İçinde ya olan 4 harfli 48 kelime var. İçerisinde YA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ya olan kelimeler listesine ya da Sonu ya ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A Y Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

AY, YA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

YATI

  1. [isim] Gidilen yerde geceyi geçirme
    • "Yatıya bekleriz."

YAVE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Saçma, saçma sapan söz
    • "Sonra da oturur, talihsizlik yaveleri ile hikâyeci numaralarına başvururum." (Haldun Taner)

ZİYA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Işık, aydınlık
    • "Dışarıda batmış güneşin bıraktığı ziya artık fersizleşiyor." (Refik Halit Karay)

YAŞA

  1. [ünlem] Hoşnutluk, sevinç vb. duyguları anlatmak için söylenen bir söz, yaşasın
    • "Ey vatan, ey mübarek vatan, bin yaşa!" (Tevfik Fikret)

KAYA

  1. [isim] Büyük ve sert taş kütlesi
    • "Dört tarafı su ile çevrili bir kayadır, bir adacık." (Refik Halit Karay)
    • "... öfkesi, sevgisi katıksız, kaya gibi sağlam ve güvenilir adam." (Atilla İlhan)
  2. Kayaç

YAMA

  1. [isim] Delik ve yırtığı uygun bir parça ile onarma, kapatma
    • "Hacının kız kardeşi bir çoraba yama vuruyordu." (Reşat Enis)
  2. Bu iş için kullanılan parça
    • "Bereket versin benim tente yaması içindeki paracıklara." (Aka Gündüz)
  3. Deride geniş leke

ORYA

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Karo

YAKA

  1. [isim] Giysilerin boyna gelen, boynu çeviren bölümü
    • "Paltosunun yakasını kaldırıp tenha caddeyi tutturdu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Sonra eşyaya bir zarar gelecek olursa Gülsüm'ün yakasına yapışıyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Bereket versin hekimler sıkı bastılar, yengem de yakana çöktü de seni biraz hizaya getirdiler." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Kendimi unutturup kaybettirmeye çalıştığım burada da Başkan, yakamı bırakmadı." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Giysilerin boyna gelen bölümüne eklenen ve türlü biçimlerde olan parçası
  3. Kıyı, kenar, taraf
    • "Sokağın karşı yakasına geçtiler." (Memduh Şevket Esendal)
  4. Eğik yerey
  5. Yapıların saçaklarında, suyun içeriye sızmasını önlemek için kiremidin altıyla oluk arasına konulan metal levha
  6. Semt
    • "Hele bir işimizi bitirip karşı yakaya geçelim de onu sonra düşünürüz." (Aka Gündüz)
  7. Sahil
  8. Yelkenlerin kenar ve köşeleri

AYAK

  1. [isim] Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü
    • "Kalabalıktan en hoşlanan insan vagona ayak attı mı derhâl bir inziva hastalığına tutulur." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Arkasını dönerek sandalyesini muavinin tarafına çevirdi ve ayak ayak üstüne attı." (Peyami Safa)
    • "Amerikan astronotu aya ayak basacağı günkü gazetelerde odalar seçimi havadisleri vardı." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Tevfik'in kızı, kendi evladı gibi büyüttüğüm çocuk, konağa ayak basmıyor." (Halide Edip Adıvar)
  2. Bacak
    • "Köy evinin içine ayak basar basmaz, elbette bir saman ve hafif tezek kokusu duyulur." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Bu kazaklar ayağa düştü."
    • "Kısmet ayağına geldi."
    • "Ayağını denk al yavrum, ateşle oyun olmaz diye öğüt verdi." (Haldun Taner)
  3. Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri
    • "İskemlenin bir ayağı kırık. Bu köprünün dört ayağı var."
    • "Âdettir, genç kızlar girdikleri ailenin terbiyesine, gidişine ayak uydururlar." (Sait Faik Abasıyanık)
  4. Vücudun belden aşağı bölümü
    • "Ayağına bir pantolon çekti."
    • "Bu gece büyük hanımın kerem ve ihsan damarları ayağa kalkmıştı; köylüler mutlaka yemek yiyeceklerdi." (Reşat Nuri Güntekin)
  5. Yürüyüşün ağırlık veya çabukluk derecesi
    • "Senin ayağınla köye akşama kadar varamayız."
    • "Bütün kahve halkı ayağa kalkıyor." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
  6. Basamak
  7. Fut
  8. Futun küpü alınarak hesaplanan değer
  9. Aşağı düzeyde, sıradan, bayağı
    • "Ayak takımı."
  10. Mayalardan önce, makama uygun olarak çalınan veya söylenen beste
  11. Yarım arşın veya 30,5 cm uzunluğundaki ölçü birimi, kadem
  12. Göl ayağı
  13. Halk edebiyatında koşuklarda kısa yedekli dizeler
  14. Halk edebiyatında uyak
    • "Mânicilerin kafa yormadan buldukları ayaklar Cenap'ı şaşkınlıktan şaşkınlığa sürükler." (Salâh Birsel)
  15. Bir doğrunun başka bir doğruyu veya bir düzlemi kestiği nokta
    • "Dikme ayağı."
  16. Karakucak ve yağlı güreşte pehlivanların ayrıldıkları beş dereceden biri
  17. Altılı ganyanda yer alan her bir koşu

