İçinde y olan 4 harfli 158 kelime var. İçerisinde Y harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında y harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu y harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AYLA
-
-
[isim]
Ayın ve bazı yıldızların dolayındaki ışık çevresi, ay ağılı, ayevi, hale
-
Bazı kutsal kişilerin başı etrafında gösterilen ışık çevresi
-
[isim]
Ayın ve bazı yıldızların dolayındaki ışık çevresi, ay ağılı, ayevi, hale
- UYMA
-
-
[isim]
Uymak işi, intibak, riayet, tebaiyet, tevafuk
- "Bu karşılaştıklarına uyma yeteneği, en çok kocasıyla ilişkilerinde görünüyordu." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Uymak işi, intibak, riayet, tebaiyet, tevafuk
- ARYA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Operalarda solistlerden birinin orkestra eşliğinde söylediği, genellikle kendi içinde bütünlüğü olan parça
-
[isim]
Operalarda solistlerden birinin orkestra eşliğinde söylediği, genellikle kendi içinde bütünlüğü olan parça
- OYUŞ
-
-
[isim]
Oyma işi veya biçimi
-
[isim]
Oyma işi veya biçimi
- YETİ
-
-
[isim]
İnsanda bulunan, bir şey yapabilme yeteneği, meleke
- "Aklımız fikrimiz hep insanda, yetilerimizi var gücümüzle çoğaltıp onun rahatlığına çalışıyoruz." (Azra Erhat)
-
Bellek, usa vurma, algılama veya imgeleme gibi insanın doğuştan gelen zihin güçlerinden herhangi biri, meleke
-
[isim]
İnsanda bulunan, bir şey yapabilme yeteneği, meleke
- EVYE
- ...
- YÖRE
-
-
[isim]
Bir bölgenin belli bir yer ve çevresini kapsayan sınırlı bölümü, havali, mahal, civar, dolay
-
[isim]
Bir bölgenin belli bir yer ve çevresini kapsayan sınırlı bölümü, havali, mahal, civar, dolay
- AYNI
-
-
[sıfat]
Başkası değil, yine o
- "O haspa da aynı yolun yolcusu, elbet birbirlerini kollayacaklar." (Atilla İlhan)
-
Aralarında ayrım olmayan
- "Yirmi sene hep aynı renkler içinde dönüp dolaştık." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
- "Bu inanç aynı yolun yolcusu olmak niteliğini yitirecek ve siyasal rekabete dönüşecektir." (Melih Cevdet Anday)
-
[sıfat]
Başkası değil, yine o
- ZAYİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kaybolma, yitme
-
[sıfat]
Kayıp
-
[sıfat]
Yok olmuş, elden çıkmış, mahvolmuş
-
[sıfat]
İşe yaramayan, yararsız, boş
-
[isim]
Kaybolma, yitme
- EŞEY
-
-
[isim]
Cinsiyet
-
Bir organizmanın dişi veya erkek olarak sınıflandırılmasını sağlayan görev, yapı ve karakter topluluğu
-
[isim]
Cinsiyet
- BÜYÜ
-
-
[isim]
Tabiat kanunlarına aykırı sonuçlar elde etmek iddiasında olanların başvurdukları gizli işlem ve davranışlara verilen genel ad, afsun, sihir, füsun, bağı
- "Akkız Ana, Hasan'a gönül vermenin bir büyü olduğunu, ne kadar anlatmışsa da kâr etmemiş." (Halide Edip Adıvar)
- "Öldük, ölümden bir şeyler umarak / Bir büyük boşlukta bozuldu büyü." (Cahit Sıtkı Tarancı)
- "Durup durup başıma gelenlerin büyüsüne kapılıyordum." (Orhan Pamuk)
- "Şayeste'nin reise büyü yaptığına ve adamı başka kadınlara karşı efsunla bağladığına kanaat getirmişti." (Haldun Taner)
-
Karşı durulamaz güçlü etki
- "Ondan tüten görünmez bir büyünün içinde titriyorum." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Tabiat kanunlarına aykırı sonuçlar elde etmek iddiasında olanların başvurdukları gizli işlem ve davranışlara verilen genel ad, afsun, sihir, füsun, bağı
- YUKA
- ...
