Cumalı)
-
Bir hareketten doğan güç, şiddet
- "Yağmur şimdi hızını daha da arttırmıştı." (Haldun Taner)
- "Münakaşa tekrar eski hızını alamayarak biraz sonra söndü." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Çaba, güç, gayret, takat
-
Alınan yolun harcanan zamana oranı, sürat
-
[isim]
Çabukluk, sürat
- KÖZ
-
-
[isim]
Küçük kor parçası
-
[isim]
Küçük kor parçası
- VIZ
-
-
[isim]
Böcek uçarken veya atılan bir şey hızla geçerken çıkan ses
- "Fakat bu da Nahit'e vız geldi çünkü kız koltuğa oturmuştu." (Tarık Buğra)
- "Bu ölümle Ahmet, dünya yüzünde sahibi olunacak şeyin yalnız bir kadın olabileceğini, ötesinin ise yalan, haksız olduğunu ve kendisine kadından gayrı bir şeye sahip olmanın vız gelip tırıs gittiğinin farkına varmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Böcek uçarken veya atılan bir şey hızla geçerken çıkan ses
- KOZ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Ceviz
- "Artık iki taraf da son kozlarını oynamak, sonlarının üzerine yürümek zorunda idiler." (Tarık Buğra)
- "Mümeyyiz Efendi varsın bekçi ile kozunu pay etsin..." (Reşat Nuri Güntekin)
-
İskambil oyunlarında diğer kâğıtları alabilen, onlara üstün tutulan belirli renk ve işaretteki kâğıt
- "Zavallının iratlarında oturan kiracılarla uğraşarak kırmadığı koz, çevirmediği dolap kalmıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
Başarı fırsatı olan elverişli durum, saldırış ve savunma fırsatı
- "Başvurduğu bu olağanüstü tabiyede varlığını değil, yokluğunu koz olarak kullanmıştır." (Haldun Taner)
-
Karşısındakini alt edecek etkili şey
-
[isim]
Ceviz
- TUZ
-
-
[isim]
Kokusuz, suda eriyen, yiyecekleri korumada ve tatlandırmada kullanılan billursu madde
- "Kaldırdığı gibi pekmez çömleğini vurmuş yere, tuz buz etmiş." (Rıfat Ilgaz)
- "Küçük votka kadehleri, mermi ıslıklarıyla aynalara çarpıp tuzla buz oluyorlar." (Atilla İlhan)
-
Bir asitteki hidrojenin yerini bir bazın almasıyla oluşan birleşim, sodyum klorür (NaCl)
-
[isim]
Kokusuz, suda eriyen, yiyecekleri korumada ve tatlandırmada kullanılan billursu madde
- ZIH
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Giysilerin kol, yaka, etek vb. kenarlarına dikilen şerit veya kaytan
- "Pantolon zıhı."
-
Marangoz işlerinde ince kenar pervazı
-
Sayfa çevresine çekilen çizgi
-
[isim]
Giysilerin kol, yaka, etek vb. kenarlarına dikilen şerit veya kaytan