ASYA
...
AYAN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Belli, açık
    • "Onun duru aydınlığında alın yazımızın en çapraşık satırları, bize, birdenbire ayan oluverir." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

YAPI

  1. [isim] Barınmak veya başka amaçlarla kullanılmak için yapılmış her türlü mimarlık eseri, bina
  2. Yapılmakta olan konut, yol, köprü vb. inşaat
  3. Yapma, oluşturma, ortaya konulma, meydana getirme
    • "Kırıkkale yapısı bir tabanca."
  4. Canlı bir varlığın ruh veya beden özelliklerinin tümü, bünye, strüktür
    • "Yapısı sağlam, güzel bir erkekti." (Yusuf Ziya Ortaç)
  5. Bütünün bir araya getirilişinde uyulan dizge, strüktür
    • "Dil yapısı. Cümle yapısı."
  6. Ögeleriyle somut bağımlılığı olan bütün
  7. Parçaları ve ögeleri arasında yasaya uygunluk, durağan bağlar ve karşılıklı ilişkiler bulunan dizge veya bütün, strüktür

GÜYA

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [zarf] Sözde, sanki
    • "Onlara çaktırmadan güya konuştuklarımızı yazıyorum." (Aka Gündüz)

YARA

  1. [isim] Keskin bir şeyle veya bir vuruşla vücutta oluşan derin kesik
    • "Mendilimi bir çatkı şekline sokarak başıma, yaramın üzerine sardım." (Refik Halit Karay)
    • "Beyzade sağ salim kurtulacak ama İbiş ağır bir yara alacaktı." (Tarık Buğra)
  2. Bir şeyin iç veya dış yüzünde herhangi bir etki ile oluşan ve tehlikeli olabilen oyuk, gedik, yarık
    • "Geminin omurgasındaki yara."
    • "Bizde de bir aklıevvel çıksa şu son durumda yaraya şifa verecek neler söylerdi?" (Haldun Taner)
  3. Dert, üzüntü, acı
    • "Bu yarayı deşmeyin."

ARYA

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Operalarda solistlerden birinin orkestra eşliğinde söylediği, genellikle kendi içinde bütünlüğü olan parça

MAYA

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Bazı besinlerin yapımında mayalanmayı sağlamak için kullanılan madde, ferment
    • "Ekmek mayası. Yoğurt mayası. Kımız mayası."
  2. İçerdikleri enzimlerin katalizör niteliği etkisiyle şekerleri karbondioksit ve alkole dönüştüren bir hücreli bitki organizmaları
  3. Yaradılış, öz nitelik
    • "Belki biri soyutlanmaya daha az yatkın, öteki daha fazla tetikti ama mayaları galiba birdi." (Atilla İlhan)
  4. Arsız, utanmaz kimse

RİYA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İnandığı, düşündüğü gibi davranmama, özü sözü bir olmama huyu, ikiyüzlülük

RÜYA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Düş
    • "Annemi ölmüş gördüm rüyamda / Ağlayarak uyanmışım." (Orhan Veli Kanık)
    • "Yolculuğumuz rüya gibi geçti."
    • "Geceleri Avrupa şehirleri rüyama girer." (Ömer Seyfettin)
  2. Gerçekleşmesi imkânsız durum, hayal
    • "Bu saadetin bir ay, bir buçuk ay sonra yeniden bir rüya olacağını bile aklına getirmiyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Gerçekleşmesi beklenen ve istenen şey, umut

DİYA

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Slayt

YAKI

  1. [isim] Bazı hastalıkları tedavi etmek amacıyla bir bez üzerine yayılıp vücudun bazı yerlerine konulan, koyuca lapa veya özel biçimde yapılmış eczalı parça
    • "Hardal yakısı."

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü