İçinde yn olan 8 harfli 33 kelime var. İçerisinde YN bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında yn olan kelimeler listesine ya da Sonu yn ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TIYNETLİ
-
-
[sıfat]
İyi huylu
-
[sıfat]
İyi huylu
- KAYNATMA
-
-
[isim]
Kaynatmak işi
-
[isim]
Kaynatmak işi
- GÖYNÜMEK
-
-
[nsz]
Dertlenmek, üzülmek, içlenmek
-
Ham meyve olgunlaşmak
-
[nsz]
Dertlenmek, üzülmek, içlenmek
- KAYNAYIŞ
-
-
[isim]
Kaynama işi veya biçimi
-
[isim]
Kaynama işi veya biçimi
- KAYNARCA
-
-
[isim]
Kaynak
-
Sıcak su kaynağı
-
Hastalara kaynatılarak içirilen pekmez, yağ ve baharat karışımı
-
[isim]
Kaynak
- PEYNİRCİ
-
-
[isim]
Peynir yapan veya satan kimse
-
[isim]
Peynir yapan veya satan kimse
- KAYNAKÇI
-
-
[isim]
Kaynak yapan kimse
-
[isim]
Kaynak yapan kimse
- KELAYNAK
-
-
[isim]
Leylekgillerden, yeryüzünde yalnız Birecik'te, Fırat vadisini çeviren kayalarda yaşayan, başı tüysüz, soyu tükenme tehlikesi altında olan, uzun gagalı bir kuş (Geronticus eremita)
-
[isim]
Leylekgillerden, yeryüzünde yalnız Birecik'te, Fırat vadisini çeviren kayalarda yaşayan, başı tüysüz, soyu tükenme tehlikesi altında olan, uzun gagalı bir kuş (Geronticus eremita)
- KAYNATIŞ
- ...
- KAYNAMAK
-
-
[nsz]
Bir sıvı, sıcaklığı belli bir dereceyi bulduğunda buhar durumuna geçerek fokurdamak
- "Su, 100 °C'de kaynar."
-
Yiyecek, içecek pişmek, haşlanmak
- "Doktorun sade kaynamış kahvesini söylemesini bekledi ve garson gider gitmez konuştu." (Tarık Buğra)
-
Yerden çıkmak
- "Paşaoluk yaylasının her bucağından bir pınar kaynar." (Falih Rıfkı Atay)
-
Kırık, çatlak kemik veya metal parçalar eski durumunu almak, birbirine yapışmak
-
Yara kapanmak, iyileşmek
-
Mayalı bir şey kabarıp köpürmek
- "Şıra kaynamış."
-
Mide ekşimek
-
Çalkantı durumunda olmak, dalgalanmak
- "Deniz kaynıyor."
-
Çok miktarda bulunmak
- "Burada karıncalar kaynıyor."
-
Gizli bir iş çevirmek, için için hazırlanmak
- "Burada bir iş kaynıyor."
-
Gerektiği gibi yapılamamak
- "Lafa daldık, ders kaynadı."
-
Artmak, çoğalmak, yoğunlaşmak
- "Gittikçe kaynayıp kabaran bir hiddet, taşmak raddesine gelmiş kelimelerle dudaklarına kadar çıkıp titriyordu." (Halit Ziya Uşaklıgil)
-
Coşmak, heyecanlanmak
-
Bir yerde huzursuzluk, tedirginlik olmak
-
Arada kaybolmak
- "Değerli bir çalışma kaynadı gibi geliyor bana." (Selim İleri)
-
[nsz]
Bir sıvı, sıcaklığı belli bir dereceyi bulduğunda buhar durumuna geçerek fokurdamak
- DİZAYNCI
-
-
[isim]
Dizayn işiyle uğraşan kimse
-
[isim]
Dizayn işiyle uğraşan kimse
- OYNANMAK
-
-
[nsz]
Oynama işine konu olmak
- "O gece orada ne oynanacağına bakmadan içeri daldılar." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Herhangi biri oynamak
-
[nsz]
Oynama işine konu olmak
- DİZAYNLI
- ...
- KAYNAKLI
-
-
[sıfat]
Belli bir kaynaktan gelen
- "Londra kaynaklı bir habere göre..."
-
Kaynak yapılmış
-
[sıfat]
Belli bir kaynaktan gelen
- ÇİZOYNAT
- ...
- OYNAKLIK
-
-
[isim]
Oynak olma durumu
-
Oynakça davranış
- "Kadınlarında ne bir oynaklık, erkeklerinde ne bir haşarılık." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Oynak olma durumu
- KAYNAŞIK
-
-
Birbirine kaynamış, kaynaşmış
-
Kıpırdak, oynak (kadın)
-
Birbirine kaynamış, kaynaşmış
- KAYNAKÇA
-
-
[isim]
Belli bir konu, yer ve dönemle ilgili yayınları kapsayan veya en iyilerini seçen eser, bibliyografya, bibliyografi
-
[isim]
Belli bir konu, yer ve dönemle ilgili yayınları kapsayan veya en iyilerini seçen eser, bibliyografya, bibliyografi
- OYNATMAK
-
-
[-i]
Oynamasını sağlamak
- "Bir curcuna havası söyledi ve salondakilerin hepsini oynattı." (Peyami Safa)
-
Kımıldamasına yol açmak
- "Elindeki kamçıyı oynatarak güneş altında yanan ovalarda gözlerini gezdirdi." (Memduh Şevket Esendal)
-
[nsz]
Herhangi bir canlıya istenilen hareketleri yaptırmak
- "Ayı oynatmak."
-
[nsz]
Bir araç, gereç kullanmak
- "Akıllı bir adam mermer üzerinde keser oynatır mı?" (Ömer Seyfettin)
-
[nsz]
Aklını yitirmek
- "Sizinle iki gün daha çalışsam aklımı oynatabilirim." (Falih Rıfkı Atay)
-
Korkutmak, heyecanlandırmak
- "Yüreğimi oynattın."
-
Herhangi bir ödevi yerine getirmeyerek karşı tarafı düzenle oyalamak
- "Borçlu alacaklıyı iki aydır oynatıyor."
-
[nsz]
Sahneye koymak
- "Bu ramazan geceleri Karagöz oynatacağız." (Halide Edip Adıvar)
-
[-i]
Oynamasını sağlamak
- BOYNUZLU
-
-
[sıfat]
Boynuzu olan (hayvan)
-
Karısının veya kadın yakınlarından birinin iffetsizliğine göz yuman (erkek)
- "Böyle kocalara her dilde boynuzlu derler." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Troleybüs
-
[sıfat]
Boynuzu olan (hayvan)