İçinde olan 5 harfli 23 kelime var. İçerisinde YÜ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında yü olan kelimeler listesine ya da Sonu yü ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

İÇYÜZ

  1. [isim] Herkesçe bilinmeyen, anlaşılmayan ve görünenden büsbütün başka olan neden veya nitelik, mahiyet, zamir, künh
    • "Bu işin içyüzünü dostlarımızın bize gösterdikleri telgraf haberlerinden yeter bir vuzuh ile öğrenmekte gecikmemiştik." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

SÜYÜM

  1. [isim] İğneye geçirilen bir sap iplik

YÜZDE

  1. [isim] Herhangi bir işte aracı olan kimseye, görevinin karşılığı olarak belli bir hesaba göre verilen ücret, yüzdelik
  2. Herhangi bir sayı ile kullanıldığında yüze bölünen bir şeyin o kadarlık parçasını belirten bir söz
    • "Bir eli tabancalı militan mıdır yoksa kesesini doldurmakla uğraşan iş adamlarından mıdır, mebus mudur hemen anlar ve bu anlayışlarında yüzde seksen yanılmaz." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

HÖYÜK

  1. [isim] Tarih boyunca türlü nedenlerle yıkılan yerleşme bölgelerinde, yıkıntıların üst üste birikmesiyle oluşan ve çoğu kez içinde yapı kalıntılarının gömülü bulunduğu yayvan tepe
  2. Toprak yığını, küçük tepe

YÜZME

  1. [isim] Yüzmek işi
  2. Yüzme sporu

YÜLGÜ

  1. [isim] Ustura

HÜYÜK
...
YÜZÜK

  1. [isim] Parmağa geçirilen genellikle metal halka
    • "Kalın parmaklarımın her bir boğumuna ayrı bir taştan, ayrı bir büyüklükte yüzükler geçirmişti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Yüzük oyunu

YÜRÜK

  1. [sıfat] Çok ve çabuk yürüyen, iyi yol alan, hızlı giden, yörük
  2. [isim] Osmanlı İmparatorluğu'nda otuzar kişilik ocaklar olarak Rumeli'ye yerleştirilen ve savaş zamanlarında geri hizmetlerde çalıştırılan tımarlı asker, yörük
  3. Göçebe olan, yörük
    • "Fakat göç ve yürük hayatı hareme ve kapalılığa gelmez." (Falih Rıfkı Atay)

BÜYÜK

  1. [sıfat] Boyutları, benzerlerinden daha fazla olan (somut nesne), makro, küçük karşıtı
    • "Büyük ağaçların altında, gazinoya doğru gidiyoruz." (Yusuf Ziya Ortaç)
    • "Mutlu değildi. Büyük başın derdi de sıkıntısı da büyük olur." (Burhan Felek)
    • "Büyük sözüme tövbe, hatır ve hayalime bile getiremem." (Sermet Muhtar Alus)
    • "Buralara kadar zahmet ettiniz, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim." (Haldun Taner)
  2. Çok, ortalamayı aşan (soyut kavram)
    • "Büyük bir cevap sıkıntısı geçirdikten sonra itiraf etti." (Peyami Safa)
  3. Niceliği çok olan
    • "Benim büyük kalabalıklara karşı ürkekliğim vardır." (Reşat Nuri Güntekin)
  4. Üstün niteliği olan
    • "Molière büyük adammış, yeryüzüne gelmiş kişilerin en büyüklerinden biri." (Nurullah ataç)
  5. Yetişkin, belli bir yaşa gelmiş
    • "Büyüklerin yanında sesim çıkmazdı." (Sait Faik Abasıyanık)
  6. Önemli
    • "Ömrünün tek ve büyük oyunu bitmişti." (Tarık Buğra)

GÖYÜK

  1. [sıfat] Yanık, yanmış
  2. [isim] Hastalık ateşi

YÜNLÜ

  1. [sıfat] Yünü olan
  2. Yünden yapılmış
    • "Yünlü battaniye."
  3. [isim] Yün kumaş
  4. Yün kumaştan yapılmış
    • "Yünlü etek."

YÜZER

  1. [sıfat] Yüz sıfatının üleştirme biçimi, her birine yüz, her defasında yüzü bir arada olan

YÜZLÜ

  1. [sıfat] Yüzü herhangi bir nitelikte olan
    • "Yanında ... kapkara yüzlü, bembeyaz dişli lakin çırılçıplak olmayan bir de zenci vardı." (Refik Halit Karay)
  2. Şımartılmış, yüz bulmuş (kimse)

YÜKÜN

  1. [isim] İyon

YÜSRÜ

  1. [isim] Bazı ince işlerin yapımında kullanılan siyah bir ağaç ve bu ağacın kökü
  2. [sıfat] Bu kökten yapılmış olan
    • "Yüsrü tespih."

YÜKÜM

  1. [isim] Yükümlülük
    • "Vergi yükümü yasayla konulur."

YÜREK

  1. [isim] Kalp
    • "Yörede, şimdi yürek burkan bir suskunluk vardı." (Tarık Buğra)
    • "Son yürek paralayıcı yalvarmama aldırış etmedi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
    • "İkisinde de yürek Selanik." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
    • "Fakat sesi kulaklara değil, doğru yüreğe çarpar, yüreğe işlerdi." (Refik Halit Karay)
  2. Bir kimsenin ruhsal yönü, gönül
    • "Fazıla Hanım'ın elleri terliyor, yüreği sarsılıyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Ne dersiniz kız bayağı hasta oldu, deniz tutmuş gibi yüreği kabarmaya başladı." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Kupa (I)
    • "Bunu düşündükçe gülümser, tatlı tatlı yüreği çarpar, ruhunda kopan bir hamleyle örsünün üzerinde milyarlarca kıvılcım tutuştururdu." (Ömer Seyfettin)
  4. Herhangi bir şeyden çekinmeme, korkmama, yüreklilik, korkusuzluk, cesaret
    • "Bu iş yürek ister."
  5. Acıma duygusu
    • "Ona merhume demek bile yürek parçalayıcı bir şeydir." (Reşat Nuri Güntekin)
  6. Mide, karın, iç
    • "Ayşe Hanım, kahveciden limon şekeri almış, yürek ferahlatır diye uzatıyor." (Sermet Muhtar Alus)

YÜKÇÜ

  1. [isim] Taşıyıcı

YÜLÜK

  1. [sıfat] Ustura ile kesilmiş (kıl)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü