İçinde ye olan 5 harfli 86 kelime var. İçerisinde YE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ye olan kelimeler listesine ya da Sonu ye ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E Y Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EY, YE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AYEVİ
-
-
[isim]
Ayla
-
[isim]
Ayla
- KURYE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Genellikle elçilik postasını yerine ulaştırmakla görevli kimse
-
Posta, kargo, mektup vb. gönderileri alıcıya ulaştıran kimse
-
Uçakla gönderilen mektup, koli veya havale
-
Düzenli olarak ticari bir hizmet gören taşıt
-
[isim]
Genellikle elçilik postasını yerine ulaştırmakla görevli kimse
- EMAYE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Üzeri emayla kaplanmış olan
- "Emaye tencere."
-
[isim]
Fotoğrafçılıkta ışığa karşı hassas malzeme
-
[sıfat]
Üzeri emayla kaplanmış olan
- LEVYE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir mekanizmanın kumanda kolu
-
Bir şeyi yerinden oynatmak, kaldırmak, harekete geçirmek, gevşetmek vb. için kullanılan, kaldıraca benzer araç
- "Sonra bir el çekti gemiyi tezgâhtan ayıracak levyeyi." (Çetin Altan)
-
[isim]
Bir mekanizmanın kumanda kolu
- YEMEN
- ...
- YEDEK
-
-
[sıfat]
Bir şeyin gereğinde kullanılmak için elde bulundurulan, asıl karşıtı
- "Sonra otomobili yedeğe takıp götürdüler." (Refik Halit Karay)
-
Gereğinde kullanılmak için fazladan bulundurulan, ayrılmış olan
- "Yedek kalem. Yedek anahtar."
- "Bunlardan yürümeye mecali olmayan bazılarını erkekler iki taraflarından kollarına girmek suretiyle yedeğe almışlar." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Yularından çekilerek götürülen boş binek hayvanı
-
[isim]
Hayvanı yedeğe alan ip, yular
-
[isim]
Redif
-
[sıfat]
Bir şeyin gereğinde kullanılmak için elde bulundurulan, asıl karşıtı
- KOLYE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Ucuna süs eşyaları konularak boyna takılan takı
-
[isim]
Ucuna süs eşyaları konularak boyna takılan takı
- YERGİ
-
-
[isim]
Bir kimseyi, bir toplumu, bir düşünceyi, bir nesneyi, bir göreneği yermek için yazılmış yazı veya söylenmiş söz, hicviye, hiciv, satir
- "Bize okuduğu yergilerde onun şahsına dokunur bir şey yoktu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Bir kimseyi, bir toplumu, bir düşünceyi, bir nesneyi, bir göreneği yermek için yazılmış yazı veya söylenmiş söz, hicviye, hiciv, satir
- GAYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Pek, çok, pek çok, güçlü bir biçimde, etkili olarak
- "Soframızda gayet samimi birkaç misafirimiz bulunur." (Aka Gündüz)
-
[zarf]
Pek, çok, pek çok, güçlü bir biçimde, etkili olarak
- SEDYE
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Hasta veya yaralı taşımaya yarayan katlanabilir hasta yatağı, teskere
- "Biraz sonra sedye yukarı çıkarılıp koridora konuldu." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Hasta veya yaralı taşımaya yarayan katlanabilir hasta yatağı, teskere
- YEKUN
- ...
- KARYE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Köy
-
[isim]
Köy
- PAYET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Giysi vb. işlemek için kullanılan küçük, pırıltılı pul
-
[isim]
Giysi vb. işlemek için kullanılan küçük, pırıltılı pul
- YEMCİ
-
-
[isim]
Yem satan kimse
-
[isim]
Yem satan kimse
- NİYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyi yapmayı önceden isteyip düşünme, maksat
- "Niyeti ilk önüne gelen telefonlu dükkâna dalmaktı." (Haldun Taner)
- "Birisi niyet çeksin de biz de bir lokma bir şey yiyelim diye bekleşiyorlar." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Fal gibi kullanılmak amacıyla içine mâni yazılıp katlanmış veya şekerlere sarılmış kâğıt parçası
-
Namaz kılmaya, oruç tutmaya ve abdest almaya karar verip başlama
-
[isim]
Bir şeyi yapmayı önceden isteyip düşünme, maksat
- YEZİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Nefret edilen kimseler için kullanılan bir söz
- "Kolay canı çıkar mı o yezidin?" (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Hilekâr, sahtekâr
-
[isim]
Nefret edilen kimseler için kullanılan bir söz
- YENİK
-
-
[isim]
Bir hayvanın veya böceğin bir şeyi yiyerek onda bıraktığı iz
- "Boynunda pire yenikleri vardı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Yenmiş, aşınmış
- "Önümüzde sakat ve her tarafı yenik masacıklar duruyor." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Bir hayvanın veya böceğin bir şeyi yiyerek onda bıraktığı iz
- MİDYE
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Yassı solungaçlı, yumuşakçalardan, kabukları birbirine eşit, denizlerin kayalık yerlerinde kümeler durumunda yaşayan eti yenir bir hayvan (Mytilus)
-
[isim]
Yassı solungaçlı, yumuşakçalardan, kabukları birbirine eşit, denizlerin kayalık yerlerinde kümeler durumunda yaşayan eti yenir bir hayvan (Mytilus)
- YEGAN
- ...
- YERLİ
-
-
[sıfat]
Taşınamayan, başka yere götürülemeyen
- "Yerli dolap. Yerli sedir."
-
Belli bir bölgede yetişen
- "Yerli muz. Yerli meyve."
-
Yurt içinde yapılan veya bir yurdun kendine özgü niteliklerini taşıyan
- "Yerli halıları gördüm, koyu sıcak kırmızılarla diri maviler ağır basıyordu." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Oturduğu bölgede doğup büyüyen, ataları da orada yaşamış olan kimse
- "Ben buranın yerlisiyim, siz yabancı ve belki de geçicisiniz." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Taşınamayan, başka yere götürülemeyen