- EMAY
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bazı maddeleri korumak, belirli bir parlaklık kazandırmak veya boyamak için kullanılan, saydam veya donuk cama benzeyen cila
-
[isim]
Bazı maddeleri korumak, belirli bir parlaklık kazandırmak veya boyamak için kullanılan, saydam veya donuk cama benzeyen cila
- SİYA
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Kürekleri tersine kullanarak sandalı geriye yürütme
-
[isim]
Kürekleri tersine kullanarak sandalı geriye yürütme
- YARA
-
-
[isim]
Keskin bir şeyle veya bir vuruşla vücutta oluşan derin kesik
- "Mendilimi bir çatkı şekline sokarak başıma, yaramın üzerine sardım." (Refik Halit Karay)
- "Beyzade sağ salim kurtulacak ama İbiş ağır bir yara alacaktı." (Tarık Buğra)
-
Bir şeyin iç veya dış yüzünde herhangi bir etki ile oluşan ve tehlikeli olabilen oyuk, gedik, yarık
- "Geminin omurgasındaki yara."
- "Bizde de bir aklıevvel çıksa şu son durumda yaraya şifa verecek neler söylerdi?" (Haldun Taner)
-
Dert, üzüntü, acı
- "Bu yarayı deşmeyin."
-
[isim]
Keskin bir şeyle veya bir vuruşla vücutta oluşan derin kesik
- YOGA
-
-
[isim]
Ruhsal yaşama ve bedene egemen olmayı amaçlayan Hint felsefe sistemi
-
[isim]
Ruhsal yaşama ve bedene egemen olmayı amaçlayan Hint felsefe sistemi
- TAYT
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Bacakları sıkı saran özel kumaştan yapılmış bir tür pantolon
- "Tayt giymiş bir genç..."
-
Sızmaz, su geçirmez bir kumaştan yapılmış şort giysi
-
[isim]
Bacakları sıkı saran özel kumaştan yapılmış bir tür pantolon
- UYUM
-
-
[isim]
Bir bütünün parçaları arasında bulunan uygunluk, ahenk, entegrasyon
- "Gerçekten de sonsuz bir sessizlik, bir uyum, bir şiir sarmıştı ortalığı." (Nezihe Araz)
-
Bir cismin görüntüsünü tam ağ tabaka üzerine düşürebilmek için göz merceğinin dışbükeylik derecesini çoğaltıp azaltması olayı, mutabakat
-
[isim]
Bir bütünün parçaları arasında bulunan uygunluk, ahenk, entegrasyon
- YENİ
-
-
[sıfat]
Kullanılmamış olan, eski karşıtı
- "Yeni giysi. Yeni ayakkabı."
-
Oluş veya çıkışından beri çok zaman geçmemiş olan
- "Yeni haber. Yeni moda."
-
En son edinilen
- "Yeni eve taşındık."
-
İşe henüz başlamış
- "Yeni öğrenci. Yeni asker."
-
O güne kadar söylenmemiş, görülmemiş, gösterilmemiş, düşünülmemiş olan
- "Yeni bir buluş. Yeni bir düşünce."
-
Tanınmayan, bilinmeyen
- "Yeni imzalara rastlıyoruz."
-
Daha öncekilerden farklı olan
- "Yeni ihtiyaçlarımız var."
-
[zarf]
Biraz önce, çok zaman geçmeden
- "Yeni tanıştığım orman uzmanları çok nazik ve kibar insanlardı." (Çetin Altan)
-
[sıfat]
Kullanılmamış olan, eski karşıtı
- ZİYA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Işık, aydınlık
- "Dışarıda batmış güneşin bıraktığı ziya artık fersizleşiyor." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Işık, aydınlık