İçinde y olan 4 harfli 158 kelime var. İçerisinde Y harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında y harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu y harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

AYLA

  1. [isim] Ayın ve bazı yıldızların dolayındaki ışık çevresi, ay ağılı, ayevi, hale
  2. Bazı kutsal kişilerin başı etrafında gösterilen ışık çevresi

UYMA

  1. [isim] Uymak işi, intibak, riayet, tebaiyet, tevafuk
    • "Bu karşılaştıklarına uyma yeteneği, en çok kocasıyla ilişkilerinde görünüyordu." (Necati Cumalı)

ARYA

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Operalarda solistlerden birinin orkestra eşliğinde söylediği, genellikle kendi içinde bütünlüğü olan parça

OYUŞ

  1. [isim] Oyma işi veya biçimi

YETİ

  1. [isim] İnsanda bulunan, bir şey yapabilme yeteneği, meleke
    • "Aklımız fikrimiz hep insanda, yetilerimizi var gücümüzle çoğaltıp onun rahatlığına çalışıyoruz." (Azra Erhat)
  2. Bellek, usa vurma, algılama veya imgeleme gibi insanın doğuştan gelen zihin güçlerinden herhangi biri, meleke

EVYE
...
YÖRE

  1. [isim] Bir bölgenin belli bir yer ve çevresini kapsayan sınırlı bölümü, havali, mahal, civar, dolay

AYNI

  1. [sıfat] Başkası değil, yine o
    • "O haspa da aynı yolun yolcusu, elbet birbirlerini kollayacaklar." (Atilla İlhan)
  2. Aralarında ayrım olmayan
    • "Yirmi sene hep aynı renkler içinde dönüp dolaştık." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
    • "Bu inanç aynı yolun yolcusu olmak niteliğini yitirecek ve siyasal rekabete dönüşecektir." (Melih Cevdet Anday)

ZAYİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kaybolma, yitme
  2. [sıfat] Kayıp
  3. [sıfat] Yok olmuş, elden çıkmış, mahvolmuş
  4. [sıfat] İşe yaramayan, yararsız, boş

EŞEY

  1. [isim] Cinsiyet
  2. Bir organizmanın dişi veya erkek olarak sınıflandırılmasını sağlayan görev, yapı ve karakter topluluğu

BÜYÜ

  1. [isim] Tabiat kanunlarına aykırı sonuçlar elde etmek iddiasında olanların başvurdukları gizli işlem ve davranışlara verilen genel ad, afsun, sihir, füsun, bağı
    • "Akkız Ana, Hasan'a gönül vermenin bir büyü olduğunu, ne kadar anlatmışsa da kâr etmemiş." (Halide Edip Adıvar)
    • "Öldük, ölümden bir şeyler umarak / Bir büyük boşlukta bozuldu büyü." (Cahit Sıtkı Tarancı)
    • "Durup durup başıma gelenlerin büyüsüne kapılıyordum." (Orhan Pamuk)
    • "Şayeste'nin reise büyü yaptığına ve adamı başka kadınlara karşı efsunla bağladığına kanaat getirmişti." (Haldun Taner)
  2. Karşı durulamaz güçlü etki
    • "Ondan tüten görünmez bir büyünün içinde titriyorum." (Yusuf Ziya Ortaç)

YUKA
...
EMAY

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bazı maddeleri korumak, belirli bir parlaklık kazandırmak veya boyamak için kullanılan, saydam veya donuk cama benzeyen cila

SİYA

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Kürekleri tersine kullanarak sandalı geriye yürütme

YARA

  1. [isim] Keskin bir şeyle veya bir vuruşla vücutta oluşan derin kesik
    • "Mendilimi bir çatkı şekline sokarak başıma, yaramın üzerine sardım." (Refik Halit Karay)
    • "Beyzade sağ salim kurtulacak ama İbiş ağır bir yara alacaktı." (Tarık Buğra)
  2. Bir şeyin iç veya dış yüzünde herhangi bir etki ile oluşan ve tehlikeli olabilen oyuk, gedik, yarık
    • "Geminin omurgasındaki yara."
    • "Bizde de bir aklıevvel çıksa şu son durumda yaraya şifa verecek neler söylerdi?" (Haldun Taner)
  3. Dert, üzüntü, acı
    • "Bu yarayı deşmeyin."

YOGA

  1. [isim] Ruhsal yaşama ve bedene egemen olmayı amaçlayan Hint felsefe sistemi

TAYT

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Bacakları sıkı saran özel kumaştan yapılmış bir tür pantolon
    • "Tayt giymiş bir genç..."
  2. Sızmaz, su geçirmez bir kumaştan yapılmış şort giysi

UYUM

  1. [isim] Bir bütünün parçaları arasında bulunan uygunluk, ahenk, entegrasyon
    • "Gerçekten de sonsuz bir sessizlik, bir uyum, bir şiir sarmıştı ortalığı." (Nezihe Araz)
  2. Bir cismin görüntüsünü tam ağ tabaka üzerine düşürebilmek için göz merceğinin dışbükeylik derecesini çoğaltıp azaltması olayı, mutabakat

YENİ

  1. [sıfat] Kullanılmamış olan, eski karşıtı
    • "Yeni giysi. Yeni ayakkabı."
  2. Oluş veya çıkışından beri çok zaman geçmemiş olan
    • "Yeni haber. Yeni moda."
  3. En son edinilen
    • "Yeni eve taşındık."
  4. İşe henüz başlamış
    • "Yeni öğrenci. Yeni asker."
  5. O güne kadar söylenmemiş, görülmemiş, gösterilmemiş, düşünülmemiş olan
    • "Yeni bir buluş. Yeni bir düşünce."
  6. Tanınmayan, bilinmeyen
    • "Yeni imzalara rastlıyoruz."
  7. Daha öncekilerden farklı olan
    • "Yeni ihtiyaçlarımız var."
  8. [zarf] Biraz önce, çok zaman geçmeden
    • "Yeni tanıştığım orman uzmanları çok nazik ve kibar insanlardı." (Çetin Altan)

ZİYA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Işık, aydınlık
    • "Dışarıda batmış güneşin bıraktığı ziya artık fersizleşiyor." (Refik Halit Karay)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü