İçinde yl olan 8 harfli 78 kelime var. İçerisinde YL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında yl olan kelimeler listesine ya da Sonu yl ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SÖYLEYİŞ
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Bir kelimenin ses, hece, ton ve vurgu bakımından söylenme biçimi, söyleniş, sesletim, telaffuz
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bir kelimenin ses, hece, ton ve vurgu bakımından söylenme biçimi, söyleniş, sesletim, telaffuz
                    
                    
 - JOKEYLİK
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Jokey olma durumu
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Jokey olma durumu
                    
                    
 - TAYLORCU
 - ...
 - HAKKIYLA
 - 
    
- 
                        [zarf]
                    
                        Gereği gibi, iyice
                    
                    
 
 - 
                        [zarf]
                    
                        Gereği gibi, iyice
                    
                    
 - OYLANMAK
 - 
    
- 
                        [nsz]
                    
                        Oylama işi yapılmak
                    
                    
- "... Bakanlar Kurulunun güven isteği, bir tam gün geçtikten sonra oylanır." (Anayasa)
 
 
 - 
                        [nsz]
                    
                        Oylama işi yapılmak
                    
                    
 - ÖYLESİNE
 - 
    
- 
                        [zarf]
                    
                        Aşırı bir biçimde, fazla, o kadar çok
                    
                    
- "Göz öylesine alışır ki yeni yapılara, insan ne kadar kendini zorlasa o boş arsanın nasıl olduğunu gözünün önüne getiremez." (Necati Cumalı)
 
 
 - 
                        [zarf]
                    
                        Aşırı bir biçimde, fazla, o kadar çok
                    
                    
 - ALBAYLIK
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Albay rütbesi, miralaylık
                    
                    
- "Albaylığa yükselmek."
 
 - 
                    
                        Albayın görevi
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Albay rütbesi, miralaylık
                    
                    
 - HAYLAMAK
 - 
    
- 
                        [-i]
                    
                        At gibi hayvanları sürmek için seslenmek
                    
                    
- "Arabacılık, sararsın burmayı, çalarsın kamçıyı, haylarsın hayvanı geçer gidersin." (Ahmet Rasim)
 
 
 - 
                        [-i]
                    
                        At gibi hayvanları sürmek için seslenmek
                    
                    
 - OYLUMSUZ
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Hacimsiz
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Hacimsiz
                    
                    
 - HUYLULUK
 - ...
 - SÖYLENTİ
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Ağızdan ağıza dolaşan, kesinlik kazanmayan haber, rivayet, şayia
                    
                    
- "Önce kulaktan kulağa fısıldanan bu söylentilerin meclis kürsülerinde açıkça ifade edildiği oluyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Ağızdan ağıza dolaşan, kesinlik kazanmayan haber, rivayet, şayia
                    
                    
 - YAPAYLIK
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Yapay olma durumu, sunilik
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Yapay olma durumu, sunilik
                    
                    
 - SÖYLEVCİ
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Coşkulu ve güzel konuşan, hitabede bulunan kimse
                    
                    
- "İttihat ve Terakki'nin en iyi söylevcisi odur." (Salâh Birsel)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Coşkulu ve güzel konuşan, hitabede bulunan kimse
                    
                    
 - ÇİYLEMEK
 - 
    
- 
                        [nsz]
                    
                        Yağmur, hafif ve ince yağmak
                    
                    
 
 - 
                        [nsz]
                    
                        Yağmur, hafif ve ince yağmak
                    
                    
 - YAYLANMA
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Yaylanmak işi
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Yaylanmak işi
                    
                    
 - SÖYLENİŞ
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Söyleyiş, telaffuz
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Söyleyiş, telaffuz
                    
                    
 - OYLAŞMAK
 - 
    
- 
                        [-i]
                    
                        Müzakere etmek
                    
                    
 
 - 
                        [-i]
                    
                        Müzakere etmek
                    
                    
 - PEYLEMEK
 - 
    
- 
                        [nsz]
                    
                        Bir şeyi önceden kendine ayırtmak
                    
                    
- "Ta uçta kendime bir yer peyleyip sineyim derken Gazi seslendi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
 
 - 
                    
                        Temin etmek, sağlamak
                    
                    
 - 
                    
                        Ismarlamak
                    
                    
- "Günlerce uzak köylerden jandarmalar, şöhretli zağarlar getiriyorlar, kış için tavşan avına tazılar peyliyorlardı." (Refik Halit Karay)
 
 
 - 
                        [nsz]
                    
                        Bir şeyi önceden kendine ayırtmak
                    
                    
 - YAYLAMAK
 - 
    
- 
                        [nsz]
                    
                        Yazın yaylada oturmak, yaylaya çıkmak
                    
                    
- "Bu yıl nerede yayladılar?"
 
 
 - 
                        [nsz]
                    
                        Yazın yaylada oturmak, yaylaya çıkmak
                    
                    
 - ONAYLAMA
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Onaylamak işi, tasdik, konfirmasyon
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Onaylamak işi, tasdik, konfirmasyon