İçinde yı olan 6 harfli 46 kelime var. İçerisinde YI bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında yı olan kelimeler listesine ya da Sonu yı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AYIRAN
-
-
[sıfat]
Işığı yalın ögelerine ayırma özelliği olan
-
[sıfat]
Işığı yalın ögelerine ayırma özelliği olan
- BALAYI
-
-
[isim]
Evlilik hayatının ilk ayı veya ilk günleri
- "Şairane, âşıkane güzel, tatlı bir balayı geçirdik." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Evlilik hayatının ilk ayı veya ilk günleri
- AYIRIŞ
-
-
[isim]
Ayırma işi veya biçimi
-
[isim]
Ayırma işi veya biçimi
- SAYICI
-
-
[isim]
Vergi almak için hayvan sayımı yapan kimse
-
[isim]
Vergi almak için hayvan sayımı yapan kimse
- BİNYIL
-
-
[isim]
Bin yılı içine alan zaman dilimi, milenyum
-
[isim]
Bin yılı içine alan zaman dilimi, milenyum
- SAYICA
-
-
[zarf]
Sayı bakımından, adetçe, adedî
-
[zarf]
Sayı bakımından, adetçe, adedî
- KAYYIM
- ...
- ARAYIŞ
-
-
[isim]
Arama işi veya biçimi
-
[isim]
Arama işi veya biçimi
- YIKKIN
-
-
[sıfat]
Yıkılacak duruma gelmiş, harap
-
[sıfat]
Yıkılacak duruma gelmiş, harap
- YIRTIŞ
-
-
[isim]
Yırtma işi veya biçimi
-
[isim]
Yırtma işi veya biçimi
- YIKAMA
-
-
[isim]
Yıkamak işi
- "Başını soğuk suyla yıkamaya başlamışlar." (Falih Rıfkı Atay)
-
Bir eriticideki bir veya birkaç çözünür birleşeni ayırmak amacıyla, eriticiyi, toz durumuna getirilmiş bir maddenin içinden yavaş yavaş geçirme
-
Film üzerinde kalması istenmeyen kimyasal maddelerin akıtılması için arı suyla yapılan temizleme
-
[isim]
Yıkamak işi
- YILDIZ
-
-
[isim]
Güneş ve ay dışında gökyüzünde görülen ışıklı gök cisimlerinden her biri
- "Baktık geceden fecre kadar ellerde / Yıldızlara yükselen kadehler gördük." (Yahya Kemal Beyatlı)
- "Adayı ve adalıları o kadar sevmeme rağmen bir türlü yıldızım barışmamıştır." (Burhan Felek)
- "Yeni Dâhiliye Nazırı Zati Bey'in yıldızı parladıkça Zaptiye Nazırı Selim Paşa'nın ikbali sönmeye yüz tuttu." (Halide Edip Adıvar)
- "Bu gecelerin artık benzi soluyor, talihi kararıyor, yıldızı sönüyordu." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Meşhur sinema ve müzikhol sanatçısı, star
- "Bir keresinde de bir yerli opera yıldızımız gelmişti." (Haldun Taner)
-
Bir noktadan çevreye beş veya daha fazla çıkıntısı olan çok köşeli şekil
- "Türk bayrağındaki yıldız beş ışınlıdır."
-
[sıfat]
Bu biçimde olan
-
Bir toplulukta, bir meslekte, üstün başarı gösteren kimse
- "Cebirde, geometride, fizikte sınıfımızın yıldızı idim." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Baht, şans, talih
-
Kuzey yönü, kuzey
-
[isim]
Güneş ve ay dışında gökyüzünde görülen ışıklı gök cisimlerinden her biri
- AYIRAÇ
-
-
[isim]
Maddeleri kimyasal birleşime veya ayrışıma uğratarak niteliklerini belirlemede kullanılan bileşikler, belirteç, miyar, reaktif
-
[isim]
Maddeleri kimyasal birleşime veya ayrışıma uğratarak niteliklerini belirlemede kullanılan bileşikler, belirteç, miyar, reaktif
- DOLAYI
-
-
[sıfat]
Çevrede, etrafta bulunan
- "Atlar koşacak. Pehlivanlar güreşecek. Şehirden, dolayı köylerden çağrılanlar geliyorlar." (Memduh Şevket Esendal)
-
[zarf]
Ötürü
- "Daha dün bu sözümden dolayı okşuyorlardı." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Çevrede, etrafta bulunan
- AYIKMA
-
-
[isim]
Ayıkmak işi
-
[isim]
Ayıkmak işi
- YIKICI
-
-
[isim]
Yıkmacı
- "Eski evlerimiz yandı, yıkıldı. Biz onlar içinde yaşayamaz olduk, alıcı çıkınca yıkıcılara sattık." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[sıfat]
Bir şeyin zarar görmesine, bozulmasına, yok olmasına, ortadan kalkmasına yol açan, tahripkâr
- "O yıkıcı bozgunun sebeplerini öğrenmeye büyük önem verdi." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Yıkmacı
- BOZAYI
-
-
[isim]
Tehlikeli bir cins ayı
-
[isim]
Tehlikeli bir cins ayı
- YIĞMAK
-
-
[-i]
Bir tepe oluşturacak biçimde üst üste koymak
-
[-i]
Biriktirmek
- "Herkes kışlık kömürünü yığdı."
-
Toplamak, bir araya getirmek
- "Bu yaşlıları kapının arkasına yığdılar." (Ömer Seyfettin)
-
[-i]
Bir tepe oluşturacak biçimde üst üste koymak
- ULAYIŞ
- ...
- AYILIK
-
-
[isim]
Kabalık, kaba davranış
-
[isim]
Kabalık, kaba davranış