İçinde yü olan 5 harfli 23 kelime var. İçerisinde YÜ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında yü olan kelimeler listesine ya da Sonu yü ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- YÜSRÜ
-
-
[isim]
Bazı ince işlerin yapımında kullanılan siyah bir ağaç ve bu ağacın kökü
-
[sıfat]
Bu kökten yapılmış olan
- "Yüsrü tespih."
-
[isim]
Bazı ince işlerin yapımında kullanılan siyah bir ağaç ve bu ağacın kökü
- YÜZDE
-
-
[isim]
Herhangi bir işte aracı olan kimseye, görevinin karşılığı olarak belli bir hesaba göre verilen ücret, yüzdelik
-
Herhangi bir sayı ile kullanıldığında yüze bölünen bir şeyin o kadarlık parçasını belirten bir söz
- "Bir eli tabancalı militan mıdır yoksa kesesini doldurmakla uğraşan iş adamlarından mıdır, mebus mudur hemen anlar ve bu anlayışlarında yüzde seksen yanılmaz." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Herhangi bir işte aracı olan kimseye, görevinin karşılığı olarak belli bir hesaba göre verilen ücret, yüzdelik
- YÜKÇÜ
-
-
[isim]
Taşıyıcı
-
[isim]
Taşıyıcı
- YÜKLÜ
-
-
[sıfat]
Yükü olan
-
Yapılacak işi çok olan
- "O çok yüklü, bu işi başkasına verelim."
-
Çok çalışmayı gerektiren
- "Bu yılki ders programı çok yüklü."
-
Çok fazla, pek çok
- "Vurgun, yüklü olursa firar kolaylıkları hazırlanmıştır." (Ömer Seyfettin)
-
Bir duyguyu, bir olguyu içinde veya üzerinde fazlaca bulunduran
- "Romanları, denemeleri hep kültürle yüklü, çok yanlı, zengindi." (Haldun Taner)
-
Çok sarhoş
-
Paralı, varlıklı
-
Gebe
-
[sıfat]
Yükü olan
- YÜLÜK
-
-
[sıfat]
Ustura ile kesilmiş (kıl)
-
[sıfat]
Ustura ile kesilmiş (kıl)
- YÜZEY
-
-
[isim]
Bir cismi uzaydan ayıran dış ve yaygın bölüm, satıh, yüz
-
[isim]
Bir cismi uzaydan ayıran dış ve yaygın bölüm, satıh, yüz
- HÜYÜK
- ...
- YÜZÜŞ
-
-
[isim]
Yüzme işi veya biçimi
- "Sevdalı yüzüşlerde yunuslar / Yol gösteriyordu." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Yüzme işi veya biçimi
- YÜKÜN
-
-
[isim]
İyon
-
[isim]
İyon
- GÖYÜK
-
-
[sıfat]
Yanık, yanmış
-
[isim]
Hastalık ateşi
-
[sıfat]
Yanık, yanmış
- YÜLGÜ
-
-
[isim]
Ustura
-
[isim]
Ustura
- YÜZER
-
-
[sıfat]
Yüz sıfatının üleştirme biçimi, her birine yüz, her defasında yüzü bir arada olan
-
[sıfat]
Yüz sıfatının üleştirme biçimi, her birine yüz, her defasında yüzü bir arada olan
- YÜKÜM
-
-
[isim]
Yükümlülük
- "Vergi yükümü yasayla konulur."
-
[isim]
Yükümlülük
- YÜRÜK
-
-
[sıfat]
Çok ve çabuk yürüyen, iyi yol alan, hızlı giden, yörük
-
[isim]
Osmanlı İmparatorluğu'nda otuzar kişilik ocaklar olarak Rumeli'ye yerleştirilen ve savaş zamanlarında geri hizmetlerde çalıştırılan tımarlı asker, yörük
-
Göçebe olan, yörük
- "Fakat göç ve yürük hayatı hareme ve kapalılığa gelmez." (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Çok ve çabuk yürüyen, iyi yol alan, hızlı giden, yörük
- YÜZME
-
-
[isim]
Yüzmek işi
-
Yüzme sporu
-
[isim]
Yüzmek işi
- YÜNLÜ
-
-
[sıfat]
Yünü olan
-
Yünden yapılmış
- "Yünlü battaniye."
-
[isim]
Yün kumaş
-
Yün kumaştan yapılmış
- "Yünlü etek."
-
[sıfat]
Yünü olan
- YÜREK
-
-
[isim]
Kalp
- "Yörede, şimdi yürek burkan bir suskunluk vardı." (Tarık Buğra)
- "Son yürek paralayıcı yalvarmama aldırış etmedi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "İkisinde de yürek Selanik." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Fakat sesi kulaklara değil, doğru yüreğe çarpar, yüreğe işlerdi." (Refik Halit Karay)
-
Bir kimsenin ruhsal yönü, gönül
- "Fazıla Hanım'ın elleri terliyor, yüreği sarsılıyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Ne dersiniz kız bayağı hasta oldu, deniz tutmuş gibi yüreği kabarmaya başladı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Kupa (I)
- "Bunu düşündükçe gülümser, tatlı tatlı yüreği çarpar, ruhunda kopan bir hamleyle örsünün üzerinde milyarlarca kıvılcım tutuştururdu." (Ömer Seyfettin)
-
Herhangi bir şeyden çekinmeme, korkmama, yüreklilik, korkusuzluk, cesaret
- "Bu iş yürek ister."
-
Acıma duygusu
- "Ona merhume demek bile yürek parçalayıcı bir şeydir." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Mide, karın, iç
- "Ayşe Hanım, kahveciden limon şekeri almış, yürek ferahlatır diye uzatıyor." (Sermet Muhtar Alus)
-
[isim]
Kalp
- SÜYÜM
-
-
[isim]
İğneye geçirilen bir sap iplik
-
[isim]
İğneye geçirilen bir sap iplik
- İÇYÜZ
-
-
[isim]
Herkesçe bilinmeyen, anlaşılmayan ve görünenden büsbütün başka olan neden veya nitelik, mahiyet, zamir, künh
- "Bu işin içyüzünü dostlarımızın bize gösterdikleri telgraf haberlerinden yeter bir vuzuh ile öğrenmekte gecikmemiştik." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Herkesçe bilinmeyen, anlaşılmayan ve görünenden büsbütün başka olan neden veya nitelik, mahiyet, zamir, künh
- YÜZÜK
-
-
[isim]
Parmağa geçirilen genellikle metal halka
- "Kalın parmaklarımın her bir boğumuna ayrı bir taştan, ayrı bir büyüklükte yüzükler geçirmişti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Yüzük oyunu
-
[isim]
Parmağa geçirilen genellikle metal halka